Mises à jour récentes
  • سوني تكشف عن هاتف Xperia 10 VII بتصميم مستوحى من Pixel وتفاصيل مثيرة، وكأننا في عرض أزياء للهواتف الذكية! أعتقد أن سوني قرروا أخيرًا أن يأخذوا إلهامهم من جوجل، لكن يبدو أن الإلهام جاء بعد فوات الأوان، تمامًا كما يأتي حفل الزفاف بعد أن تكون العروس قد أنجبت أطفالها.

    بينما نحن ننتظر الهاتف الجديد، دعونا نناقش بعض التفاصيل المثيرة التي كشف عنها هذا الهاتف الرائع. هل هو أكثر من مجرد نسخة مقلدة؟ أم أنه نسخة محدثة من الإلهام؟ يبدو أن سوني قد وجدت صيغة سحرية لتقديم شيء قديم بطريقة جديدة، مثل إعادة تدوير علب الحليب وتسمية المنتج الجديد "حليب عضوي".

    وبالطبع، لا يمكننا أن ننسى التصميم المستوحى من Pixel، والذي يبدو أنه عبارة عن مزج بين الفانتازيا والواقع، كأنهم أرادوا أن يقولوا: “لماذا نتعب أنفسنا بابتكار تصميم جديد، عندما يمكننا فقط اعادة صياغة ما فعله الآخرون؟” يبدو أن الابتكار أصبح أمرًا قديمًا، بينما التقليد أصبح موضة العصر.

    أما بالنسبة للتفاصيل المثيرة، فلا تتوقعوا معجزات! فالمواصفات التقنية قد تكون مثيرة، لكن من المؤكد أنها ليست مثيرة مثل حفل زفاف غير مدعو أو مفاجأة عيد ميلاد غير سارة. أليس من الرائع أن نعيش في عالم حيث كل شيء يمكن أن يكون مثيرًا إذا أضفنا له القليل من اللمعان؟

    وفي النهاية، يبدو أن سوني تقدم لنا هاتفًا يمكن أن نقول عنه إنه “فريد” بالطريقة التي تجعلك تشعر بأنك في حفلة تنكرية، حيث الجميع يرتدي نفس الزي، لكنهم يصرون على أنهم مختلفون. هل ستمكننا سوني من تجاوز هذه المرحلة أم ستبقى عالقة في دوامة الإلهام المكرر؟

    هل أنتم مستعدون لتجربة Xperia 10 VII أم سنكتفي بمشاهدة الصور والتعليقات الساخرة على الإنترنت؟ الأمر متروك لكم!

    #سوني #Xperia10VII #تصميم #هواتف_ذكية #تقنية
    سوني تكشف عن هاتف Xperia 10 VII بتصميم مستوحى من Pixel وتفاصيل مثيرة، وكأننا في عرض أزياء للهواتف الذكية! أعتقد أن سوني قرروا أخيرًا أن يأخذوا إلهامهم من جوجل، لكن يبدو أن الإلهام جاء بعد فوات الأوان، تمامًا كما يأتي حفل الزفاف بعد أن تكون العروس قد أنجبت أطفالها. بينما نحن ننتظر الهاتف الجديد، دعونا نناقش بعض التفاصيل المثيرة التي كشف عنها هذا الهاتف الرائع. هل هو أكثر من مجرد نسخة مقلدة؟ أم أنه نسخة محدثة من الإلهام؟ يبدو أن سوني قد وجدت صيغة سحرية لتقديم شيء قديم بطريقة جديدة، مثل إعادة تدوير علب الحليب وتسمية المنتج الجديد "حليب عضوي". وبالطبع، لا يمكننا أن ننسى التصميم المستوحى من Pixel، والذي يبدو أنه عبارة عن مزج بين الفانتازيا والواقع، كأنهم أرادوا أن يقولوا: “لماذا نتعب أنفسنا بابتكار تصميم جديد، عندما يمكننا فقط اعادة صياغة ما فعله الآخرون؟” يبدو أن الابتكار أصبح أمرًا قديمًا، بينما التقليد أصبح موضة العصر. أما بالنسبة للتفاصيل المثيرة، فلا تتوقعوا معجزات! فالمواصفات التقنية قد تكون مثيرة، لكن من المؤكد أنها ليست مثيرة مثل حفل زفاف غير مدعو أو مفاجأة عيد ميلاد غير سارة. أليس من الرائع أن نعيش في عالم حيث كل شيء يمكن أن يكون مثيرًا إذا أضفنا له القليل من اللمعان؟ وفي النهاية، يبدو أن سوني تقدم لنا هاتفًا يمكن أن نقول عنه إنه “فريد” بالطريقة التي تجعلك تشعر بأنك في حفلة تنكرية، حيث الجميع يرتدي نفس الزي، لكنهم يصرون على أنهم مختلفون. هل ستمكننا سوني من تجاوز هذه المرحلة أم ستبقى عالقة في دوامة الإلهام المكرر؟ هل أنتم مستعدون لتجربة Xperia 10 VII أم سنكتفي بمشاهدة الصور والتعليقات الساخرة على الإنترنت؟ الأمر متروك لكم! #سوني #Xperia10VII #تصميم #هواتف_ذكية #تقنية
    سوني تكشف عن هاتف Xperia 10 VII بتصميم مستوحى من Pixel وتفاصيل مثيرة!
    The post سوني تكشف عن هاتف Xperia 10 VII بتصميم مستوحى من Pixel وتفاصيل مثيرة! appeared first on عرب هاردوير.
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    74
    1 Commentaires 0 Parts 53 Vue 0 Aperçu
  • Charlie Kirk, günümüzün dijital dünyasında "içerik moderasyonu" kavramının ne anlama geldiğini bir kez daha hatırlattı. Ancak bu hatırlatma, bir video klipte başından vurulmasıyla gerçekleşti. Evet, doğru duydunuz! TikTok, Instagram ve X gibi platformlarda bu olayın kayıtları hızla yayıldı ve bir anda herkesin gündemine oturdu. Sanırım "içerik moderasyonu" artık sadece bir fantezi olmaktan öteye gidemiyor.

    Dijital dünyamızda, içerik moderasyonunun ne kadar etkili olduğunu tartışmak için en iyi yol Charlie’nin trajik sonuydu. Araştırmacılar, bu platformların kendi içerik moderasyon kurallarını uygulamada ne kadar başarısız kaldığını söylüyor. Ama kim bilir? Belki de bu durum, içerik moderasyonunun "kapsamlı" bir şekilde uygulanmadığını gösteren bir sanat eseridir!

    Düşünün bir kere; birinin başından vurulması, sosyal medyada viral olmak için yeterli bir içerik değil mi? Günümüzde "viral" olmanın bir bedeli var gibi görünüyor. Ve bu bedel, hayatta kalmanın çok ötesine geçiyor. TikTok’ta bir dans videosu çekmekten çok, başından vurulmanın daha fazla izlenme getirdiği bir dünyada yaşıyoruz. Haydi, bu yeni trendin adını koyalım: “Viral Olmanın En Tehlikeli Yolu”!

    Bunun yanı sıra, araştırmacıların belirttiği gibi, içerik moderasyonu kurallarının eksikliği bir yana, bu olay, sosyal medyanın ne kadar "gelişmiş" olduğunu da gözler önüne seriyor. İçerik moderasyonunun sadece bir kurallar dizisi değil, aynı zamanda bir kurtuluş yolu olduğu gerçeği, her gün daha fazla insan tarafından fark ediliyor. Belki de bazıları, içerik moderasyonunun aslında bir "kurtuluş" değil de, bir "tuzağa" dönüştüğünü düşünebilir.

    Böyle bir ortamda, içerik moderasyonu kurallarını ihlal edenlerin ne kadar ceza alacağını merak etmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Sanırım, bu durumdaki "kural ihlalleri" artık bir yarışmaya dönüşmüş durumda. Charlie'nin başına gelenler, sosyal medya dünyasında "ne kadar dikkat çekici olabilirim?" sorusunun bir cevabı olarak algılanıyor.

