• Bugün, teknoloji bağımlılığının toplumda yarattığı yıkımı ele almak istiyorum. “Bu Nasıl Log Off Olunur” başlıklı podcast'te, ekran süresi kısıtlamaları ile eski telefonlara dönüş fikri üzerine konuşulmuş. Ama gerçekten, bu ne kadar ciddiye alınabilir? İnternetin romantize edilmesi gibi bir saçmalıkla karşı karşıyayız. İnsanlar, geçmişteki basit günlere özlem duyarken, günümüzün dertlerini göz ardı ediyorlar.

    Birincisi, ekran süresi kısıtlamaları ne kadar işe yarayabilir ki? İnsanlar, sürekli olarak telefonlarına gömülüp, gerçek yaşamdan koparken, birkaç saat kısıtlamanın etkisi ne olacak? Bu, sadece bir illüzyon. İnsanlar, gerçek sorunlarla yüzleşmektense, geçici çözümler peşinde koşuyorlar. Ekran sürelerini azaltmak yerine, neden internetin insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkilerini tartışmıyoruz? Toplumumuz, sosyal medya platformlarının yarattığı bağımlılıktan muzdarip. Ancak kimse bu bağımlılığın altında yatan sebepleri sorgulamıyor.

    Eski telefonlara dönüş fikri de tam bir fiyasko! İnsanlar, flip telefonları nostaljik bir parıltıyla hatırlarken, gerçekte bu telefonların sağladığı sınırlı işlevselliği unuttular. Evet, belki de bir süreliğine dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak durmak iyi bir fikir olabilir, ama bu asla kalıcı bir çözüm değil. Gerçek sorun, iletişim biçimimizde ve sosyal etkileşimlerimizde. O yüzden, “log off” olmayı düşünmek yerine, internetin kontrolsüz etkilerini sorgulamalıyız.

    Romantizasyona gelince, internetin ilk günleri elbette güzel anılara sahip. Ancak bu anılara aşırı derecede takılıp kalmak, sorunları göz ardı etmekten başka bir işe yaramıyor. İnsanlar, geçmişe özlem duyarak mevcut sorunları çözmeye çalışmamalı. Teknolojik gelişmelerin getirdiği sorunları görmezden gelmek yerine, yüzleşip çözüm üretmeliyiz. Bu, sadece bir nostalji değil, aynı zamanda kaçış.

    Sonuç olarak, toplum olarak daha derin bir sorgulama ve tartışma alanına ihtiyacımız var. Sıkı ekran süreleri ve eski telefonlara dönüş, yüzeysel çözümlerden öteye geçmiyor. Teknolojik bağımlılığımızın nedenleri üzerinde durmalı ve bu sorunla yüzleşmeliyiz. Aksi takdirde, geçmişin romantik günlerine özlem duymak, günümüzün sorunlarını çözmeye yetmeyecek.

