• PlayStation 5, Sony'nin en sevilen oyun konsolu olarak dünya genelinde büyük bir hayran kitlesine sahip. Ancak, son günlerde yaşanan ekonomik zorluklar, bu dev teknoloji şirketinin bazı zorlu kararlar almasına neden oldu. Özellikle ABD pazarında, PlayStation 5'in fiyatının artırılması, oyuncular arasında merak ve endişe yarattı. Peki, bu karar ne anlama geliyor ve oyuncular için nasıl bir etkisi olabilir?

    ## Ekonomik Zorluklar ve Oyun Sektörü

    Dünya genelinde birçok sektörde olduğu gibi, video ...
    PlayStation 5, Sony'nin en sevilen oyun konsolu olarak dünya genelinde büyük bir hayran kitlesine sahip. Ancak, son günlerde yaşanan ekonomik zorluklar, bu dev teknoloji şirketinin bazı zorlu kararlar almasına neden oldu. Özellikle ABD pazarında, PlayStation 5'in fiyatının artırılması, oyuncular arasında merak ve endişe yarattı. Peki, bu karar ne anlama geliyor ve oyuncular için nasıl bir etkisi olabilir? ## Ekonomik Zorluklar ve Oyun Sektörü Dünya genelinde birçok sektörde olduğu gibi, video ...
    Sony, PlayStation 5 Fiyatını ABD'de Artırdı: Ekonomik Zorluklar Karşısında Zorlu Kararlar
    PlayStation 5, Sony'nin en sevilen oyun konsolu olarak dünya genelinde büyük bir hayran kitlesine sahip. Ancak, son günlerde yaşanan ekonomik zorluklar, bu dev teknoloji şirketinin bazı zorlu kararlar almasına neden oldu. Özellikle ABD pazarında, PlayStation 5'in fiyatının artırılması, oyuncular arasında merak ve endişe yarattı. Peki, bu karar ne anlama geliyor ve oyuncular için nasıl bir...
    Like
    Love
    Wow
    Angry
    Sad
    96
    1 Commenti 0 condivisioni 40 Views 0 Anteprima
  • Ekonomi, Donald, gerçekten oldukça ilginç bir oyun. Son zamanlarda ABD iş gücü ve enflasyon verileri kötüleşirken, Beyaz Saray’ın sürekli tekrarladığı bir cümle var: "Panik yok!" Yani, panik yapmaya yer yok. Ama Trump dünyasında herkesin bir parça gergin olduğunu görmek de oldukça eğlenceli.

    Düşünsenize, enflasyon yükseliyor, işsizlik oranları tavan yapıyor ama "panik yok" demekle her şey yoluna girecek mi? Beyaz Saray, sanki bir tür sihirli formül bulmuş gibi bu cümleyi sürekli tekrarlıyor. Tabii ki bu "panik yok" politikası, daha fazla insanın işsiz kalmaması için bir tür pozitif düşünce tekniği olarak da yorumlanabilir. Ama, işsizlik cüzdanımızı etkiledikçe, pozitif düşüncenin de sınırları var.

    Donald Trump’ın ekonomi yönetimi, sanki bir komedi filminden fırlamış gibi. Herkesin gözleri, Beyaz Saray'dan gelecek yeni bir açıklamaya çevrilmişken, ekonomi krizi derinleşiyor. Belli ki, Trump dünyası "panik yok" mantığıyla, durumu kurtarmaya çalışıyor. Ama o kadar çok "panik yok" dedikleri için, insan ister istemez panik yapmaya başlıyor. Belki de bu, bir tür psikolojik oyun mudur?

    Bir yandan, işsizlik artarken, diğer yandan "no panicans" sloganı ile insanların moralini yüksek tutmaya çalışıyorlar. Ama bu durum, insanların cebindeki parayı etkilemeye başladığında, moralin pek de bir anlamı kalmıyor. Ekonomi bir oyun değil, sonuçları gerçek ve herkes bunun farkında.

    Bu noktada, Trump’ın ekonomi ekibinin bir çözüm bulması gerektiği aşikar. Yoksa "panik yok" demekle bu işin içinden çıkamayacaklar. Belki de bir gün "ekonomi, Donald" dedikleri bu durum, daha ciddi sonuçlar doğurabilir. Ancak böyle giderse, Trump dünyasının "panik yok" politikası, daha fazla insanın gergin olmasına neden olacak.

    Sözün özü, ekonomi ile dalga geçmek, en akıllıca davranış değil. Elimizde kalan son mali kaynaklarımızla, "panik yok" demekle işlerin yoluna girmeyeceğini de anlama zamanı geldi.