    Sonuç olarak, Charlie Kirk’un trajik sonu, dijital çağın ne kadar acımasız olabileceğini gösteriyor. İçerik moderasyonu, bir gün kaybolup gidecek bir kavram haline mi geliyor? Yoksa biz kullanıcılar olarak, bu tür trajedilerin sadece birer içerik parçası olduğuna alışacak mıyız?

    #İçerikModerasyonu #DijitalDünya #ViralKültür #SosyalMedya #TrajikSon
    Charlie Kirk, günümüzün dijital dünyasında "içerik moderasyonu" kavramının ne anlama geldiğini bir kez daha hatırlattı. Ancak bu hatırlatma, bir video klipte başından vurulmasıyla gerçekleşti. Evet, doğru duydunuz! TikTok, Instagram ve X gibi platformlarda bu olayın kayıtları hızla yayıldı ve bir anda herkesin gündemine oturdu. Sanırım "içerik moderasyonu" artık sadece bir fantezi olmaktan öteye gidemiyor. Dijital dünyamızda, içerik moderasyonunun ne kadar etkili olduğunu tartışmak için en iyi yol Charlie’nin trajik sonuydu. Araştırmacılar, bu platformların kendi içerik moderasyon kurallarını uygulamada ne kadar başarısız kaldığını söylüyor. Ama kim bilir? Belki de bu durum, içerik moderasyonunun "kapsamlı" bir şekilde uygulanmadığını gösteren bir sanat eseridir! Düşünün bir kere; birinin başından vurulması, sosyal medyada viral olmak için yeterli bir içerik değil mi? Günümüzde "viral" olmanın bir bedeli var gibi görünüyor. Ve bu bedel, hayatta kalmanın çok ötesine geçiyor. TikTok’ta bir dans videosu çekmekten çok, başından vurulmanın daha fazla izlenme getirdiği bir dünyada yaşıyoruz. Haydi, bu yeni trendin adını koyalım: “Viral Olmanın En Tehlikeli Yolu”! Bunun yanı sıra, araştırmacıların belirttiği gibi, içerik moderasyonu kurallarının eksikliği bir yana, bu olay, sosyal medyanın ne kadar "gelişmiş" olduğunu da gözler önüne seriyor. İçerik moderasyonunun sadece bir kurallar dizisi değil, aynı zamanda bir kurtuluş yolu olduğu gerçeği, her gün daha fazla insan tarafından fark ediliyor. Belki de bazıları, içerik moderasyonunun aslında bir "kurtuluş" değil de, bir "tuzağa" dönüştüğünü düşünebilir. Böyle bir ortamda, içerik moderasyonu kurallarını ihlal edenlerin ne kadar ceza alacağını merak etmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Sanırım, bu durumdaki "kural ihlalleri" artık bir yarışmaya dönüşmüş durumda. Charlie'nin başına gelenler, sosyal medya dünyasında "ne kadar dikkat çekici olabilirim?" sorusunun bir cevabı olarak algılanıyor. Sonuç olarak, Charlie Kirk’un trajik sonu, dijital çağın ne kadar acımasız olabileceğini gösteriyor. İçerik moderasyonu, bir gün kaybolup gidecek bir kavram haline mi geliyor? Yoksa biz kullanıcılar olarak, bu tür trajedilerin sadece birer içerik parçası olduğuna alışacak mıyız? #İçerikModerasyonu #DijitalDünya #ViralKültür #SosyalMedya #TrajikSon
    Charlie Kirk Was Shot and Killed in a Post-Content-Moderation World
    Videos of the shooting spread across TikTok, Instagram, and X. Researchers say that in some cases the platforms are falling short on enforcing their own content moderation rules.
    Like
    Love
    Sad
    22
    1 Commentaires 0 Parts 68 Vue 0 Aperçu
  • Ubisoft, bir milyar dolarlık yatırımla işten çıkarmalara devam ediyor. Ah, kapitalizmin en güzel oyunu! Yani, para harcayıp işten çıkarmak bu kadar mı kolay? Evet, sanırım sıradan bir işten çıkarma kaygısı taşımayan bir oyun şirketi için bu gayet sıradan bir durum. Belki de Suudi Arabistan, Assassin's Creed genişlemesine yatırım yaparak, “Geleceğin suikastçıları, işten çıkarmalarla daha iyi anlaşılır” mottosunu benimsemiştir. Sonuçta, kim daha fazla işten çıkarma yaparsa, o kadar çok suikastçı yetiştirebilir, değil mi?

    Silksong sorununu çözmek ise başka bir komedi. Hani, her gün yeni bir güncelleme bekliyoruz ama o güncellemeyi alana kadar, bir ömür geçecek gibi hissediyoruz. Belki de bu oyunun yapımcıları, "Sabret, her şey bir gün gelecek" sloganını geliştirip, sabırsız oyunculara bu şekilde bir mesaj vermek istiyorlar. Kim bilir, belki de Silksong'un yapımında Suudi Arabistan da bir parça yatırım yapıyordur. Eğlencenin sınırlarını zorlamak istiyorlar belli ki!

    Bir de Meta'nın VR ürünleri var ki, onlarla ilgili eski çalışanların söyledikleri bambaşka bir durum. Çocukları kötü muameleye maruz bıraktığı iddialarıyla, sanal dünyada gerçek dünyadan daha fazla tehlike olduğunu kanıtlamış gibi duruyorlar. Yani, evde oturup sanal gerçeklikte eğlenirken, aslında çocuklarımızın güvenliği tehditle karşı karşıya. Sanal oyunlar, çocuklar için eğlence unsuru olmanın ötesine geçmiş durumda. Bravo, Meta! Gerçekten de geleceğe dair büyük bir vizyonunuz var!

    Sonuç olarak, Ubisoft'un işten çıkarmaları, Suudi Arabistan'ın yatırım stratejileri ve VR dünyasının çalkantılı durumu, oyun endüstrisinin ne kadar karmaşık ve bir o kadar da absürt olduğunu gözler önüne seriyor. Bu çelişkili durumlar, oyuncuların kafasında soru işaretleri bırakıyor. Belki de en iyi çözüm, oyun oynamadan önce bir fincan kahve içmek ve derin bir nefes almak olmalıdır. Çünkü, bu karmaşanın içinde kaybolmak, bir suikastçı gibi sinsice yaklaşmayı gerektiriyor!

    #Ubisoft #AssassinsCreed #Silksong #Meta #OyunDünyası
    Ubisoft, bir milyar dolarlık yatırımla işten çıkarmalara devam ediyor. Ah, kapitalizmin en güzel oyunu! Yani, para harcayıp işten çıkarmak bu kadar mı kolay? Evet, sanırım sıradan bir işten çıkarma kaygısı taşımayan bir oyun şirketi için bu gayet sıradan bir durum. Belki de Suudi Arabistan, Assassin's Creed genişlemesine yatırım yaparak, “Geleceğin suikastçıları, işten çıkarmalarla daha iyi anlaşılır” mottosunu benimsemiştir. Sonuçta, kim daha fazla işten çıkarma yaparsa, o kadar çok suikastçı yetiştirebilir, değil mi? Silksong sorununu çözmek ise başka bir komedi. Hani, her gün yeni bir güncelleme bekliyoruz ama o güncellemeyi alana kadar, bir ömür geçecek gibi hissediyoruz. Belki de bu oyunun yapımcıları, "Sabret, her şey bir gün gelecek" sloganını geliştirip, sabırsız oyunculara bu şekilde bir mesaj vermek istiyorlar. Kim bilir, belki de Silksong'un yapımında Suudi Arabistan da bir parça yatırım yapıyordur. Eğlencenin sınırlarını zorlamak istiyorlar belli ki! Bir de Meta'nın VR ürünleri var ki, onlarla ilgili eski çalışanların söyledikleri bambaşka bir durum. Çocukları kötü muameleye maruz bıraktığı iddialarıyla, sanal dünyada gerçek dünyadan daha fazla tehlike olduğunu kanıtlamış gibi duruyorlar. Yani, evde oturup sanal gerçeklikte eğlenirken, aslında çocuklarımızın güvenliği tehditle karşı karşıya. Sanal oyunlar, çocuklar için eğlence unsuru olmanın ötesine geçmiş durumda. Bravo, Meta! Gerçekten de geleceğe dair büyük bir vizyonunuz var! Sonuç olarak, Ubisoft'un işten çıkarmaları, Suudi Arabistan'ın yatırım stratejileri ve VR dünyasının çalkantılı durumu, oyun endüstrisinin ne kadar karmaşık ve bir o kadar da absürt olduğunu gözler önüne seriyor. Bu çelişkili durumlar, oyuncuların kafasında soru işaretleri bırakıyor. Belki de en iyi çözüm, oyun oynamadan önce bir fincan kahve içmek ve derin bir nefes almak olmalıdır. Çünkü, bu karmaşanın içinde kaybolmak, bir suikastçı gibi sinsice yaklaşmayı gerektiriyor! #Ubisoft #AssassinsCreed #Silksong #Meta #OyunDünyası
    1 Commentaires 0 Parts 72 Vue 0 Aperçu
  • Meta Quest 3'ün "tam test" sonuçlarını duyduğumda, içimde bir merak belirdi. Acaba bu kask, gerçek dünyadan kaçış noktamız mı olacak yoksa sadece gözlerimizi daha fazla yoran bir hile mi? Gerçekten de, Meta'nın sanal dünyası o kadar çekici ki, dışarıda yağmur yağsa bile, içerdeki sanal bahçelerde çiçekler açıyor.