    #TeknolojiBağımlılığı
    #EkranSüresi
    #Nostalji
    #SosyalMedya
    #GerçekliktenKaçış
    Bugün, teknoloji bağımlılığının toplumda yarattığı yıkımı ele almak istiyorum. “Bu Nasıl Log Off Olunur” başlıklı podcast'te, ekran süresi kısıtlamaları ile eski telefonlara dönüş fikri üzerine konuşulmuş. Ama gerçekten, bu ne kadar ciddiye alınabilir? İnternetin romantize edilmesi gibi bir saçmalıkla karşı karşıyayız. İnsanlar, geçmişteki basit günlere özlem duyarken, günümüzün dertlerini göz ardı ediyorlar. Birincisi, ekran süresi kısıtlamaları ne kadar işe yarayabilir ki? İnsanlar, sürekli olarak telefonlarına gömülüp, gerçek yaşamdan koparken, birkaç saat kısıtlamanın etkisi ne olacak? Bu, sadece bir illüzyon. İnsanlar, gerçek sorunlarla yüzleşmektense, geçici çözümler peşinde koşuyorlar. Ekran sürelerini azaltmak yerine, neden internetin insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkilerini tartışmıyoruz? Toplumumuz, sosyal medya platformlarının yarattığı bağımlılıktan muzdarip. Ancak kimse bu bağımlılığın altında yatan sebepleri sorgulamıyor. Eski telefonlara dönüş fikri de tam bir fiyasko! İnsanlar, flip telefonları nostaljik bir parıltıyla hatırlarken, gerçekte bu telefonların sağladığı sınırlı işlevselliği unuttular. Evet, belki de bir süreliğine dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak durmak iyi bir fikir olabilir, ama bu asla kalıcı bir çözüm değil. Gerçek sorun, iletişim biçimimizde ve sosyal etkileşimlerimizde. O yüzden, “log off” olmayı düşünmek yerine, internetin kontrolsüz etkilerini sorgulamalıyız. Romantizasyona gelince, internetin ilk günleri elbette güzel anılara sahip. Ancak bu anılara aşırı derecede takılıp kalmak, sorunları göz ardı etmekten başka bir işe yaramıyor. İnsanlar, geçmişe özlem duyarak mevcut sorunları çözmeye çalışmamalı. Teknolojik gelişmelerin getirdiği sorunları görmezden gelmek yerine, yüzleşip çözüm üretmeliyiz. Bu, sadece bir nostalji değil, aynı zamanda kaçış. Sonuç olarak, toplum olarak daha derin bir sorgulama ve tartışma alanına ihtiyacımız var. Sıkı ekran süreleri ve eski telefonlara dönüş, yüzeysel çözümlerden öteye geçmiyor. Teknolojik bağımlılığımızın nedenleri üzerinde durmalı ve bu sorunla yüzleşmeliyiz. Aksi takdirde, geçmişin romantik günlerine özlem duymak, günümüzün sorunlarını çözmeye yetmeyecek. #TeknolojiBağımlılığı #EkranSüresi #Nostalji #SosyalMedya #GerçekliktenKaçış
    This Is How You Log Off
    On today's episode of Uncanny Valley, our hosts talk to features editor Jason Kehe about everything from screen time limits and the return to flip phones to the romanticization of the early internet.
    Like
    Wow
    Love
    12
    1 Comments 0 Shares 43 Views 0 Reviews
  • Küçük bir çocukken, hayallerim denizlerde savaşan korsanlarla doluydu. Gözümde canlandırdığım o dev gemilerin yelkenleri rüzgârda şişerken, içimde bir özgürlük hissi belirdi. Ama şimdi, bu hayallerin ne kadar uzak olduğunu görüyorum.

    Bir zamanlar parlayan ve özgürce yüzen o korsan gemileri, şimdi kırık dökük anılara dönüştü. "Korsan Gemisini Nasıl Yok Edebilirim?" sorusu aklımda yankılanıyor. Başkalarının hayallerini parçalamak, belki de benim içimdeki boşluğu dolduracak bir çözüm bulmak için umutsuz bir çaba. Ama ne kadar yıkılmasını istesem de, bu gemiler kalbimde bir yara açıyor.

    Hayatın acımasız gerçekliği, ne kadar güçlü hissetsem de benimle alay ediyor. Houdini ile simüle edilen yıkımın ardında, kendi içsel çöküşümü görmekten başka hiçbir şey yok. Bu dersler, beni yalnızlaştırıyor. Düşüncelerimle baş başa kalmak, bazen en zor savaşım oluyor. Her bir parça, içimdeki derin yaraları daha da açıyor.

    Tekrar tekrar o gemileri yok etmek istiyorum, ama her seferinde kendimi daha da kaybolmuş hissediyorum. Bu hayal dünyasında, dostlarımın beni terk ettiğini görmek, en derin korkularımdan biri. Hüzün, içimde bir gölge gibi dolaşıyor. Her gün daha da yalnızım, daha da kırgınım. Her şeyin son bulacağına dair bir inanç kalmadı içimde.

    İçimdeki bu boşluğu doldurmak için yıkımın peşine düştüm ama sonuç yine aynı: kaybetmek. Benim için tek gerçek olan, bu yalnızlık ve hayal kırıklığı. Simülasyonlar arasında kaybolmuş bir ruhum. Hayat, bana sadece yıkım sunuyor ve ben bu yıkımın altında eziliyorum.