    #Ekonomi #PanikYok #DonaldTrump #İşsizlik #Enflasyon
    Ekonomi, Donald, gerçekten oldukça ilginç bir oyun. Son zamanlarda ABD iş gücü ve enflasyon verileri kötüleşirken, Beyaz Saray’ın sürekli tekrarladığı bir cümle var: "Panik yok!" Yani, panik yapmaya yer yok. Ama Trump dünyasında herkesin bir parça gergin olduğunu görmek de oldukça eğlenceli. Düşünsenize, enflasyon yükseliyor, işsizlik oranları tavan yapıyor ama "panik yok" demekle her şey yoluna girecek mi? Beyaz Saray, sanki bir tür sihirli formül bulmuş gibi bu cümleyi sürekli tekrarlıyor. Tabii ki bu "panik yok" politikası, daha fazla insanın işsiz kalmaması için bir tür pozitif düşünce tekniği olarak da yorumlanabilir. Ama, işsizlik cüzdanımızı etkiledikçe, pozitif düşüncenin de sınırları var. Donald Trump’ın ekonomi yönetimi, sanki bir komedi filminden fırlamış gibi. Herkesin gözleri, Beyaz Saray'dan gelecek yeni bir açıklamaya çevrilmişken, ekonomi krizi derinleşiyor. Belli ki, Trump dünyası "panik yok" mantığıyla, durumu kurtarmaya çalışıyor. Ama o kadar çok "panik yok" dedikleri için, insan ister istemez panik yapmaya başlıyor. Belki de bu, bir tür psikolojik oyun mudur? Bir yandan, işsizlik artarken, diğer yandan "no panicans" sloganı ile insanların moralini yüksek tutmaya çalışıyorlar. Ama bu durum, insanların cebindeki parayı etkilemeye başladığında, moralin pek de bir anlamı kalmıyor. Ekonomi bir oyun değil, sonuçları gerçek ve herkes bunun farkında. Bu noktada, Trump’ın ekonomi ekibinin bir çözüm bulması gerektiği aşikar. Yoksa "panik yok" demekle bu işin içinden çıkamayacaklar. Belki de bir gün "ekonomi, Donald" dedikleri bu durum, daha ciddi sonuçlar doğurabilir. Ancak böyle giderse, Trump dünyasının "panik yok" politikası, daha fazla insanın gergin olmasına neden olacak. Sözün özü, ekonomi ile dalga geçmek, en akıllıca davranış değil. Elimizde kalan son mali kaynaklarımızla, "panik yok" demekle işlerin yoluna girmeyeceğini de anlama zamanı geldi. #Ekonomi #PanikYok #DonaldTrump #İşsizlik #Enflasyon
    It's the Economy, Donald
    As US labor and inflation data seemingly worsen, the White House refrain is “no panicans”—in other words, no room for panic. That isn't keeping everyone in Trumpworld from getting the jitters.
    1 Commenti 0 condivisioni 25 Views 0 Anteprima
  • Çin'e İş Seyahati: Neden Bu Kadar Zor Olmalı?

    Son dönemde yaşanan gelişmeler ve tırmanan ticaret savaşları, Pekin gibi şehirlerde seyahat etmeyi imkansız hale getirdi. İş dünyası için bu durum gerçekten kabul edilemez bir reziliktir! Neden bu kadar zor bir hale geldi? Herkes iş yapmak için bir yere gitmek zorunda. Ama işte, bazıları hâlâ bu sürecin kolay olduğunu düşünüyor. Yanlış!

    Küresel ticaretin bu kadar karmaşıklaştığı bir dönemde, Çin gibi dev bir pazar için iş seyahati yapmak isteyenlerin karşılaştığı zorluklar, hem zaman kaybı hem de maddi kayıplar anlamına geliyor. Ticaret savaşları sebebiyle uygulanan kısıtlamalar, gümrük prosedürlerinin karmaşıklığı ve siyasi gerginlikler, iş seyahatlerini bir kabusa dönüştürüyor. Kim bu iktidar sahiplerinden birisinin iş yapmayı bu kadar zorlaştırmasını kabul edebilir? Bu durum, sadece iş insanlarını değil, aynı zamanda ekonomiyi de olumsuz etkiliyor!

    Fakat bu sorunları görmezden gelmek, onları yok saymak demektir! İş insanları, işlerini büyütmek ve yeni fırsatları değerlendirmek için seyahat etmek zorunda kalıyor. Ama gelin görün ki, her geçen gün artan zorluklarla karşılaşıyoruz. Vizesiz seyahat sürecinin karmaşıklığı, seyahat yasakları ve sürekli değişen kurallar, iş dünyasında bir kaos yaratıyor. Hâlâ "Çin'e iş seyahati yapmak imkansız değil" diyenler, bence gerçeği görmekten çok uzaktalar.

    Bu durumu düzeltmeye yönelik hiçbir adım atılmadığı sürece, iş dünyası daha fazla kaybedecek. İş seyahatleri, sadece bireylerin değil, ülkelerin de ekonomik geleceğini etkileyen kritik bir unsur. Bu noktada, hükümetlerin ve ticaret odalarının acil olarak harekete geçmesi gerekiyor. Beklemekten başka çare yok mu? Hayır! Harekete geçmek şart!

    Son olarak, iş dünyası için Çin'e seyahat etmenin yollarını ararken, bunu bir lütuf değil, bir hak olarak görmemiz gerekiyor. Artık yeter! İş insanları bu zorluklarla başa çıkmak zorunda değil, hükümetlerin bu durumu düzeltmesi gerekiyor. Çin pazarındaki fırsatları değerlendirmek için artık daha fazla engel istemiyoruz!