    Birçok teknoloji meraklısı, Meta Quest 3’ü denemek için kuyruklar oluşturdu. Ancak, bu kaskı takanların yüzündeki ifadeleri görmek bir başka keyifti. Sanki uzaydan gelen bir varlıkla ilk defa karşılaşıyorlardı! Gerçekten de, sanal gerçeklik dünyasında kaybolmak, bir yudum su içmekten daha fazla serinletici olabilir, ama bu, suyun gerçekten var olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

    Kaskın tasarımı hakkında da birkaç kelam edelim. İnce tasarım, hafif hissettiriyor ama bir o kadar da "yeni nesil şişe kapağı" havasında. Belki bir gün bu kaskları giymeye başladığımızda, sokakta yürüyen insanların yüzünde yarı saydam bir kapaklıkla karşılaşırız. Kim bilir, belki de sanal dünyada daha fazla gerçekçilik için dışarıdaki gerçekliği tamamen unutturacaklar.

    Performansa gelince, Meta Quest 3, birçok kullanıcı için "harika" bir deneyim sunduğunu iddia ediyor. Ama yine de, bazen “bu kadar iyi olamaz” hissine kapılmamak elde değil. Sanal gerçeklikte kaybolup gitmiş bir kullanıcı, bir süre sonra kendini gerçek dünyadan kopmuş olarak bulabilir. Evet, belki de gerçek dünya biraz sıkıcı, ama sanırım henüz tabiatın sunduğu yeşilin yerini alacak bir "sanal yeşil" yaratamadılar.

    Sonuç olarak, Meta Quest 3’ün "tam test" sonuçları, teknoloji meraklıları için bir parıltı sunuyor. Ama unutmamak gerek, kaçış mı yoksa kaçırılmış bir fırsat mı? Kim bilir! Bu kaskı deneyimlemeden önce, gerçekliğin tadını çıkarın. Sonuçta, gerçek dünya hala burada ve sanal hayal dünyası kapımızda bekliyor.

    #MetaQuest3 #SanalGerçeklik #Teknoloji #Gelecek #GerçekDünya
    Meta Quest 3'ün "tam test" sonuçlarını duyduğumda, içimde bir merak belirdi. Acaba bu kask, gerçek dünyadan kaçış noktamız mı olacak yoksa sadece gözlerimizi daha fazla yoran bir hile mi? Gerçekten de, Meta'nın sanal dünyası o kadar çekici ki, dışarıda yağmur yağsa bile, içerdeki sanal bahçelerde çiçekler açıyor. Birçok teknoloji meraklısı, Meta Quest 3’ü denemek için kuyruklar oluşturdu. Ancak, bu kaskı takanların yüzündeki ifadeleri görmek bir başka keyifti. Sanki uzaydan gelen bir varlıkla ilk defa karşılaşıyorlardı! Gerçekten de, sanal gerçeklik dünyasında kaybolmak, bir yudum su içmekten daha fazla serinletici olabilir, ama bu, suyun gerçekten var olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kaskın tasarımı hakkında da birkaç kelam edelim. İnce tasarım, hafif hissettiriyor ama bir o kadar da "yeni nesil şişe kapağı" havasında. Belki bir gün bu kaskları giymeye başladığımızda, sokakta yürüyen insanların yüzünde yarı saydam bir kapaklıkla karşılaşırız. Kim bilir, belki de sanal dünyada daha fazla gerçekçilik için dışarıdaki gerçekliği tamamen unutturacaklar. Performansa gelince, Meta Quest 3, birçok kullanıcı için "harika" bir deneyim sunduğunu iddia ediyor. Ama yine de, bazen “bu kadar iyi olamaz” hissine kapılmamak elde değil. Sanal gerçeklikte kaybolup gitmiş bir kullanıcı, bir süre sonra kendini gerçek dünyadan kopmuş olarak bulabilir. Evet, belki de gerçek dünya biraz sıkıcı, ama sanırım henüz tabiatın sunduğu yeşilin yerini alacak bir "sanal yeşil" yaratamadılar. Sonuç olarak, Meta Quest 3’ün "tam test" sonuçları, teknoloji meraklıları için bir parıltı sunuyor. Ama unutmamak gerek, kaçış mı yoksa kaçırılmış bir fırsat mı? Kim bilir! Bu kaskı deneyimlemeden önce, gerçekliğin tadını çıkarın. Sonuçta, gerçek dünya hala burada ve sanal hayal dünyası kapımızda bekliyor. #MetaQuest3 #SanalGerçeklik #Teknoloji #Gelecek #GerçekDünya
    Casque Meta Quest 3 : test complet !
    Si vous voulez voir le test complet du casque Meta Quest 3, soit l’un des […] Cet article Casque Meta Quest 3 : test complet ! a été publié sur REALITE-VIRTUELLE.COM.
    Love
    Like
    Wow
    Sad
    17
    1 Commentaires 0 Parts 30 Vue 0 Aperçu
  • Switch 2, Nintendo, gizli anlaşma, Genki, sızıntılar, aksesuarlar, teknoloji haberleri, oyun dünyası

    ## Nintendo ve Genki'nin Düşmanlığı Sona Erdi: Gizli Anlaşma

    Nintendo'nun merakla beklenen Switch 2'si etrafında dönen skandallar, sonunda bir noktada kesildi. Genki, Switch 2 aksesuar yapımcısı olarak tanınan bu cesur şirket, Nintendo ile yaptığı "gizli anlaşma" sayesinde, artık bu alandaki çılgın pazarlama stratejilerini geride bırakmak zorunda kaldı. Evet, doğru okudunuz; Genki, Nintendo'nun...
    Switch 2, Nintendo, gizli anlaşma, Genki, sızıntılar, aksesuarlar, teknoloji haberleri, oyun dünyası ## Nintendo ve Genki'nin Düşmanlığı Sona Erdi: Gizli Anlaşma Nintendo'nun merakla beklenen Switch 2'si etrafında dönen skandallar, sonunda bir noktada kesildi. Genki, Switch 2 aksesuar yapımcısı olarak tanınan bu cesur şirket, Nintendo ile yaptığı "gizli anlaşma" sayesinde, artık bu alandaki çılgın pazarlama stratejilerini geride bırakmak zorunda kaldı. Evet, doğru okudunuz; Genki, Nintendo'nun...
    Switch 2 Aksesuar Üreticisi, Nintendo ile ‘Gizli Anlaşma’ Yaparak Skandalı Kapatıyor
    Switch 2, Nintendo, gizli anlaşma, Genki, sızıntılar, aksesuarlar, teknoloji haberleri, oyun dünyası ## Nintendo ve Genki'nin Düşmanlığı Sona Erdi: Gizli Anlaşma Nintendo'nun merakla beklenen Switch 2'si etrafında dönen skandallar, sonunda bir noktada kesildi. Genki, Switch 2 aksesuar yapımcısı olarak tanınan bu cesur şirket, Nintendo ile yaptığı "gizli anlaşma" sayesinde, artık bu alandaki...
    Like
    Love
    Angry
    Wow
    30
    1 Commentaires 0 Parts 33 Vue 0 Aperçu
  • Samsung, teknoloji dünyasının en büyük oyuncularından biri olarak, IFA 2025'te yeni ürünlerini tanıttı ve bu ürünler, özellikle Samsung Galaxy Tab S11 Serisi ve Galaxy S25 FE ile dikkatleri üzerine çekti. Ama gelin, bu "devrim niteliğinde" yeniliklere biraz daha yakından bakalım.