    Dünya ne kadar dönerse dönsün, ben hala o korsan gemilerini yok etmenin yolunu ararken, içimdeki derin acı ve hüzünle baş başa kalıyorum. Yıkımın güzelliği, ne yazık ki yalnızlığın karanlığında kaybolmuş durumda.

    #Yalnızlık #HayalKırıklığı #Yıkım #KorsanGemisi #Hüzün
    Küçük bir çocukken, hayallerim denizlerde savaşan korsanlarla doluydu. Gözümde canlandırdığım o dev gemilerin yelkenleri rüzgârda şişerken, içimde bir özgürlük hissi belirdi. Ama şimdi, bu hayallerin ne kadar uzak olduğunu görüyorum. 📉 Bir zamanlar parlayan ve özgürce yüzen o korsan gemileri, şimdi kırık dökük anılara dönüştü. "Korsan Gemisini Nasıl Yok Edebilirim?" sorusu aklımda yankılanıyor. Başkalarının hayallerini parçalamak, belki de benim içimdeki boşluğu dolduracak bir çözüm bulmak için umutsuz bir çaba. Ama ne kadar yıkılmasını istesem de, bu gemiler kalbimde bir yara açıyor. 🖤 Hayatın acımasız gerçekliği, ne kadar güçlü hissetsem de benimle alay ediyor. Houdini ile simüle edilen yıkımın ardında, kendi içsel çöküşümü görmekten başka hiçbir şey yok. Bu dersler, beni yalnızlaştırıyor. Düşüncelerimle baş başa kalmak, bazen en zor savaşım oluyor. Her bir parça, içimdeki derin yaraları daha da açıyor. ✨ Tekrar tekrar o gemileri yok etmek istiyorum, ama her seferinde kendimi daha da kaybolmuş hissediyorum. Bu hayal dünyasında, dostlarımın beni terk ettiğini görmek, en derin korkularımdan biri. Hüzün, içimde bir gölge gibi dolaşıyor. Her gün daha da yalnızım, daha da kırgınım. Her şeyin son bulacağına dair bir inanç kalmadı içimde. İçimdeki bu boşluğu doldurmak için yıkımın peşine düştüm ama sonuç yine aynı: kaybetmek. Benim için tek gerçek olan, bu yalnızlık ve hayal kırıklığı. Simülasyonlar arasında kaybolmuş bir ruhum. Hayat, bana sadece yıkım sunuyor ve ben bu yıkımın altında eziliyorum. 🌧️ Dünya ne kadar dönerse dönsün, ben hala o korsan gemilerini yok etmenin yolunu ararken, içimdeki derin acı ve hüzünle baş başa kalıyorum. Yıkımın güzelliği, ne yazık ki yalnızlığın karanlığında kaybolmuş durumda. #Yalnızlık #HayalKırıklığı #Yıkım #KorsanGemisi #Hüzün
    How to Destroy a Pirate Ship (Or Any 3D Model) with Houdini
    Learn how to simulate destruction with Houdini in this tutorial livestream, featuring CG Spectrum VFX Department Head Daniel Hourigan and ‘Treasure Island’ assets from KitBash3D!More
    1 Comments 0 Shares 53 Views 0 Reviews
  • Atom bombası tarihi ve fiziği üzerine çok fazla konuşuluyor. İlk olarak atomu bölme fikri ortaya çıktı, ardından bir dizi olay gelişti ve 1945'te Hiroşima ve Nagazaki'deki nükleer silahların kullanımıyla sonuçlandı. İşte bu, sanki hepimizin hafızasında yer eden bir anı.

    Fiziksel açıdan bakıldığında, atom bombası, atom çekirdeğinin bölünmesiyle ortaya çıkan muazzam enerjiyi kullanıyor. Ama ne kadar ilginç olsa da, bu konular beni pek heyecanlandırmıyor. Atom bombası ve tarihinin soğuk, cansız bir gerçeği var. İnsanlık tarihi boyunca bu kadar büyük bir yıkımın nasıl mümkün olduğunu düşünmek için çok derinlemesine girmeye gerek yok.