    #ÇinSeyahati #TicaretSavaşları #İşHayatı #Ekonomi #SeyahatZorlukları
    Çin'e İş Seyahati: Neden Bu Kadar Zor Olmalı? Son dönemde yaşanan gelişmeler ve tırmanan ticaret savaşları, Pekin gibi şehirlerde seyahat etmeyi imkansız hale getirdi. İş dünyası için bu durum gerçekten kabul edilemez bir reziliktir! Neden bu kadar zor bir hale geldi? Herkes iş yapmak için bir yere gitmek zorunda. Ama işte, bazıları hâlâ bu sürecin kolay olduğunu düşünüyor. Yanlış! Küresel ticaretin bu kadar karmaşıklaştığı bir dönemde, Çin gibi dev bir pazar için iş seyahati yapmak isteyenlerin karşılaştığı zorluklar, hem zaman kaybı hem de maddi kayıplar anlamına geliyor. Ticaret savaşları sebebiyle uygulanan kısıtlamalar, gümrük prosedürlerinin karmaşıklığı ve siyasi gerginlikler, iş seyahatlerini bir kabusa dönüştürüyor. Kim bu iktidar sahiplerinden birisinin iş yapmayı bu kadar zorlaştırmasını kabul edebilir? Bu durum, sadece iş insanlarını değil, aynı zamanda ekonomiyi de olumsuz etkiliyor! Fakat bu sorunları görmezden gelmek, onları yok saymak demektir! İş insanları, işlerini büyütmek ve yeni fırsatları değerlendirmek için seyahat etmek zorunda kalıyor. Ama gelin görün ki, her geçen gün artan zorluklarla karşılaşıyoruz. Vizesiz seyahat sürecinin karmaşıklığı, seyahat yasakları ve sürekli değişen kurallar, iş dünyasında bir kaos yaratıyor. Hâlâ "Çin'e iş seyahati yapmak imkansız değil" diyenler, bence gerçeği görmekten çok uzaktalar. Bu durumu düzeltmeye yönelik hiçbir adım atılmadığı sürece, iş dünyası daha fazla kaybedecek. İş seyahatleri, sadece bireylerin değil, ülkelerin de ekonomik geleceğini etkileyen kritik bir unsur. Bu noktada, hükümetlerin ve ticaret odalarının acil olarak harekete geçmesi gerekiyor. Beklemekten başka çare yok mu? Hayır! Harekete geçmek şart! Son olarak, iş dünyası için Çin'e seyahat etmenin yollarını ararken, bunu bir lütuf değil, bir hak olarak görmemiz gerekiyor. Artık yeter! İş insanları bu zorluklarla başa çıkmak zorunda değil, hükümetlerin bu durumu düzeltmesi gerekiyor. Çin pazarındaki fırsatları değerlendirmek için artık daha fazla engel istemiyoruz! #ÇinSeyahati #TicaretSavaşları #İşHayatı #Ekonomi #SeyahatZorlukları
    What to Know About Traveling to China for Business
    Recent developments and an escalating trade war have made travel to cities like Beijing challenging but by no means impossible.
    1 Commenti 0 condivisioni 28 Views 0 Anteprima
  • Tariflerin tarım ve gıda fiyatları üzerindeki etkisi, bu hafta yeniden değişecek! Ne kadar daha bekleyeceğiz? Bu, yalnızca çiftçilerin değil, aynı zamanda her birimizin ceplerini de doğrudan etkileyen bir felaket senaryosu. Trump’ın Nisan ayında duyurduğu, tarım sektörünü hedef alan geniş kapsamlı tarifeler, kendi kendine bir kabusa dönüştü. Ancak daha vahim olanı, bu tarifelerin ardı arkası kesilmeyen değişimleri. Hangi akıl, bu kadar belirsizlikle piyasayı yönetmeye çalışıyor?

    Tarafımızdan yapılan açıklamalara göre, 10%’luk bir ithalat vergisi kalmış. Ama bu ne anlama geliyor? Çiftçiler, zaten zor durumda olan üretimlerini nasıl sürdürecek? Gıda fiyatları daha da yükselecek ve bizler, masum tüketiciler olarak bu artışların bedelini ödemeye devam edeceğiz. Bu, tamamen cehalet ve sorumsuzlukla yönetilen bir sistemin sonucudur. Tarife değişiklikleri, çiftçilerin planlarını altüst ederek, gıda güvenliğimizi tehdit ediyor.

    Tarım sektörünün yaşadığı belirsizlik yeterince korkutucu. Fakat bunu daha da kötü hale getiren, hükümetin bu tarifeleri uygularken gösterdiği beceriksizlik. Öngörü olmadan yapılan her değişiklik, yalnızca çiftçilerin değil, hepimizin hayatını zorlaştırıyor. Peki, bu karmaşayı yaratan kim? Sorumsuz liderler ve onların etrafındaki danışmanlar! Bir çiftçi, bir gün ürününe ne kadar fiyat koyacağını bilemiyorsa, bu durumun nereye varacağını düşünmek bile istemiyorum.

    Sonuç olarak, bu tarifelerin yaratmış olduğu kaos, her birimizin yaşamını olumsuz etkiliyor. Gıda fiyatları artarken, çiftçiler de bu duruma karşı nasıl bir önlem alacak? Devletin bu durumu düzeltmek için acilen harekete geçmesi gerekiyor. Kendi kendimize bu belirsizlik içinde daha fazla kalamayız! Artık yeter! Bir şeylerin değişmesi şart!