    Öncelikle, Galaxy Tab S11 Serisi'nin özellikleri hakkında konuşalım. Ah, tabletler! Kimse onlara ihtiyacım yok demedi ama kimse onları bu kadar sık kullanmıyor da! Bu yeni cihaz, adeta bir sanat eseri gibi tasarlanmış; ancak sanırım bu sanat eserini almaya karar verdiğinizde, "İyi de ben bunu neden alıyorum?" sorusunu sormaktan kendinizi alamayacaksınız. Belli ki Samsung, tabletlerinizi alırken cüzdanınızı boşaltmayı da bir sanat haline getirmiş!

    Şimdi de Galaxy S25 FE'ye gelelim. Bu telefon, "Fiyatına göre en iyi özellikler" vaadiyle geliyor. Ancak "en iyi" kelimesinin ne anlama geldiği her zaman tartışmaya açık. Eğer bir telefon alırken sık sık "yeterince iyi" kelimelerini kullanıyorsanız, belki de biraz daha araştırma yapmanız gerekiyordur. Ama endişelenmeyin, Samsung'un bu yeni üyesiyle birlikte kendi kendinize "Bu telefon ne kadar iyi?" diye sormaktan başka seçeneğiniz kalmayacak!

    Özellikler konusunda, her iki üründe de "göz alıcı" terimi sıkça kullanılıyor. Göz alıcı bir ekran, hafıza, işlemci... Peki ama bu göz alıcılık, kullanıcı deneyimini gerçekten etkiliyor mu? Yoksa sadece bir pazarlama taktiği mi? Cevabınız ne olursa olsun, Samsung bu stratejileriyle kullanıcılarını etkilemeyi başardığı kesin!

    Fiyat konusuna gelirsek, akıllı telefon ve tablet piyasası, adeta bir kumar masası gibi. Eğer şansınız yaver giderse, belki de bütçenizi aşmayan bir ürün bulabilirsiniz. Ancak çoğu zaman, "pahalı olan iyi olmalı" mantığıyla hareket ediyoruz. Ama unutmayın, bazen pahalı olan sadece pahalıdır!

    Sonuç olarak, Samsung Galaxy Tab S11 Serisi ve Galaxy S25 FE, teknoloji severler için birer "göz alıcı" seçenek sunuyor. Ancak, bu göz alıcı tasarımlar ve özellikler, gerçekten de ihtiyaçlarımızı karşılıyor mu, yoksa sadece birer başka pazarlama numarası mı? Bunu düşünmek, sizin elinizde!

    #Samsung #GalaxyTabS11 #GalaxyS25FE #Teknoloji #IFA2025
    Samsung, teknoloji dünyasının en büyük oyuncularından biri olarak, IFA 2025'te yeni ürünlerini tanıttı ve bu ürünler, özellikle Samsung Galaxy Tab S11 Serisi ve Galaxy S25 FE ile dikkatleri üzerine çekti. Ama gelin, bu "devrim niteliğinde" yeniliklere biraz daha yakından bakalım. Öncelikle, Galaxy Tab S11 Serisi'nin özellikleri hakkında konuşalım. Ah, tabletler! Kimse onlara ihtiyacım yok demedi ama kimse onları bu kadar sık kullanmıyor da! Bu yeni cihaz, adeta bir sanat eseri gibi tasarlanmış; ancak sanırım bu sanat eserini almaya karar verdiğinizde, "İyi de ben bunu neden alıyorum?" sorusunu sormaktan kendinizi alamayacaksınız. Belli ki Samsung, tabletlerinizi alırken cüzdanınızı boşaltmayı da bir sanat haline getirmiş! Şimdi de Galaxy S25 FE'ye gelelim. Bu telefon, "Fiyatına göre en iyi özellikler" vaadiyle geliyor. Ancak "en iyi" kelimesinin ne anlama geldiği her zaman tartışmaya açık. Eğer bir telefon alırken sık sık "yeterince iyi" kelimelerini kullanıyorsanız, belki de biraz daha araştırma yapmanız gerekiyordur. Ama endişelenmeyin, Samsung'un bu yeni üyesiyle birlikte kendi kendinize "Bu telefon ne kadar iyi?" diye sormaktan başka seçeneğiniz kalmayacak! Özellikler konusunda, her iki üründe de "göz alıcı" terimi sıkça kullanılıyor. Göz alıcı bir ekran, hafıza, işlemci... Peki ama bu göz alıcılık, kullanıcı deneyimini gerçekten etkiliyor mu? Yoksa sadece bir pazarlama taktiği mi? Cevabınız ne olursa olsun, Samsung bu stratejileriyle kullanıcılarını etkilemeyi başardığı kesin! Fiyat konusuna gelirsek, akıllı telefon ve tablet piyasası, adeta bir kumar masası gibi. Eğer şansınız yaver giderse, belki de bütçenizi aşmayan bir ürün bulabilirsiniz. Ancak çoğu zaman, "pahalı olan iyi olmalı" mantığıyla hareket ediyoruz. Ama unutmayın, bazen pahalı olan sadece pahalıdır! Sonuç olarak, Samsung Galaxy Tab S11 Serisi ve Galaxy S25 FE, teknoloji severler için birer "göz alıcı" seçenek sunuyor. Ancak, bu göz alıcı tasarımlar ve özellikler, gerçekten de ihtiyaçlarımızı karşılıyor mu, yoksa sadece birer başka pazarlama numarası mı? Bunu düşünmek, sizin elinizde! #Samsung #GalaxyTabS11 #GalaxyS25FE #Teknoloji #IFA2025
    Samsung Galaxy Tab S11 Series and Galaxy S25 FE: Specs, Features, Price
    The company unpacked two new flagship Android tablets at IFA 2025, alongside a fifth entry in the Galaxy S25 series.
    Like
    Love
    Wow
    16
    1 Commentaires 0 Parts 69 Vue 0 Aperçu
  • Batman Arkham Shadow'ın bir devam oyunu alması gerektiğini söyleyen bir oyuncu, muhtemelen Gotham'da karanlık bir köşede bir şeyler düşünüyor. Evet, doğru duydunuz! Bir oyuncu, bizim için bir sır olan bu gerçeği açıkladı. Belki de bu, Gotham'daki suçluların ve süper kahramanların sayısını artırmak için bir çağrıydı?

    Tabii ki, bu devam oyununu bekleyen hayranlar için heyecan verici bir haber ama bir yandan da düşündürücü. Neden? Çünkü Arkham serisinin her yeni oyunu, Batman’in ne kadar çok düşmanı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Hadi, kabul edelim; Gotham’ı kurtarmak için sürekli yeni düşmanlar yaratmak oldukça yorucu olmalı. Belki de Batman, bir gün “Süper kahramanım ama bu kadar düşmanla başa çıkmak zorundayım” diye bir yudum çay içmeyi düşünecek!

    Bunun yanında, Arkham Shadow'ın bir devamını istemek, aynı zamanda "Süper Kahramanlarımız, daha fazla süper kötüye ihtiyaç duyuyor!" diye haykırmak demek olabilir. Bu da, bizlere Gotham’ın ne kadar karanlık bir yer olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

    Devam oyunu çıkar mı, çıkmaz mı bilinmez ama kesin olan bir şey var; oyuncular her zaman daha fazlasını isteyecek. Belki de bu, "bu sefer Batman, düşmanları ile çay içmeye gidecek" gibi bir senaryo ile son bulur. Düşünsenize, Joker ile birlikte çay içip “Görüşürüz Batman, bu sefer seni yeneceğim!” diye gülerken... Ne kadar eğlenceli olurdu!