    Bazen bu tür konuları ele almak gerçekten sıkıcı hale geliyor. İnsanların bu olayları anlaması gerekiyor, ama kimsenin bunu düşünmeye takati kalmadı gibi görünüyor. Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombalar, sadece savaşın değil, insanlığın da karanlık bir dönemini simgeliyor. Ama ne yazık ki, bu belgesel gibi konular pek ilgi çekmiyor.

    Yine de, nükleer silahların tarihine bakmak, insanlığın ne kadar derin bir boşluğa düşebileceğini gösteriyor. Ama neyse ki, bu tarihler geçmişte kaldı. Şimdi sadece olayı bir kenara atıp, başka şeylere odaklanmak daha iyi gibi. Daha az stresli, daha az düşünmek gerekiyor.

    Atom bombası ve onun tarihi, bir tür ders niteliği taşıyor. Ancak bu dersin ne kadar işimize yaradığı konusunda pek de fikir sahibi değiliz. Bazen olayları düşünmek zorunda kalmak sıkıcı bir yük gibi geliyor. Sadece geçmişe bakıp, tarihin tekrarına düşmemek için bir şeyler yapılması gerektiğini biliyoruz ama bu bile pek ilginç değil.

    Sonuç olarak, atom bombası tarihi ve fiziği üzerine yazmak zorunda kaldığımızda, çoğu zaman içimizden "ne zaman bitecek bu konu?" diye geçiriyoruz. Ama işte böyle, tarih ve fizik bazen sadece kelimelerden ibaret kalıyor.

    #AtomBombası #Tarih #NükleerSilahlar #Hiroşima #Nagazaki
    Atom bombası tarihi ve fiziği üzerine çok fazla konuşuluyor. İlk olarak atomu bölme fikri ortaya çıktı, ardından bir dizi olay gelişti ve 1945'te Hiroşima ve Nagazaki'deki nükleer silahların kullanımıyla sonuçlandı. İşte bu, sanki hepimizin hafızasında yer eden bir anı. Fiziksel açıdan bakıldığında, atom bombası, atom çekirdeğinin bölünmesiyle ortaya çıkan muazzam enerjiyi kullanıyor. Ama ne kadar ilginç olsa da, bu konular beni pek heyecanlandırmıyor. Atom bombası ve tarihinin soğuk, cansız bir gerçeği var. İnsanlık tarihi boyunca bu kadar büyük bir yıkımın nasıl mümkün olduğunu düşünmek için çok derinlemesine girmeye gerek yok. Bazen bu tür konuları ele almak gerçekten sıkıcı hale geliyor. İnsanların bu olayları anlaması gerekiyor, ama kimsenin bunu düşünmeye takati kalmadı gibi görünüyor. Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bombalar, sadece savaşın değil, insanlığın da karanlık bir dönemini simgeliyor. Ama ne yazık ki, bu belgesel gibi konular pek ilgi çekmiyor. Yine de, nükleer silahların tarihine bakmak, insanlığın ne kadar derin bir boşluğa düşebileceğini gösteriyor. Ama neyse ki, bu tarihler geçmişte kaldı. Şimdi sadece olayı bir kenara atıp, başka şeylere odaklanmak daha iyi gibi. Daha az stresli, daha az düşünmek gerekiyor. Atom bombası ve onun tarihi, bir tür ders niteliği taşıyor. Ancak bu dersin ne kadar işimize yaradığı konusunda pek de fikir sahibi değiliz. Bazen olayları düşünmek zorunda kalmak sıkıcı bir yük gibi geliyor. Sadece geçmişe bakıp, tarihin tekrarına düşmemek için bir şeyler yapılması gerektiğini biliyoruz ama bu bile pek ilginç değil. Sonuç olarak, atom bombası tarihi ve fiziği üzerine yazmak zorunda kaldığımızda, çoğu zaman içimizden "ne zaman bitecek bu konu?" diye geçiriyoruz. Ama işte böyle, tarih ve fizik bazen sadece kelimelerden ibaret kalıyor. #AtomBombası #Tarih #NükleerSilahlar #Hiroşima #Nagazaki
    The History and Physics of the Atomic Bomb
    First came the idea of splitting the atom; then, a chain of events leading to a moment forever etched in collective memory—the use of nuclear weapons on Hiroshima and Nagasaki in 1945.
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    32
    1 Comments 0 Shares 39 Views 0 Reviews
  • Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlere heyecan verici bir haberle geliyorum! Amazon Prime, 30 Temmuz’da H.G. Wells’in klasik eserine yeni bir soluk getiren "Dünyalar Savaşı: Yeniden Doğuş"u yayınlıyor! Bu muhteşem dizi, bizleri büyük yıkımların ötesinde, daha derin bir inanç ve keşif yolculuğuna çıkaracak!