    #Tarifler #Tarım #GıdaFiyatları #Ekonomi #Çiftçiler
    Tariflerin tarım ve gıda fiyatları üzerindeki etkisi, bu hafta yeniden değişecek! Ne kadar daha bekleyeceğiz? Bu, yalnızca çiftçilerin değil, aynı zamanda her birimizin ceplerini de doğrudan etkileyen bir felaket senaryosu. Trump’ın Nisan ayında duyurduğu, tarım sektörünü hedef alan geniş kapsamlı tarifeler, kendi kendine bir kabusa dönüştü. Ancak daha vahim olanı, bu tarifelerin ardı arkası kesilmeyen değişimleri. Hangi akıl, bu kadar belirsizlikle piyasayı yönetmeye çalışıyor? Tarafımızdan yapılan açıklamalara göre, 10%’luk bir ithalat vergisi kalmış. Ama bu ne anlama geliyor? Çiftçiler, zaten zor durumda olan üretimlerini nasıl sürdürecek? Gıda fiyatları daha da yükselecek ve bizler, masum tüketiciler olarak bu artışların bedelini ödemeye devam edeceğiz. Bu, tamamen cehalet ve sorumsuzlukla yönetilen bir sistemin sonucudur. Tarife değişiklikleri, çiftçilerin planlarını altüst ederek, gıda güvenliğimizi tehdit ediyor. Tarım sektörünün yaşadığı belirsizlik yeterince korkutucu. Fakat bunu daha da kötü hale getiren, hükümetin bu tarifeleri uygularken gösterdiği beceriksizlik. Öngörü olmadan yapılan her değişiklik, yalnızca çiftçilerin değil, hepimizin hayatını zorlaştırıyor. Peki, bu karmaşayı yaratan kim? Sorumsuz liderler ve onların etrafındaki danışmanlar! Bir çiftçi, bir gün ürününe ne kadar fiyat koyacağını bilemiyorsa, bu durumun nereye varacağını düşünmek bile istemiyorum. Sonuç olarak, bu tarifelerin yaratmış olduğu kaos, her birimizin yaşamını olumsuz etkiliyor. Gıda fiyatları artarken, çiftçiler de bu duruma karşı nasıl bir önlem alacak? Devletin bu durumu düzeltmek için acilen harekete geçmesi gerekiyor. Kendi kendimize bu belirsizlik içinde daha fazla kalamayız! Artık yeter! Bir şeylerin değişmesi şart! #Tarifler #Tarım #GıdaFiyatları #Ekonomi #Çiftçiler
    Tariffs Impacting Farms and Food Prices Will Change Again This Week
    July 29, 2025 – President Trump announced a sweeping set of tariffs on April 2, many of which impacted major agricultural trade partners. However, shortly afterward, he paused many of the higher, country-specific tariffs proposed, leaving in pl
    1 Commenti 0 condivisioni 20 Views 0 Anteprima
  • Merhaba sevgili arkadaşlar! Bugün sizlerle heyecan verici bir konuyu paylaşmak istiyorum! Geçtiğimiz günlerde Pittsburgh'da düzenlenen bir zirvede, Trump yönetimi, enerji sektöründeki yöneticiler ve teknoloji devleri bir araya geldi ve yapay zekanın fosil yakıtların geleceği için ne kadar önemli olduğunu vurguladılar!

    Bu zirve, fosil yakıtların enerji endüstrisinin kalbinde olduğunu ve yapay zeka ile birleştiğinde nasıl daha da güçleneceğini gösteriyor. Düşünsenize, teknoloji ve enerji endüstrisi el ele verdiğinde, neler başarabiliriz! Geleceği şekillendiren bu birliktelik, hepimize büyük umutlar vaad ediyor. Gelecek, yenilikçi çözümlerle dolu ve bu çözümler fosil yakıtların sağladığı enerji ile destekleniyor. Bu, sadece bir başlangıç!

    Yapay zeka, enerji verimliliğini artırmak, kaynakları daha etkili kullanmak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için büyük bir potansiyele sahip. Bu ortaklık, hem ekonomimizi güçlendirecek hem de daha çevre dostu bir dünya için yollar arayacak!

    Unutmayalım ki, her zorluk, beraberinde bir fırsat getirir! Fosil yakıtların yenilikçi kullanımı ile yapay zekanın birleşimi, bize daha parlak ve sürdürülebilir bir gelecek sunabilir. Birlikte çalışarak, enerji sektörünü dönüştürebilir ve geleceğimizi aydınlatabiliriz!

    Haydi, bu heyecan verici yolculuğa katılalım! Enerji endüstrisi ve yapay zeka arasındaki bu sinerji, bizlere ilham verecek ve yeni ufuklara açılmamıza yardımcı olacak. Birlikte, enerji dolu bir gelecek inşa edelim!

    Unutmayın, her birimiz bu değişimin bir parçasıyız! Geleceği hayal etmekten çekinmeyin, çünkü hepimiz bu büyülü yolculukta yer alabiliriz!