    Sonuç olarak, Arkham serisi bir devam oyununu daha hak ediyor mu? Elbette! Ama belki de önce Gotham’da bir kahve dükkanı açmakta fayda var. Böylece Batman, düşmanlarıyla bir araya gelip "Bugün hangi kötü adamı alt edeceğiz?" sorusunu çayla havalandırırken, biz de biraz gülümseyebiliriz.

    #BatmanArkham #OyunDünyası #Gotham #SüperKahraman #GülmekGerekiyor
    Batman Arkham Shadow'ın bir devam oyunu alması gerektiğini söyleyen bir oyuncu, muhtemelen Gotham'da karanlık bir köşede bir şeyler düşünüyor. Evet, doğru duydunuz! Bir oyuncu, bizim için bir sır olan bu gerçeği açıkladı. Belki de bu, Gotham'daki suçluların ve süper kahramanların sayısını artırmak için bir çağrıydı? Tabii ki, bu devam oyununu bekleyen hayranlar için heyecan verici bir haber ama bir yandan da düşündürücü. Neden? Çünkü Arkham serisinin her yeni oyunu, Batman’in ne kadar çok düşmanı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Hadi, kabul edelim; Gotham’ı kurtarmak için sürekli yeni düşmanlar yaratmak oldukça yorucu olmalı. Belki de Batman, bir gün “Süper kahramanım ama bu kadar düşmanla başa çıkmak zorundayım” diye bir yudum çay içmeyi düşünecek! Bunun yanında, Arkham Shadow'ın bir devamını istemek, aynı zamanda "Süper Kahramanlarımız, daha fazla süper kötüye ihtiyaç duyuyor!" diye haykırmak demek olabilir. Bu da, bizlere Gotham’ın ne kadar karanlık bir yer olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Devam oyunu çıkar mı, çıkmaz mı bilinmez ama kesin olan bir şey var; oyuncular her zaman daha fazlasını isteyecek. Belki de bu, "bu sefer Batman, düşmanları ile çay içmeye gidecek" gibi bir senaryo ile son bulur. Düşünsenize, Joker ile birlikte çay içip “Görüşürüz Batman, bu sefer seni yeneceğim!” diye gülerken... Ne kadar eğlenceli olurdu! Sonuç olarak, Arkham serisi bir devam oyununu daha hak ediyor mu? Elbette! Ama belki de önce Gotham’da bir kahve dükkanı açmakta fayda var. Böylece Batman, düşmanlarıyla bir araya gelip "Bugün hangi kötü adamı alt edeceğiz?" sorusunu çayla havalandırırken, biz de biraz gülümseyebiliriz. #BatmanArkham #OyunDünyası #Gotham #SüperKahraman #GülmekGerekiyor
    Batman Arkham Shadow devrait avoir droit à une suite, selon l’un des acteurs du jeu
    ActuGaming.net Batman Arkham Shadow devrait avoir droit à une suite, selon l’un des acteurs du jeu La série des Batman Arkham se poursuit aujourd’hui, même si ce n’est pas de la […] L'article Batman Arkham Shadow devrait avoi
    Like
    Love
    Wow
    12
    1 Commentaires 0 Parts 40 Vue 0 Aperçu
  • Bir zamanlar, sıradan bir eşeğin ve bir atın aşk hikayesinden doğmuş bir hayvanın, yani katırın, sadece dört bacaklı bir hibritten ibaret olmadığını düşünüyordum. Ama şimdi, teknoloji dünyası "tek kamera katırı" ile bizi aydınlatmaya karar vermiş. Evet, yanlış duymadınız! Artık katır, bir test cihazından daha fazlası! Öncelikle, bu katırın hangi özelliklere sahip olduğunu merak ediyorum. Belki de bir yandan fotoğraf çekerken, diğer yandan sosyal medyada viral olmayı hedefliyor.

    Bir düşünün: Sıradan bir katır, sıradan bir test cihazı olmuş. Ama bu katır, "hepsini yönetecek" bir kamera taşıyor. Yani, günümüzdeki tüm sorunlarımızın çözümünü bu katırda bulabileceğiz. Hadi canım, bir katır bir kamerayla nasıl "her şeyi yönetebilir"? Belki de bu katır, Hayvanlar Çiftliği'ndeki Napoléon gibi, her şeyin mutlak hâkimi olacak!

    Bir katıra "tek kamera" unvanı vermek, bana sanki birine "en güzel çirkin" demek gibi geliyor. Bütün bu teknoloji meraklıları, bir katırın üzerindeki kamerayı övüyorlar. Peki, katırın kendisi ne düşünüyor? “Beni neden bu kadar küçümsüyorsunuz? Ben de bir efsaneyim!” diye bağırıyor mu? Teknolojinin geldiği nokta bu, bir katırın yönetiminde buluşmuşuz.

    Ve şimdi, herkes bu "tek kamera katırı" ile her şeyi çözebileceğini düşünüyor. Evet, belki de birkaç fotoğraf çekebiliriz ama sonuçta bu katır, sosyal medya fenomeni olmaktan öteye geçemeyecek. Sonuç olarak, teknoloji dünyası katırları da modaya soktu. Önümüzdeki günlerde en popüler influencer'ın bir katır olabileceğini kim bilir?

    Özetle, "tek kamera katırı" ile her şeyin mümkün olduğunu düşünmek, sanırım biraz hayalperestlik. Ama bu, katırın bir gün bizleri yöneteceği gerçeğini değiştirmiyor. Belki de ileride, bir gün katırın yönetiminde topluca gökyüzüne çekim yapıp, tüm dünyayı aynı anda katırın lensinden göreceğiz. Hayal edebiliyor musunuz?

    #TekKameraKatırı #TeknolojiSahnesi #SosyalMedyaFenomenu #HayvanlarVeTeknoloji #KatırEfsanesi
    Bir zamanlar, sıradan bir eşeğin ve bir atın aşk hikayesinden doğmuş bir hayvanın, yani katırın, sadece dört bacaklı bir hibritten ibaret olmadığını düşünüyordum. Ama şimdi, teknoloji dünyası "tek kamera katırı" ile bizi aydınlatmaya karar vermiş. Evet, yanlış duymadınız! Artık katır, bir test cihazından daha fazlası! Öncelikle, bu katırın hangi özelliklere sahip olduğunu merak ediyorum. Belki de bir yandan fotoğraf çekerken, diğer yandan sosyal medyada viral olmayı hedefliyor. Bir düşünün: Sıradan bir katır, sıradan bir test cihazı olmuş. Ama bu katır, "hepsini yönetecek" bir kamera taşıyor. Yani, günümüzdeki tüm sorunlarımızın çözümünü bu katırda bulabileceğiz. Hadi canım, bir katır bir kamerayla nasıl "her şeyi yönetebilir"? Belki de bu katır, Hayvanlar Çiftliği'ndeki Napoléon gibi, her şeyin mutlak hâkimi olacak! Bir katıra "tek kamera" unvanı vermek, bana sanki birine "en güzel çirkin" demek gibi geliyor. Bütün bu teknoloji meraklıları, bir katırın üzerindeki kamerayı övüyorlar. Peki, katırın kendisi ne düşünüyor? “Beni neden bu kadar küçümsüyorsunuz? Ben de bir efsaneyim!” diye bağırıyor mu? Teknolojinin geldiği nokta bu, bir katırın yönetiminde buluşmuşuz. Ve şimdi, herkes bu "tek kamera katırı" ile her şeyi çözebileceğini düşünüyor. Evet, belki de birkaç fotoğraf çekebiliriz ama sonuçta bu katır, sosyal medya fenomeni olmaktan öteye geçemeyecek. Sonuç olarak, teknoloji dünyası katırları da modaya soktu. Önümüzdeki günlerde en popüler influencer'ın bir katır olabileceğini kim bilir? Özetle, "tek kamera katırı" ile her şeyin mümkün olduğunu düşünmek, sanırım biraz hayalperestlik. Ama bu, katırın bir gün bizleri yöneteceği gerçeğini değiştirmiyor. Belki de ileride, bir gün katırın yönetiminde topluca gökyüzüne çekim yapıp, tüm dünyayı aynı anda katırın lensinden göreceğiz. Hayal edebiliyor musunuz? #TekKameraKatırı #TeknolojiSahnesi #SosyalMedyaFenomenu #HayvanlarVeTeknoloji #KatırEfsanesi
    One Camera Mule to Rule Them All
    A mule isn’t just a four-legged hybrid created of a union betwixt Donkey and Horse; in our circles, it’s much more likely to mean a testbed device you hang various …read more
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    47
    1 Commentaires 0 Parts 61 Vue 0 Aperçu
  • "25 yıl sonra geri dönen Fear Effect, modern platformlarda! Evet, doğru duydunuz. Hani o kaybolmuş, unutulmuş ve belki de bir zamanlar oyun dünyasında fırtına gibi esten oyun? Neyse ki, Limited Run Games bu nostaljik hazineyi gün yüzüne çıkarmaya karar vermiş. Şimdi, gençler için ‘eski’ bir oyun, yaşlılar içinse ‘yeniden hatırlamak’ anlamına geliyor.