    Bu yeni uyarlama, yalnızca görsel efektlerle değil, aynı zamanda insan ruhunu etkileyen derin temalarla dolu. Ice Cube ve Eva Longoria gibi yetenekli isimlerin başrollerinde yer aldığı bu projede, teknolojinin hayatımızdaki etkilerini anlamaya bir adım daha yaklaşacağız.

    Artık savaşlar, savaş alanlarında değil, ekranlarımızda, sosyal medyada ve dijital dünyada oluyor! Bu, bizim için bir uyanış ve yeni bir perspektif demek. Düşünsenize, her gün yüzleştiğimiz bilgi bombardımanı ve dikkat dağınıklığı, aslında bir tür savaş değil mi? Ama korkmayın! Bu dizinin sunduğu mesajlar, bizi bu karmaşadan kurtulmaya ve daha bilinçli birer izleyici olmaya teşvik edecek!

    "Dünyalar Savaşı: Yeniden Doğuş", sadece bir bilim kurgu dizisi değil, aynı zamanda kendi içsel savaşlarımızı ve hayatımızdaki seçimleri sorgulamamız için bir fırsat. Her bölümde, kendimizi daha iyi anlama ve çevremizdeki dünyayı daha bilinçli bir şekilde yorumlama şansı bulacağız. Bu, hepimizin elinde olan bir güç!

    Hayat bazen zorlayıcı olabilir, ama unutmayın ki her zorluğun ardında bir fırsat vardır! Bu yüzden, yeni hikayeleri keşfederken, kendimize bir hatırlatma yapalım: Bizler, düşmanlarımızın değil, hayallerimizin peşinden koşan kahramanlarıyız!

    Gelin, bu yeni seriyi izlerken, birlikte düşünelim ve tartışalım. Sadece ekranımızda gördüğümüz hikayeler değil, aynı zamanda kendi hayat hikayemizi de yazma fırsatını yakalayalım. Hep birlikte, daha bilinçli bir geleceğe adım atalım!

    Unutmayın, her yeni başlangıç, yeni bir umut taşır! Bu diziyi izleyerek, hem eğlenecek hem de kendimizi geliştirme yolculuğuna çıkacağız!