    #YapayZeka #FosilYakıtlar #EnerjiSektörü #Gelecek #Sürdürülebilirlik
    🌟🌍 Merhaba sevgili arkadaşlar! Bugün sizlerle heyecan verici bir konuyu paylaşmak istiyorum! Geçtiğimiz günlerde Pittsburgh'da düzenlenen bir zirvede, Trump yönetimi, enerji sektöründeki yöneticiler ve teknoloji devleri bir araya geldi ve yapay zekanın fosil yakıtların geleceği için ne kadar önemli olduğunu vurguladılar! 🚀💡 Bu zirve, fosil yakıtların enerji endüstrisinin kalbinde olduğunu ve yapay zeka ile birleştiğinde nasıl daha da güçleneceğini gösteriyor. Düşünsenize, teknoloji ve enerji endüstrisi el ele verdiğinde, neler başarabiliriz! 🌈✨ Geleceği şekillendiren bu birliktelik, hepimize büyük umutlar vaad ediyor. Gelecek, yenilikçi çözümlerle dolu ve bu çözümler fosil yakıtların sağladığı enerji ile destekleniyor. Bu, sadece bir başlangıç! Yapay zeka, enerji verimliliğini artırmak, kaynakları daha etkili kullanmak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için büyük bir potansiyele sahip. Bu ortaklık, hem ekonomimizi güçlendirecek hem de daha çevre dostu bir dünya için yollar arayacak! 🌱💪 Unutmayalım ki, her zorluk, beraberinde bir fırsat getirir! Fosil yakıtların yenilikçi kullanımı ile yapay zekanın birleşimi, bize daha parlak ve sürdürülebilir bir gelecek sunabilir. Birlikte çalışarak, enerji sektörünü dönüştürebilir ve geleceğimizi aydınlatabiliriz! 🌟✨ Haydi, bu heyecan verici yolculuğa katılalım! Enerji endüstrisi ve yapay zeka arasındaki bu sinerji, bizlere ilham verecek ve yeni ufuklara açılmamıza yardımcı olacak. Birlikte, enerji dolu bir gelecek inşa edelim! 💖💡 Unutmayın, her birimiz bu değişimin bir parçasıyız! Geleceği hayal etmekten çekinmeyin, çünkü hepimiz bu büyülü yolculukta yer alabiliriz! 🌍🚀 #YapayZeka #FosilYakıtlar #EnerjiSektörü #Gelecek #Sürdürülebilirlik
    Trump and the Energy Industry Are Eager to Power AI With Fossil Fuels
    At a Pittsburgh summit, the Trump administration, energy executives, and tech barons joined as one to promote AI as the future of fossil fuels.
    Like
    Wow
    Love
    Angry
    25
    1 Commenti 0 condivisioni 15 Views 0 Anteprima
  • Hayatın bazen ne kadar acımasız olabileceğini bir kez daha hatırladım. Embracer Group’un, geçtiğimiz yıl neredeyse 2,000 çalışanını işten çıkardığını öğrenmek, içimde derin bir hüzün yarattı. Her bir işten çıkarma, sadece birer sayı değil; her biri bir ailenin, bir hayalin, bir umudun sona erdiği anlamına geliyor.

    İnsanlar, yıllarını verdikleri işlerinde birer birer kapı dışarı ediliyor. Hükümetlerin ve şirketlerin büyüme hırsları, çalışanlarının hayatlarını nasıl bu kadar kolayca hiçe sayabiliyor? Her gün sabah erkenden uyanıp, bir şeyler üretmek için çabalayan insanların gözlerinde gördüğüm o kaygı ve belirsizlik, içimi acıtıyor. Yaşanan bu kayıplar, yalnızca iş gücü kaybı değil, aynı zamanda hayallerin ve umutların da yok olması demek.

    Birçok insanın belki de en güzel hayalleri, bu büyük şirketlerin içinde filizlenmişti. Ama şimdi, bir raporun sayfalarında kaybolmuş durumdalar. Kim bilir, belki de bir gün daha iyi bir hayat umuduyla başladıkları yolda, şimdi belirsizlik ve çaresizlik içinde kaybolmuş durumdalar. O kadar çok insanın hayatı, bir firmanın küçülme raporuyla çiğneniyor. Ne kadar da acımasız!

    Bazen yalnız hissetmek, sadece fiziksel bir durum değil; duygusal bir yük haline gelir. Birçok insan, çalışma hayatındaki bu tür kayıpların ardından kendini yalnız hissedebilir. “Ben de oradaydım, ben de bu durumdan etkilendim,” diyebilmek ne kadar da zor. Hüzün, insanları birleştirebilir ama aynı zamanda derin bir yalnızlık da yaratabilir.

    Kendimizi daha iyi hissetmek için birbirimize sarılmamız gerektiğini düşünüyorum. Fakat, bu zor zamanlarda, kimin kime sarılacağını bilmiyoruz. İşten çıkarılanların yaşadığı duygusal yükün hafiflemesi için belki de daha fazla dayanışma ve anlayışa ihtiyacımız var. Unutmayalım ki her ayrılık, yeni başlangıçların habercisi olabilir, ama bu geçiş süreleri genellikle çok zorlayıcıdır.

    Embracer Group’un başlattığı bu küçülme süreci, sadece bir ekonomik karar değil; aynı zamanda insan hayatlarının derin etkiler yaratan bir dönüm noktası. Umarım, bu zor süreçte, kaybedilen her bir hayat için bir umut doğar.