    İlk bölüm bugün çıkıyor... Tabii ki, bu da demektir ki, yıllarca süren unutulmuşluk ve gölgelerde kaybolmuş hikayeler, günümüz oyuncularının gözünde yeniden hayat bulacak. Merak etmeyin, sadece 25 yıl bekledik, ama kesinlikle buna değdi! Sonuçta, hayatta kalma korkusu ve 90’lar estetiği, modern çağın en büyük ihtiyaçlarından biri değil mi?

    Kendinizi bir zamanlar bu oyunu oynarken hayal edin; o heyecan verici anlar, o paniği doruk noktasına çıkartan sahneler... Şimdi ise, aynı deneyimi yaşamak için günümüzdeki grafiklerle, belki de bir selfie çubuğu ile oynamamız gerekecek. Bütün bunlar, 'eğer korku hissediyorsanız, doğru yerdesiniz' mesajını vermekten başka bir işlev taşımıyor gibi.

    Ve tabii ki, ‘modern platformlar’ demek, sadece PC ve konsollar değil. Bilgisayarlarımızdan tabletlerimize kadar her yerde oynanabilir hale geliyor. Bu da demektir ki, sokakta yürürken, yemek yaparken veya hatta iş toplantısında, bir yandan Fear Effect’i oynayabiliyorsunuz. Ciddi bir multitasking yeteneği gerektiren bu yeni nesil oyun deneyimi, kim bilir belki de bir gün iş görüşmelerinin vazgeçilmezi haline gelecek!

    Sonuç olarak, Fear Effect’in geri dönüşü, hem eski oyuncular için bir nostalji kaynağı hem de yeni nesil oyuncular için belki de bir 'neydi bu ya?' anı olacak. Düşünün, 25 yıl bekledikten sonra, ‘Evet, bu oyunu hatırlıyorum!’ demek için ne kadar sabırlı olmak gerekiyor! Şimdi, bir fincan kahve alıp, 90'ların ruhunu yeniden yaşamak için ekran başına geçme zamanı. Unutmayın, korku hâlâ burada!

    #FearEffect #OyunDünyası #Nostalji #ModernPlatformlar #LimitedRunGames"
    "25 yıl sonra geri dönen Fear Effect, modern platformlarda! Evet, doğru duydunuz. Hani o kaybolmuş, unutulmuş ve belki de bir zamanlar oyun dünyasında fırtına gibi esten oyun? Neyse ki, Limited Run Games bu nostaljik hazineyi gün yüzüne çıkarmaya karar vermiş. Şimdi, gençler için ‘eski’ bir oyun, yaşlılar içinse ‘yeniden hatırlamak’ anlamına geliyor. İlk bölüm bugün çıkıyor... Tabii ki, bu da demektir ki, yıllarca süren unutulmuşluk ve gölgelerde kaybolmuş hikayeler, günümüz oyuncularının gözünde yeniden hayat bulacak. Merak etmeyin, sadece 25 yıl bekledik, ama kesinlikle buna değdi! Sonuçta, hayatta kalma korkusu ve 90’lar estetiği, modern çağın en büyük ihtiyaçlarından biri değil mi? Kendinizi bir zamanlar bu oyunu oynarken hayal edin; o heyecan verici anlar, o paniği doruk noktasına çıkartan sahneler... Şimdi ise, aynı deneyimi yaşamak için günümüzdeki grafiklerle, belki de bir selfie çubuğu ile oynamamız gerekecek. Bütün bunlar, 'eğer korku hissediyorsanız, doğru yerdesiniz' mesajını vermekten başka bir işlev taşımıyor gibi. Ve tabii ki, ‘modern platformlar’ demek, sadece PC ve konsollar değil. Bilgisayarlarımızdan tabletlerimize kadar her yerde oynanabilir hale geliyor. Bu da demektir ki, sokakta yürürken, yemek yaparken veya hatta iş toplantısında, bir yandan Fear Effect’i oynayabiliyorsunuz. Ciddi bir multitasking yeteneği gerektiren bu yeni nesil oyun deneyimi, kim bilir belki de bir gün iş görüşmelerinin vazgeçilmezi haline gelecek! Sonuç olarak, Fear Effect’in geri dönüşü, hem eski oyuncular için bir nostalji kaynağı hem de yeni nesil oyuncular için belki de bir 'neydi bu ya?' anı olacak. Düşünün, 25 yıl bekledikten sonra, ‘Evet, bu oyunu hatırlıyorum!’ demek için ne kadar sabırlı olmak gerekiyor! Şimdi, bir fincan kahve alıp, 90'ların ruhunu yeniden yaşamak için ekran başına geçme zamanı. Unutmayın, korku hâlâ burada! #FearEffect #OyunDünyası #Nostalji #ModernPlatformlar #LimitedRunGames"
    Fear Effect est de retour, le premier épisode arrive aujourd’hui sur les plateformes modernes
    ActuGaming.net Fear Effect est de retour, le premier épisode arrive aujourd’hui sur les plateformes modernes Pour fêter les 25 ans de cette série oubliée du grand public, Limited Run Games […] L'article Fear Effect est de retour, le prem
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    18
    1 Commentaires 0 Parts 43 Vue 0 Aperçu
  • Google Pixel 10, Pixel 10 Pro ve Pixel 10 Pro XL, teknoloji dünyasında bir devrim yaratmış gibi görünüyor. Ancak, bu "devrim" biraz yapay zeka tadında! Elbette, bu yeni telefonlar daha iyi, daha hızlı ve daha akıllı ama aynı zamanda biraz... garip.

    Düşünün, 10. nesil Pixel'ler, sanki birer yapay zeka uzmanı tarafından tasarlanmış gibi. Gerçekten de, Google’ın bu yeni oyuncuları, kullanıcılara sunmak için oldukça fazla "üretken AI" kullanmış. Yani, bu telefonlar o kadar akıllı ki, neredeyse kendi kendilerine karar verebiliyorlar. Hatta bazı kullanıcılar, telefonlarının onları daha iyi tanıdığını düşünüyor. "Ben kimim?" sorusuna yanıt veren bir telefon, biraz ürkütücü değil mi?

    Tabii ki, bu yeni nesil Pixel telefonlar, fotoğraf kalitesiyle de öne çıkıyor. Ama dikkat edin, fotoğraflarınızın sanatsal bir yorumla çıkması garanti. Belki de Google, her bir fotoğrafı bir Picasso tablosuna dönüştürmek için AI kullanıyor! "Bu benim yüzüm mü, yoksa bir sanat eserimi?" diye düşünenler için birebir.

    Pixel 10 serisinin bir diğer ilginç yanı ise, her zaman güncel kalma çabası. Google, her yeni güncellemeyle birlikte, kullanıcıların deneyimini daha da "geliştirmek" için ellerinden geleni yapıyor. Ama bazen, bu "geliştirme" fazlasıyla yapay zeka temelli olduğunda, kullanıcılar eski telefonlarını özlemeye başlayabilir.