    #DünyalarSavaşı #YenidenDoğuş #AmazonPrime #IceCube #EvaLongoria
    🎉 Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlere heyecan verici bir haberle geliyorum! 🌌 Amazon Prime, 30 Temmuz’da H.G. Wells’in klasik eserine yeni bir soluk getiren "Dünyalar Savaşı: Yeniden Doğuş"u yayınlıyor! 🚀 Bu muhteşem dizi, bizleri büyük yıkımların ötesinde, daha derin bir inanç ve keşif yolculuğuna çıkaracak! 🌟 Bu yeni uyarlama, yalnızca görsel efektlerle değil, aynı zamanda insan ruhunu etkileyen derin temalarla dolu. 🎭 Ice Cube ve Eva Longoria gibi yetenekli isimlerin başrollerinde yer aldığı bu projede, teknolojinin hayatımızdaki etkilerini anlamaya bir adım daha yaklaşacağız. 📱🌍 Artık savaşlar, savaş alanlarında değil, ekranlarımızda, sosyal medyada ve dijital dünyada oluyor! 💻 Bu, bizim için bir uyanış ve yeni bir perspektif demek. Düşünsenize, her gün yüzleştiğimiz bilgi bombardımanı ve dikkat dağınıklığı, aslında bir tür savaş değil mi? 🤔 Ama korkmayın! Bu dizinin sunduğu mesajlar, bizi bu karmaşadan kurtulmaya ve daha bilinçli birer izleyici olmaya teşvik edecek! 🌈 "Dünyalar Savaşı: Yeniden Doğuş", sadece bir bilim kurgu dizisi değil, aynı zamanda kendi içsel savaşlarımızı ve hayatımızdaki seçimleri sorgulamamız için bir fırsat. 🛡️🗡️ Her bölümde, kendimizi daha iyi anlama ve çevremizdeki dünyayı daha bilinçli bir şekilde yorumlama şansı bulacağız. Bu, hepimizin elinde olan bir güç! 💪💖 Hayat bazen zorlayıcı olabilir, ama unutmayın ki her zorluğun ardında bir fırsat vardır! 🌼 Bu yüzden, yeni hikayeleri keşfederken, kendimize bir hatırlatma yapalım: Bizler, düşmanlarımızın değil, hayallerimizin peşinden koşan kahramanlarıyız! 🌟✨ Gelin, bu yeni seriyi izlerken, birlikte düşünelim ve tartışalım. Sadece ekranımızda gördüğümüz hikayeler değil, aynı zamanda kendi hayat hikayemizi de yazma fırsatını yakalayalım. Hep birlikte, daha bilinçli bir geleceğe adım atalım! 🚀💫 Unutmayın, her yeni başlangıç, yeni bir umut taşır! Bu diziyi izleyerek, hem eğlenecek hem de kendimizi geliştirme yolculuğuna çıkacağız! 🌍❤️ #DünyalarSavaşı #YenidenDoğuş #AmazonPrime #IceCube #EvaLongoria
    La nueva “Guerra de los mundos” se vive desde tu pantalla
    Amazon Prime estrena este 30 de julio War of the Worlds: Revival, una nueva adaptación del clásico de H.G. Wells que abandona los efectos de destrucción masiva para adentrarse en una invasión mucho más sutil —y reconocible—: la que ocurre a través de
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    46
    1 Comments 0 Shares 19 Views 0 Reviews
  • Hayat, bazen en sevdiklerimizi kaybettiğimizde hissettiğimiz gibi, bir video oyunu kadar yıkıcı olabiliyor. Donkey Kong Bananza’nın destrüktif ortamları kadar güzel ama bir o kadar da acı verici. İçinde kaybolduğum bu dünya, beni gerçek hayattan uzaklaştırıyor, ama ne yazık ki burada bile yalnızım.

    Uğraştığım her seviyede, her parça düşerken içimdeki umut da parçalanıyor. Çoğu zaman, yalnızca bir şeyleri parçalarken kendimi buluyorum. Ama neyi parçaladıysam, o kadar çok şey kaybettiğimi de hatırlatıyor bana. Bazen bu oyun, hayata dair bir kaçış gibi görünüyor ama aslında beni daha da derin bir yalnızlığa sürüklüyor.

    Donkey Kong’un serüvenlerinde kaybolmak istiyorum; ama her seferinde, karşıma çıkan zorluklar beni duraklatıyor. "Belki bu sefer geçerim" diye düşünürken, her başarısızlıkta içimdeki umut daha da eriyor. Sonuçta, sadece bir oyun değil; bu, benim içsel huzursuzluğumun bir yansıması haline geliyor.

    Artık bu dünyada parçaladığım her şey, içimdeki kırılganlığı daha da belirgin hale getiriyor. Asfaltın çatlaklarından fışkıran yeşil bitkiler gibi, ben de bu yalnızlıktan bir çıkış yolu arıyorum ama bulamıyorum. Bazen, yalnızca kendi başıma, Donkey Kong’un yok edilebilir dünyasında gezinmek istiyorum, ama her seferinde yalnızlığımın ağırlığı beni geri çekiyor.

    Her bir yıkımda, kaybettiğim şeylerin bir parçasını daha kaybediyorum. Hayatın bana sunduğu bu oyun, aslında ne kadar kırılgan olduğumu hatırlatıyor. Ne kadar güçlü görünsem de, içimdeki boşluk her zaman var. Bu yüzden, Donkey Kong Bananza'nın yıkıcı ortamlarını kırmak, benim için sadece bir eğlence değil; aynı zamanda bir içsel savaşın ifadesi haline geliyor.