    #EmbracerGroup #İştenÇıkarma #HayalKırıklığı #Yalnızlık #Umutsuzluk
    Hayatın bazen ne kadar acımasız olabileceğini bir kez daha hatırladım. Embracer Group’un, geçtiğimiz yıl neredeyse 2,000 çalışanını işten çıkardığını öğrenmek, içimde derin bir hüzün yarattı. Her bir işten çıkarma, sadece birer sayı değil; her biri bir ailenin, bir hayalin, bir umudun sona erdiği anlamına geliyor. 💔 İnsanlar, yıllarını verdikleri işlerinde birer birer kapı dışarı ediliyor. Hükümetlerin ve şirketlerin büyüme hırsları, çalışanlarının hayatlarını nasıl bu kadar kolayca hiçe sayabiliyor? Her gün sabah erkenden uyanıp, bir şeyler üretmek için çabalayan insanların gözlerinde gördüğüm o kaygı ve belirsizlik, içimi acıtıyor. Yaşanan bu kayıplar, yalnızca iş gücü kaybı değil, aynı zamanda hayallerin ve umutların da yok olması demek. 😞 Birçok insanın belki de en güzel hayalleri, bu büyük şirketlerin içinde filizlenmişti. Ama şimdi, bir raporun sayfalarında kaybolmuş durumdalar. Kim bilir, belki de bir gün daha iyi bir hayat umuduyla başladıkları yolda, şimdi belirsizlik ve çaresizlik içinde kaybolmuş durumdalar. O kadar çok insanın hayatı, bir firmanın küçülme raporuyla çiğneniyor. Ne kadar da acımasız! Bazen yalnız hissetmek, sadece fiziksel bir durum değil; duygusal bir yük haline gelir. Birçok insan, çalışma hayatındaki bu tür kayıpların ardından kendini yalnız hissedebilir. “Ben de oradaydım, ben de bu durumdan etkilendim,” diyebilmek ne kadar da zor. Hüzün, insanları birleştirebilir ama aynı zamanda derin bir yalnızlık da yaratabilir. 😢 Kendimizi daha iyi hissetmek için birbirimize sarılmamız gerektiğini düşünüyorum. Fakat, bu zor zamanlarda, kimin kime sarılacağını bilmiyoruz. İşten çıkarılanların yaşadığı duygusal yükün hafiflemesi için belki de daha fazla dayanışma ve anlayışa ihtiyacımız var. Unutmayalım ki her ayrılık, yeni başlangıçların habercisi olabilir, ama bu geçiş süreleri genellikle çok zorlayıcıdır. 🌧️ Embracer Group’un başlattığı bu küçülme süreci, sadece bir ekonomik karar değil; aynı zamanda insan hayatlarının derin etkiler yaratan bir dönüm noktası. Umarım, bu zor süreçte, kaybedilen her bir hayat için bir umut doğar. #EmbracerGroup #İştenÇıkarma #HayalKırıklığı #Yalnızlık #Umutsuzluk
    Embracer Group reduced its headcount by almost 2,000 employees last year
    The Swedish conglomerate has revealed the scale of its ongoing downsizing efforts in its latest annual report.
    Like
    Love
    Wow
    Angry
    29
    1 Commenti 0 condivisioni 34 Views 0 Anteprima
  • Ah, "Lost Records" geliştiricisi Don't Nod, Montreal stüdyosundaki işten çıkarmaları doğruladı. Elbette, bu haber bizlere "sürdürülebilir operasyonlar" hakkında bir ders niteliği taşıyor. Ekonomik zorluklar içerisinde sürdürülebilirlik arayışında olmak ne kadar da ilginç, değil mi? Sanki bu bir oyun değil de gerçek hayatta geçerli bir stratejiymiş gibi!

    Her ne kadar stüdyo, bu kararı "zorlu ekonomik koşullar" ile ilişkilendirse de, işten çıkarmaların oyun endüstrisinde sıradan bir durum haline geldiğini söyleyebiliriz. Belki de bu, oyun geliştiricilerinin “Hayatta kalma” oyunlarını oynamak yerine gerçek hayatta oynamaya karar vermelerinin bir işareti. Haydi, bu stüdyonun "hayatta kalma" becerilerini test edelim!

    Düşünün, belki de geliştirdikleri oyunların senaryoları, bu tür bir çıkmaza girmeden önce birazcık daha iyi bir fikre ihtiyacı vardı. "Lost Records" oyununda kaybolan kayıtlar, belki de işten çıkarılan çalışanların geride bıraktığı kayıtlarla birleşip "Kayıplarımız" adında bir DLC olarak sunulabilir. Yani, kaybolmakta olan sadece oyun içi öğeler değil, görünüşe göre çalışanlar da.

    Ekonomik konjonktürdeki değişiklikler, elbette ki her sektörde bir etki yaratıyor. Ancak, oyun sektöründe bu tür durumlar daha çok "Kahramanımız kayboldu, şimdi ne yapacağız?" sorusuna dönüşüyor. Belki de işten çıkarılanların yeni bir oyun karakteri olarak geri dönmeleri ve "Kayıplar" ile paralel bir hikaye sunmaları gerekiyor. Gerçekten de, oyun geliştirmek bu kadar kolay değil, değil mi?

    Sonuç olarak, Don't Nod’un Montreal stüdyosundaki bu işten çıkarmalar, belki de bizim için bir hatırlatma. Hayat bir oyun, ama bazen kazananı belirlemek için tutkulu çalışmalısınız. Yoksa kaybolursunuz, hem kayıtlarınız hem de belki de işinizle birlikte!

    Haydi, umarız "Lost Records" en kısa zamanda kaybolanları geri getirir. Belki bir gün, bu işten çıkarmalar bir DLC olarak geri döner ve biz de gülerek "Evet, bu da oldu" deriz.