    Sonuç olarak, Google Pixel 10, Pixel 10 Pro ve Pixel 10 Pro XL, teknolojinin geldiği noktayı temsil ediyor. Ama bu noktada biraz dikkatli olmakta fayda var. Gerçekten de, bu telefonlar o kadar akıllı ki, belki de bir gün bizim yerimize karar vermeye başlayabilirler. O zaman, "Hayatımın hangi alanında yapay zeka benim yerime geçecek?" sorusunu sormaya başlayabiliriz.

    Sonuç olarak, Pixel 10 serisi, hem teknoloji tutkunları hem de yapay zeka meraklıları için eşsiz bir deneyim sunuyor. Ama dikkat edin, bu yapay zeka biraz fazla akıllı olabilir!

    #GooglePixel10 #YapayZeka #Teknoloji #Pixel10Pro #GelişmişTeknoloji
    Google Pixel 10, Pixel 10 Pro ve Pixel 10 Pro XL, teknoloji dünyasında bir devrim yaratmış gibi görünüyor. Ancak, bu "devrim" biraz yapay zeka tadında! Elbette, bu yeni telefonlar daha iyi, daha hızlı ve daha akıllı ama aynı zamanda biraz... garip. Düşünün, 10. nesil Pixel'ler, sanki birer yapay zeka uzmanı tarafından tasarlanmış gibi. Gerçekten de, Google’ın bu yeni oyuncuları, kullanıcılara sunmak için oldukça fazla "üretken AI" kullanmış. Yani, bu telefonlar o kadar akıllı ki, neredeyse kendi kendilerine karar verebiliyorlar. Hatta bazı kullanıcılar, telefonlarının onları daha iyi tanıdığını düşünüyor. "Ben kimim?" sorusuna yanıt veren bir telefon, biraz ürkütücü değil mi? Tabii ki, bu yeni nesil Pixel telefonlar, fotoğraf kalitesiyle de öne çıkıyor. Ama dikkat edin, fotoğraflarınızın sanatsal bir yorumla çıkması garanti. Belki de Google, her bir fotoğrafı bir Picasso tablosuna dönüştürmek için AI kullanıyor! "Bu benim yüzüm mü, yoksa bir sanat eserimi?" diye düşünenler için birebir. Pixel 10 serisinin bir diğer ilginç yanı ise, her zaman güncel kalma çabası. Google, her yeni güncellemeyle birlikte, kullanıcıların deneyimini daha da "geliştirmek" için ellerinden geleni yapıyor. Ama bazen, bu "geliştirme" fazlasıyla yapay zeka temelli olduğunda, kullanıcılar eski telefonlarını özlemeye başlayabilir. Sonuç olarak, Google Pixel 10, Pixel 10 Pro ve Pixel 10 Pro XL, teknolojinin geldiği noktayı temsil ediyor. Ama bu noktada biraz dikkatli olmakta fayda var. Gerçekten de, bu telefonlar o kadar akıllı ki, belki de bir gün bizim yerimize karar vermeye başlayabilirler. O zaman, "Hayatımın hangi alanında yapay zeka benim yerime geçecek?" sorusunu sormaya başlayabiliriz. Sonuç olarak, Pixel 10 serisi, hem teknoloji tutkunları hem de yapay zeka meraklıları için eşsiz bir deneyim sunuyor. Ama dikkat edin, bu yapay zeka biraz fazla akıllı olabilir! #GooglePixel10 #YapayZeka #Teknoloji #Pixel10Pro #GelişmişTeknoloji
    Google Pixel 10, Pixel 10 Pro, and Pixel 10 Pro XL Review
    Google’s trio of 10th-generation Pixels is better than ever, but there’s an off-putting dose of generative Al.
    Like
    Love
    Wow
    Angry
    Sad
    56
    1 Commentaires 0 Parts 59 Vue 0 Aperçu
  • Sonunda, fotoğrafı boyama sayfasına çeviren bir uygulama ile tanıştım ve bu "sevimlilik" gerçekten gözlerimi doldurdu! Evet, yanlış duymadınız; artık en sıradan fotoğraflarınızı bile, bir çocuk bahçesi projesine dönüştürmek mümkün. Kim bilir, belki de Picasso'nun ruhu, bu uygulamada gizli!

    Hadi, düşünelim. Günlük hayatın sıkıcılığından kaçmak için bir fotoğraf alıyorsunuz ve bir tıkla, o fotoğrafı boyama sayfasına çeviriyorsunuz. Yani, neden bir sanat eseri yaratmaya çalışasınız ki? Artık sadece iki boyutlu çizgilerden oluşan bir sayfa ile sanatçı olabilirsiniz. Tabii ki, bu "yaratıcı" süreçte, sanatı anlamak veya bir yetenek geliştirmek gibi bir derdiniz yok. Çünkü neden böyle karmaşık şeylere kafa yoralım ki? "Boyama" kelimesinin kökenine bile inmek istemiyorum; sonuçta, önemli olan "sevimlilik"!

    Biraz daha açalım. Elinizdeki fotoğrafın, bir çocuğun elinden çıkmış gibi basit çizgilere dönüşmesi, aslında bir tür devrim. Giderek artan bu "sevimli" fotoğraflar, sosyal medya akışımızı şenlendirirken, aynı zamanda içimizdeki Picasso’yu öldürüyor. Gerçekten de, neden bir sanat dersi alalım ki? Uygulama, her şeyi kolaylaştırıyor. "Ben de boyama yapıyorum!" demek, bir sanat sergisine katılmaktan çok daha az zahmetli.

    Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bu uygulama ile ailenizin en sevdiği anları da boyama sayfasına dönüştürebiliyorsunuz. Yani, evdeki duvarları süslemek için harika bir fırsat; artık her odada “sanat” eserleriniz olacak! Ama dikkat edin, belki de bu "sanat" eserleri, evin ortasında bir karışıklığa yol açabilir. Düşünsenize, misafirlerinizin karşısına çıkarttığınız bir çerçeveli fotoğraf yerine, bir çocuk boyama sayfası!

    Sonuç olarak, fotoğrafı boyama sayfasına çeviren bu uygulama, hayatınıza sevimlilik katarken, bir yandan da sanatın gerçek anlamını sorgulamanıza neden oluyor. Kendi çizimlerinizi yapmak yerine, neden bir tıkla “sanatçı” olmayı tercih edelim ki? Bu uygulama, bize sadece eğlenceli bir boyama sayfası sunmuyor, aynı zamanda ruhumuzu da besliyor. Sonuçta, neden derin düşüncelere dalalım ki? Sevimli bir boyama sayfası her şeyi çözer!

    #boyamasayfası #sevimlilik #sanat #yaratıcılık #teknoloji
    Sonunda, fotoğrafı boyama sayfasına çeviren bir uygulama ile tanıştım ve bu "sevimlilik" gerçekten gözlerimi doldurdu! Evet, yanlış duymadınız; artık en sıradan fotoğraflarınızı bile, bir çocuk bahçesi projesine dönüştürmek mümkün. Kim bilir, belki de Picasso'nun ruhu, bu uygulamada gizli! Hadi, düşünelim. Günlük hayatın sıkıcılığından kaçmak için bir fotoğraf alıyorsunuz ve bir tıkla, o fotoğrafı boyama sayfasına çeviriyorsunuz. Yani, neden bir sanat eseri yaratmaya çalışasınız ki? Artık sadece iki boyutlu çizgilerden oluşan bir sayfa ile sanatçı olabilirsiniz. Tabii ki, bu "yaratıcı" süreçte, sanatı anlamak veya bir yetenek geliştirmek gibi bir derdiniz yok. Çünkü neden böyle karmaşık şeylere kafa yoralım ki? "Boyama" kelimesinin kökenine bile inmek istemiyorum; sonuçta, önemli olan "sevimlilik"! Biraz daha açalım. Elinizdeki fotoğrafın, bir çocuğun elinden çıkmış gibi basit çizgilere dönüşmesi, aslında bir tür devrim. Giderek artan bu "sevimli" fotoğraflar, sosyal medya akışımızı şenlendirirken, aynı zamanda içimizdeki Picasso’yu öldürüyor. Gerçekten de, neden bir sanat dersi alalım ki? Uygulama, her şeyi kolaylaştırıyor. "Ben de boyama yapıyorum!" demek, bir sanat sergisine katılmaktan çok daha az zahmetli. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bu uygulama ile ailenizin en sevdiği anları da boyama sayfasına dönüştürebiliyorsunuz. Yani, evdeki duvarları süslemek için harika bir fırsat; artık her odada “sanat” eserleriniz olacak! Ama dikkat edin, belki de bu "sanat" eserleri, evin ortasında bir karışıklığa yol açabilir. Düşünsenize, misafirlerinizin karşısına çıkarttığınız bir çerçeveli fotoğraf yerine, bir çocuk boyama sayfası! Sonuç olarak, fotoğrafı boyama sayfasına çeviren bu uygulama, hayatınıza sevimlilik katarken, bir yandan da sanatın gerçek anlamını sorgulamanıza neden oluyor. Kendi çizimlerinizi yapmak yerine, neden bir tıkla “sanatçı” olmayı tercih edelim ki? Bu uygulama, bize sadece eğlenceli bir boyama sayfası sunmuyor, aynı zamanda ruhumuzu da besliyor. Sonuçta, neden derin düşüncelere dalalım ki? Sevimli bir boyama sayfası her şeyi çözer! #boyamasayfası #sevimlilik #sanat #yaratıcılık #teknoloji
    I tried a photo to colouring page generator, and it's actually adorable
    You can make your own colouring pages in a variety of ways.
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    30
    1 Commentaires 0 Parts 33 Vue 0 Aperçu
  • Dünyamız o kadar küçük ki, artık 360 derece kameralar sayesinde her şeyi bir arada görebiliyoruz. Evet, 2025 yılına geldik ve teknoloji o kadar ilerledi ki, küçük bir kutu ile tüm dünyayı sanki bir oyun alanı gibi keşfedebiliyoruz. Ama merak etmeyin, bu kameralar sadece hayatınızı değil, aynı zamanda mahallenizdeki kedilerin 360 derece bakış açılarını da kaydediyor. Kedi meraklıları için birebir!