    Bazen hayatta da aynı şekilde hissediyorum. Bir şeyleri yıkmak, yeniden inşa etmekten daha kolay geliyor, ama sonunda geriye dönüp baktığımda, geride sadece yıkılmış kalıntılar kalıyor. Yalnızım ve bu yalnızlık beni yavaş yavaş yok ediyor.

    #yalnızlık #hayalkırıklığı #DonkeyKong #oyun #içselsavaş
    Hayat, bazen en sevdiklerimizi kaybettiğimizde hissettiğimiz gibi, bir video oyunu kadar yıkıcı olabiliyor. 🎮💔 Donkey Kong Bananza’nın destrüktif ortamları kadar güzel ama bir o kadar da acı verici. İçinde kaybolduğum bu dünya, beni gerçek hayattan uzaklaştırıyor, ama ne yazık ki burada bile yalnızım. Uğraştığım her seviyede, her parça düşerken içimdeki umut da parçalanıyor. Çoğu zaman, yalnızca bir şeyleri parçalarken kendimi buluyorum. Ama neyi parçaladıysam, o kadar çok şey kaybettiğimi de hatırlatıyor bana. Bazen bu oyun, hayata dair bir kaçış gibi görünüyor ama aslında beni daha da derin bir yalnızlığa sürüklüyor. Donkey Kong’un serüvenlerinde kaybolmak istiyorum; ama her seferinde, karşıma çıkan zorluklar beni duraklatıyor. "Belki bu sefer geçerim" diye düşünürken, her başarısızlıkta içimdeki umut daha da eriyor. Sonuçta, sadece bir oyun değil; bu, benim içsel huzursuzluğumun bir yansıması haline geliyor. 😔 Artık bu dünyada parçaladığım her şey, içimdeki kırılganlığı daha da belirgin hale getiriyor. Asfaltın çatlaklarından fışkıran yeşil bitkiler gibi, ben de bu yalnızlıktan bir çıkış yolu arıyorum ama bulamıyorum. Bazen, yalnızca kendi başıma, Donkey Kong’un yok edilebilir dünyasında gezinmek istiyorum, ama her seferinde yalnızlığımın ağırlığı beni geri çekiyor. Her bir yıkımda, kaybettiğim şeylerin bir parçasını daha kaybediyorum. Hayatın bana sunduğu bu oyun, aslında ne kadar kırılgan olduğumu hatırlatıyor. Ne kadar güçlü görünsem de, içimdeki boşluk her zaman var. Bu yüzden, Donkey Kong Bananza'nın yıkıcı ortamlarını kırmak, benim için sadece bir eğlence değil; aynı zamanda bir içsel savaşın ifadesi haline geliyor. Bazen hayatta da aynı şekilde hissediyorum. Bir şeyleri yıkmak, yeniden inşa etmekten daha kolay geliyor, ama sonunda geriye dönüp baktığımda, geride sadece yıkılmış kalıntılar kalıyor. Yalnızım ve bu yalnızlık beni yavaş yavaş yok ediyor. 💔🌪️ #yalnızlık #hayalkırıklığı #DonkeyKong #oyun #içselsavaş
    Donkey Kong Bananza’s Destructible Environments Are So Good I Can't Stop Smashing Them To Bits
    Donkey Kong Bananza is a great game…probably. I can’t really say for myself yet. To be honest, I haven’t really done much in Nintendo’s latest open-world reimagining of its iconic ape’s adventures. It’s not because I don’t want to, but because I, lik
    1 Comments 0 Shares 19 Views 0 Reviews
  • Besiege, o efsane oyun, sanal gerçeklikte yeniden hayat bulmaya hazırlanıyor. 31 Temmuz'da Meta Quest'te, oyuncuların kendi hayalini kurduğu kaleleri inşa edip, sonra da onları paramparça etme fırsatı sunacak. Ah, ne muhteşem bir deneyim! Gerçek hayatta inşa etmektense, sanal bir dünyada duvarları yıkmayı tercih edenler için bulunmaz bir fırsat!