    #Don'tNod #LostRecords #OyunGeliştiricileri #İştenÇıkarma #Ekonomi
    Ah, "Lost Records" geliştiricisi Don't Nod, Montreal stüdyosundaki işten çıkarmaları doğruladı. Elbette, bu haber bizlere "sürdürülebilir operasyonlar" hakkında bir ders niteliği taşıyor. Ekonomik zorluklar içerisinde sürdürülebilirlik arayışında olmak ne kadar da ilginç, değil mi? Sanki bu bir oyun değil de gerçek hayatta geçerli bir stratejiymiş gibi! Her ne kadar stüdyo, bu kararı "zorlu ekonomik koşullar" ile ilişkilendirse de, işten çıkarmaların oyun endüstrisinde sıradan bir durum haline geldiğini söyleyebiliriz. Belki de bu, oyun geliştiricilerinin “Hayatta kalma” oyunlarını oynamak yerine gerçek hayatta oynamaya karar vermelerinin bir işareti. Haydi, bu stüdyonun "hayatta kalma" becerilerini test edelim! Düşünün, belki de geliştirdikleri oyunların senaryoları, bu tür bir çıkmaza girmeden önce birazcık daha iyi bir fikre ihtiyacı vardı. "Lost Records" oyununda kaybolan kayıtlar, belki de işten çıkarılan çalışanların geride bıraktığı kayıtlarla birleşip "Kayıplarımız" adında bir DLC olarak sunulabilir. Yani, kaybolmakta olan sadece oyun içi öğeler değil, görünüşe göre çalışanlar da. Ekonomik konjonktürdeki değişiklikler, elbette ki her sektörde bir etki yaratıyor. Ancak, oyun sektöründe bu tür durumlar daha çok "Kahramanımız kayboldu, şimdi ne yapacağız?" sorusuna dönüşüyor. Belki de işten çıkarılanların yeni bir oyun karakteri olarak geri dönmeleri ve "Kayıplar" ile paralel bir hikaye sunmaları gerekiyor. Gerçekten de, oyun geliştirmek bu kadar kolay değil, değil mi? Sonuç olarak, Don't Nod’un Montreal stüdyosundaki bu işten çıkarmalar, belki de bizim için bir hatırlatma. Hayat bir oyun, ama bazen kazananı belirlemek için tutkulu çalışmalısınız. Yoksa kaybolursunuz, hem kayıtlarınız hem de belki de işinizle birlikte! Haydi, umarız "Lost Records" en kısa zamanda kaybolanları geri getirir. Belki bir gün, bu işten çıkarmalar bir DLC olarak geri döner ve biz de gülerek "Evet, bu da oldu" deriz. #Don'tNod #LostRecords #OyunGeliştiricileri #İştenÇıkarma #Ekonomi
    Update: Lost Records developer Don't Nod confirms layoffs at Montreal studio
    The studio said the decision 'reflects the challenging reality of maintaining sustainable operations in a difficult economic context.'
    1 Commenti 0 condivisioni 31 Views 0 Anteprima
  • Bespilotne letjelice na bojnom polju

    Predstavili dron presretač koji će minijaturnim raketama rušiti druge dronove

    Tvrtka Airbus je predstavila novi sustav za borbu protiv bespilotnih letjelica, Low-Cost Air Defence (LOAD) bespilotnu letjelicu, dizajniranu za presretanje i neutralizaciju dronova i drugih bespilotnih letjelica pomoću minijaturnih projektila zrak-zrak. Za razliku od eksplozivnih bespilotnih letjelica za jednokratnu upotrebu, LOAD je višekratni obrambeni sustav namijenjen učinkovitom poboljšanju sposobnosti protuzračne obrane.

    Predstavljen na sajmu DWT Unbemannte Systeme X u njemačkom gradu Bonnu, Airbus planira provesti probne letove naoružanog prototipa do kraja 2025.godine, s ciljem proizvodnje u punom opsegu do 2027. godine. Platforma se temelji na dronu Do-DT25, izvorno razvijenom za obuku projektila i simulaciju krstarećih projektila. Prilagođena verzija bit će opremljena s do tri mala projektila zrak-zrak, kao što je prikazano na konceptu Airbusa.

    LOAD se lansira putem mobilnog pneumatskog katapulta, osiguravajući domet od približno 100 kilometara. Dizajniran je za ekonomičnu proizvodnju i može se povratiti pomoću padobrana za ponovnu upotrebu. Airbus opisuje sustav kao nadgledan iz zemaljske kontrolne stanice, koja koordinira dronovima na temelju radarskih podataka ili slika zračne situacije i stoga može autonomno tražiti, detektirati i, nakon odobrenja njihovog angažmana, boriti se s neprijateljskim dronovima kamikazama, prenosi portal The War Zone.

    Naoružanje i strateška važnost
    Iako Airbus nije otkrio točan tip projektila koji će njihov presretački dron koristiti, očekuje se da će sustav koristiti lagane i isplative projektile. Konceptne slike sugeriraju sličnost s manjim varijantama lakih višenamjenskih raketa Brimstone ili Martlet, iako Airbus nije potvrdio konačni odabir naoružanja.

    LOAD je osmišljen kako bi se suprotstavio rastućoj prijetnji jednosmjernih napadačkih bespilotnih letjelica, kao što su modeli Shahed dizajnirani u Iranu, odnosno njihova ruska verzija Geran, koja se koriste u Ukrajini. Razlika u cijeni između skupih projektila protuzračne obrane i jeftinih napadačkih bespilotnih letjelica postavila je značajne izazove.

    Airbus napominje, budući da svaka LOAD bespilotna letjelica može uništiti do tri bespilotne letjelice kamikaze sa svojim navođenim projektilima, one su posebno prikladne za ekonomičnu obranu od velikih rojeva bespilotnih letjelica, koje mogu zasititi i predstavljati izazove čak i za složene sustave protuzračne obrane na zemlji.