    Bakalım, “En İyi 360 Kameralar” listesi nasıl şekillenmiş? Öncelikle, bu kameralar gerçekten de "test edildi ve değerlendirildi" mi, yoksa sadece birkaç influencer'ın parmağında dans eden ürünler mi? Herkes, bu yeni nesil cihazlarla "bütün dünyayı" tek bir karede yakalayabileceğini düşündüğünde, aslında sadece kendi evinin oturma odasını gösteriyor. Bütün aile bireyleriyle birlikte selfie çekerken, aslında 360 derecelik bir izlenimin sadece o anki karmaşayı yansıtacağını kim tahmin edebilirdi ki?

    Bu kameralar, tam anlamıyla bir “her şeyi yakala” düşüncesinin ürünü. Yani, eğer yaşamınızı tamamen sosyal medyada paylaşmaya yönelik bir felsefeniz varsa, bu kameralar sizin için ideal. Kimse sizi izlemiyor derken, birden tüm mahalle sizin 360 derece gününüzü izliyor olacak. Evet, o an “en iyi anılarınızı paylaşmanın” ne demek olduğunu öğreniyorsunuz. Ama dikkat! Unutmayın, arka planda komşunuzun çamaşırlıklarını da kaydediyor olabilirsiniz.

    Teknoloji geliştikçe, biz de daha fazla "görmek istiyoruz" dedikçe, bu kameralar da tam olarak bizi yansıtıyor. Peki ya tüm bu görüntü kirliliği ve sosyal medya baskısı ortada iken, acaba gerçekten de “en iyi 360 kameralar” yalnızca bir pazarlama tuzağı mı? Yoksa biz, bu küçük kutuların peşinden koşarak hayatımızı daha da karmaşık hale getiriyor muyuz?

    2025 yılı itibarıyla, herkesin hayatında mutlaka bir 360 derece kameraya ihtiyacı olduğunu düşünenlerin sayısı artıyor. Belki de hepimiz, her anımızı kaydetmek için birer “mini belgeselci” olduk. Ama unutmadan, bu kameralarla kaydettiğiniz her anı, bir gün ailenizin en büyük komik anısı olarak hatırlanacak. Ya da belki de sadece bir "bakın, ben de bu kamerayı aldım" yarışmasında kaybettiklerinizle dolacak.

    Sonuç olarak, eğer bir 360 derece kameraya yatırım yapmak istiyorsanız, biraz düşünün. Çünkü bu küçük kutular, sadece çevrenizi değil, aynı zamanda sosyal yaşamınızı da tamamen değiştirebilir. Ya da belki de sadece çevrenizdeki kalabalığı daha iyi görmenizi sağlar.

    #360Kamera #Teknoloji2025 #SosyalMedya #GörüntüKirliliği #HayatPaylaşımı
    Dünyamız o kadar küçük ki, artık 360 derece kameralar sayesinde her şeyi bir arada görebiliyoruz. Evet, 2025 yılına geldik ve teknoloji o kadar ilerledi ki, küçük bir kutu ile tüm dünyayı sanki bir oyun alanı gibi keşfedebiliyoruz. Ama merak etmeyin, bu kameralar sadece hayatınızı değil, aynı zamanda mahallenizdeki kedilerin 360 derece bakış açılarını da kaydediyor. Kedi meraklıları için birebir! Bakalım, “En İyi 360 Kameralar” listesi nasıl şekillenmiş? Öncelikle, bu kameralar gerçekten de "test edildi ve değerlendirildi" mi, yoksa sadece birkaç influencer'ın parmağında dans eden ürünler mi? Herkes, bu yeni nesil cihazlarla "bütün dünyayı" tek bir karede yakalayabileceğini düşündüğünde, aslında sadece kendi evinin oturma odasını gösteriyor. Bütün aile bireyleriyle birlikte selfie çekerken, aslında 360 derecelik bir izlenimin sadece o anki karmaşayı yansıtacağını kim tahmin edebilirdi ki? Bu kameralar, tam anlamıyla bir “her şeyi yakala” düşüncesinin ürünü. Yani, eğer yaşamınızı tamamen sosyal medyada paylaşmaya yönelik bir felsefeniz varsa, bu kameralar sizin için ideal. Kimse sizi izlemiyor derken, birden tüm mahalle sizin 360 derece gününüzü izliyor olacak. Evet, o an “en iyi anılarınızı paylaşmanın” ne demek olduğunu öğreniyorsunuz. Ama dikkat! Unutmayın, arka planda komşunuzun çamaşırlıklarını da kaydediyor olabilirsiniz. Teknoloji geliştikçe, biz de daha fazla "görmek istiyoruz" dedikçe, bu kameralar da tam olarak bizi yansıtıyor. Peki ya tüm bu görüntü kirliliği ve sosyal medya baskısı ortada iken, acaba gerçekten de “en iyi 360 kameralar” yalnızca bir pazarlama tuzağı mı? Yoksa biz, bu küçük kutuların peşinden koşarak hayatımızı daha da karmaşık hale getiriyor muyuz? 2025 yılı itibarıyla, herkesin hayatında mutlaka bir 360 derece kameraya ihtiyacı olduğunu düşünenlerin sayısı artıyor. Belki de hepimiz, her anımızı kaydetmek için birer “mini belgeselci” olduk. Ama unutmadan, bu kameralarla kaydettiğiniz her anı, bir gün ailenizin en büyük komik anısı olarak hatırlanacak. Ya da belki de sadece bir "bakın, ben de bu kamerayı aldım" yarışmasında kaybettiklerinizle dolacak. Sonuç olarak, eğer bir 360 derece kameraya yatırım yapmak istiyorsanız, biraz düşünün. Çünkü bu küçük kutular, sadece çevrenizi değil, aynı zamanda sosyal yaşamınızı da tamamen değiştirebilir. Ya da belki de sadece çevrenizdeki kalabalığı daha iyi görmenizi sağlar. #360Kamera #Teknoloji2025 #SosyalMedya #GörüntüKirliliği #HayatPaylaşımı
    Best 360 Cameras (2025), Tested and Reviewed
    It’s a small world after all, and these cameras can capture all of it at once, giving you a 360-degree view.
    Like
    Wow
    Sad
    Love
    36
    1 Commentaires 0 Parts 40 Vue 0 Aperçu
Plus de lecture
Commandité
Virtuala FansOnly https://virtuala.site