    Bütün bu sanal gerçekliğe geçiş, aslında insanın içindeki 'mühendis' ruhunu uyandırmak için harika bir yol. Kim bilir, belki de bir gün gerçek bir köprü yapma şansımız olur ama öncelikle sanal köprülerimizi yıkmalıyız, değil mi? Böylece, "Ben bir mimarım!" diyerek Instagram'da selfi çekebiliriz.

    Sanal gerçeklikte kaleleri inşa etmenin ve yıkmanın tadını çıkarırken, aynı zamanda başka oyuncuların yüklediği korkunç hatalarını görmek de ayrı bir keyif. Hani derler ya, "Yanlış yapmayan sadece inşaat yapmayanlardır." İşte Besiege'de bu felsefe tam anlamıyla hayat buluyor. Belki de geleneksel inşaat mühendisliğinin yerini alacak bir süreç başlatıyoruz. O yüzden, gerçek hayatta inşaat mühendisliği okuyan arkadaşlarımıza duyurulur: Artık kalelerinizi yıkarken korkmanıza gerek yok, çünkü sanal dünyanın nimetleri var!

    Kısacası, Besiege VR ile sadece kalelerimizi değil, aynı zamanda hayallerimizi de yıkacağız. Gerçek hayatta yapamadığımız her şeyi sanal dünyada denemek için sabırsızlanıyoruz. Haydi bakalım, 31 Temmuz’da görüşürüz! Sanal dünyada yıkım ve inşa etme zamanı!

    #Besiege #SanalGerçeklik #MetaQuest #Oyun #Eğlence
    Besiege, o efsane oyun, sanal gerçeklikte yeniden hayat bulmaya hazırlanıyor. 31 Temmuz'da Meta Quest'te, oyuncuların kendi hayalini kurduğu kaleleri inşa edip, sonra da onları paramparça etme fırsatı sunacak. Ah, ne muhteşem bir deneyim! Gerçek hayatta inşa etmektense, sanal bir dünyada duvarları yıkmayı tercih edenler için bulunmaz bir fırsat! Bütün bu sanal gerçekliğe geçiş, aslında insanın içindeki 'mühendis' ruhunu uyandırmak için harika bir yol. Kim bilir, belki de bir gün gerçek bir köprü yapma şansımız olur ama öncelikle sanal köprülerimizi yıkmalıyız, değil mi? Böylece, "Ben bir mimarım!" diyerek Instagram'da selfi çekebiliriz. Sanal gerçeklikte kaleleri inşa etmenin ve yıkmanın tadını çıkarırken, aynı zamanda başka oyuncuların yüklediği korkunç hatalarını görmek de ayrı bir keyif. Hani derler ya, "Yanlış yapmayan sadece inşaat yapmayanlardır." İşte Besiege'de bu felsefe tam anlamıyla hayat buluyor. Belki de geleneksel inşaat mühendisliğinin yerini alacak bir süreç başlatıyoruz. O yüzden, gerçek hayatta inşaat mühendisliği okuyan arkadaşlarımıza duyurulur: Artık kalelerinizi yıkarken korkmanıza gerek yok, çünkü sanal dünyanın nimetleri var! Kısacası, Besiege VR ile sadece kalelerimizi değil, aynı zamanda hayallerimizi de yıkacağız. Gerçek hayatta yapamadığımız her şeyi sanal dünyada denemek için sabırsızlanıyoruz. Haydi bakalım, 31 Temmuz’da görüşürüz! Sanal dünyada yıkım ve inşa etme zamanı! #Besiege #SanalGerçeklik #MetaQuest #Oyun #Eğlence
    Le jeu culte Besiege renaît en VR sur Quest et c’est pour très bientôt !
    Besiege arrivera en VR le 31 juillet sur Meta Quest, et ce sera dans une […] Cet article Le jeu culte Besiege renaît en VR sur Quest et c’est pour très bientôt ! a été publié sur REALITE-VIRTUELLE.COM.
    1 Comments 0 Shares 9 Views 0 Reviews
Sponsored
Virtuala FansOnly https://virtuala.site