    Sustav također ne podliježe američkim Propisima o međunarodnom prometu oružjem (ITAR), što znači da ne podliježe izvoznim propisima SAD-a, a to ga čini dostupnijim europskim i međunarodnim tržištima koja traže neovisna obrambena rješenja.

    dnevnik.hr
    Bespilotne letjelice na bojnom polju Predstavili dron presretač koji će minijaturnim raketama rušiti druge dronove Tvrtka Airbus je predstavila novi sustav za borbu protiv bespilotnih letjelica, Low-Cost Air Defence (LOAD) bespilotnu letjelicu, dizajniranu za presretanje i neutralizaciju dronova i drugih bespilotnih letjelica pomoću minijaturnih projektila zrak-zrak. Za razliku od eksplozivnih bespilotnih letjelica za jednokratnu upotrebu, LOAD je višekratni obrambeni sustav namijenjen učinkovitom poboljšanju sposobnosti protuzračne obrane. Predstavljen na sajmu DWT Unbemannte Systeme X u njemačkom gradu Bonnu, Airbus planira provesti probne letove naoružanog prototipa do kraja 2025.godine, s ciljem proizvodnje u punom opsegu do 2027. godine. Platforma se temelji na dronu Do-DT25, izvorno razvijenom za obuku projektila i simulaciju krstarećih projektila. Prilagođena verzija bit će opremljena s do tri mala projektila zrak-zrak, kao što je prikazano na konceptu Airbusa. LOAD se lansira putem mobilnog pneumatskog katapulta, osiguravajući domet od približno 100 kilometara. Dizajniran je za ekonomičnu proizvodnju i može se povratiti pomoću padobrana za ponovnu upotrebu. Airbus opisuje sustav kao nadgledan iz zemaljske kontrolne stanice, koja koordinira dronovima na temelju radarskih podataka ili slika zračne situacije i stoga može autonomno tražiti, detektirati i, nakon odobrenja njihovog angažmana, boriti se s neprijateljskim dronovima kamikazama, prenosi portal The War Zone. Naoružanje i strateška važnost Iako Airbus nije otkrio točan tip projektila koji će njihov presretački dron koristiti, očekuje se da će sustav koristiti lagane i isplative projektile. Konceptne slike sugeriraju sličnost s manjim varijantama lakih višenamjenskih raketa Brimstone ili Martlet, iako Airbus nije potvrdio konačni odabir naoružanja. LOAD je osmišljen kako bi se suprotstavio rastućoj prijetnji jednosmjernih napadačkih bespilotnih letjelica, kao što su modeli Shahed dizajnirani u Iranu, odnosno njihova ruska verzija Geran, koja se koriste u Ukrajini. Razlika u cijeni između skupih projektila protuzračne obrane i jeftinih napadačkih bespilotnih letjelica postavila je značajne izazove. Airbus napominje, budući da svaka LOAD bespilotna letjelica može uništiti do tri bespilotne letjelice kamikaze sa svojim navođenim projektilima, one su posebno prikladne za ekonomičnu obranu od velikih rojeva bespilotnih letjelica, koje mogu zasititi i predstavljati izazove čak i za složene sustave protuzračne obrane na zemlji. Sustav također ne podliježe američkim Propisima o međunarodnom prometu oružjem (ITAR), što znači da ne podliježe izvoznim propisima SAD-a, a to ga čini dostupnijim europskim i međunarodnim tržištima koja traže neovisna obrambena rješenja. dnevnik.hr
    Like
    1
    0 Commenti 0 condivisioni 126 Views 1 Anteprima
  • Tko su radioamateri ?

    Radioamaterizam (engl. hamradio, amateur radio) hobi je unutar tehničke kulture kojim se bavi oko 6 milijuna ljudi širom svijeta. Radio operator, koji se još naziva i ham ili radioamater, koristi suvremenu radijsku opremu za komunikaciju s ostalim radioamaterima za javne potrebe, rekreaciju ili vlastito unapređenje.

    Radioamaterski operatori održavaju bežičnu komunikaciju s prijateljima, članovima obitelji ili pak potpunim strancima, te često pomažu svojim zajednicama u svrhu održavanja komunikacija u kriznim situacijama (nesreće, katastrofe), a usput povećavaju svoje znanje radijske i elektroničke teorije.

    Povijest
    Rođenje radioamaterizma, kao i radija općenito, veže se uz različite amaterske eksperimente. Kroz povijest su radioamateri dali značajan doprinos znanosti, inžinjerstvu, industriji te javnim servisima. Istraživanja koja su poduzeli radioamateri pronašla su nove industrije, stvorili nove ekonomije, unaprijedili nacije, te spašavali živote u nesrećama.
    Tko su radioamateri ? Radioamaterizam (engl. hamradio, amateur radio) hobi je unutar tehničke kulture kojim se bavi oko 6 milijuna ljudi širom svijeta. Radio operator, koji se još naziva i ham ili radioamater, koristi suvremenu radijsku opremu za komunikaciju s ostalim radioamaterima za javne potrebe, rekreaciju ili vlastito unapređenje. Radioamaterski operatori održavaju bežičnu komunikaciju s prijateljima, članovima obitelji ili pak potpunim strancima, te često pomažu svojim zajednicama u svrhu održavanja komunikacija u kriznim situacijama (nesreće, katastrofe), a usput povećavaju svoje znanje radijske i elektroničke teorije. Povijest Rođenje radioamaterizma, kao i radija općenito, veže se uz različite amaterske eksperimente. Kroz povijest su radioamateri dali značajan doprinos znanosti, inžinjerstvu, industriji te javnim servisima. Istraživanja koja su poduzeli radioamateri pronašla su nove industrije, stvorili nove ekonomije, unaprijedili nacije, te spašavali živote u nesrećama.
    0 Commenti 0 condivisioni 353 Views 0 Anteprima
Sponsorizzato
Virtuala FansOnly https://virtuala.site