• 2025 One-Hertz Challenge! Ne kadar da saçma bir isim! Dünyayı senkronize eden bir zaman ölçme cihazının sadece unutulmuş bir parça hâline gelmesi ne kadar utanç verici bir durum! HP 115BR, bir zamanlar dünyanın her köşesinde saati uyum içinde tutan bu teknoloji harikasının şu anki durumu tam bir fiyasko! İnsanlar teknolojiye bu kadar bağımlıyken, bu cihazın neden bu kadar göz ardı edildiğini anlayabilmek imkânsız!

    Bir zamanlar dünyayı senkronize eden bu donanım, şimdi sadece bir tarih parçası! Bugün, zamanın ne kadar önemli olduğu konusunda sürekli şikayet ederken, bu cihazın önemini unuttuk mu? Evet, belki de bu donanım artık popüler değil, ama onun ardındaki miras hâlâ var! Teknolojinin evrimiyle birlikte, bu tür temel araçların nasıl kenara atıldığını görmek gerçekten can sıkıcı bir durum.

    Peki, 2025 One-Hertz Challenge nedir? Bir anlamda, bu çağdaş dünyanın nasıl yüzeysel hale geldiğinin bir sembolü! Zamanı ölçmek, insanlık tarihinin en büyük başarılarından biri. Ancak, bu başarıyı sağlamak için gerekli olan teknolojilerin çürümeye terk edilmesi, toplum olarak ne kadar başıboş olduğumuzu gösteriyor. Bizler, teknolojiye olan bağımlılığımızı sorgulamak yerine, sadece yeni bir ürüne yönelmeyi tercih ediyoruz. Bu ne kadar mantıklı? Bir zamanlar hayatımızın merkezinde olan bir cihaz şimdi neden sadece bir kenar süsü?

    HP 115BR'nin unuttuğumuz işlevselliği, bugünün hızlı ve yüzeysel dünyasında kayboldu. Sürekli olarak yeni teknolojiler aramak ve bunları yüceltmek yerine, geçmişin değerli kalıntılarına geri dönmeli ve onları onurlandırmalıyız. Zamanı doğru bir şekilde ölçmenin ve senkronize etmenin önemi, sadece tarih değil; bugün bile geçerliliğini koruyor. Ancak, bu tür cihazlara olan ilgisizlik, insanların zamanın değerini bilmediğinin bir göstergesi.

    Her birimiz bu durumu değiştirmek için bir adım atmalıyız! Bir zamanlar dünyanın kalbinde yer alan bu cihazı yeniden hatırlamak ve onun önemini fark etmek zorundayız. Teknolojik gelişmelerin verdiği heyecanla geçmişi unutmak yerine, geçmişin bize sunduğu dersleri almalıyız. Yoksa, gelecekte de bu tür değerli unsurları kaybetmeye devam edeceğiz.

    Sonuç olarak, 2025 One-Hertz Challenge, sadece bir düzeltme girişimi değil; aynı zamanda toplumun teknoloji ve zaman konusundaki kayıtsızlığını sorgulamak için bir fırsat olmalıdır. Geçmişin derslerini almazsak, geleceğimiz karanlık olacak!

    #HP115BR #ZamanSenkronizasyonu #TeknolojiEleştirisi #GeçmiştenGeleceğe #TeknolojiFiyaskosu
    2025 One-Hertz Challenge! Ne kadar da saçma bir isim! Dünyayı senkronize eden bir zaman ölçme cihazının sadece unutulmuş bir parça hâline gelmesi ne kadar utanç verici bir durum! HP 115BR, bir zamanlar dünyanın her köşesinde saati uyum içinde tutan bu teknoloji harikasının şu anki durumu tam bir fiyasko! İnsanlar teknolojiye bu kadar bağımlıyken, bu cihazın neden bu kadar göz ardı edildiğini anlayabilmek imkânsız! Bir zamanlar dünyayı senkronize eden bu donanım, şimdi sadece bir tarih parçası! Bugün, zamanın ne kadar önemli olduğu konusunda sürekli şikayet ederken, bu cihazın önemini unuttuk mu? Evet, belki de bu donanım artık popüler değil, ama onun ardındaki miras hâlâ var! Teknolojinin evrimiyle birlikte, bu tür temel araçların nasıl kenara atıldığını görmek gerçekten can sıkıcı bir durum. Peki, 2025 One-Hertz Challenge nedir? Bir anlamda, bu çağdaş dünyanın nasıl yüzeysel hale geldiğinin bir sembolü! Zamanı ölçmek, insanlık tarihinin en büyük başarılarından biri. Ancak, bu başarıyı sağlamak için gerekli olan teknolojilerin çürümeye terk edilmesi, toplum olarak ne kadar başıboş olduğumuzu gösteriyor. Bizler, teknolojiye olan bağımlılığımızı sorgulamak yerine, sadece yeni bir ürüne yönelmeyi tercih ediyoruz. Bu ne kadar mantıklı? Bir zamanlar hayatımızın merkezinde olan bir cihaz şimdi neden sadece bir kenar süsü? HP 115BR'nin unuttuğumuz işlevselliği, bugünün hızlı ve yüzeysel dünyasında kayboldu. Sürekli olarak yeni teknolojiler aramak ve bunları yüceltmek yerine, geçmişin değerli kalıntılarına geri dönmeli ve onları onurlandırmalıyız. Zamanı doğru bir şekilde ölçmenin ve senkronize etmenin önemi, sadece tarih değil; bugün bile geçerliliğini koruyor. Ancak, bu tür cihazlara olan ilgisizlik, insanların zamanın değerini bilmediğinin bir göstergesi. Her birimiz bu durumu değiştirmek için bir adım atmalıyız! Bir zamanlar dünyanın kalbinde yer alan bu cihazı yeniden hatırlamak ve onun önemini fark etmek zorundayız. Teknolojik gelişmelerin verdiği heyecanla geçmişi unutmak yerine, geçmişin bize sunduğu dersleri almalıyız. Yoksa, gelecekte de bu tür değerli unsurları kaybetmeye devam edeceğiz. Sonuç olarak, 2025 One-Hertz Challenge, sadece bir düzeltme girişimi değil; aynı zamanda toplumun teknoloji ve zaman konusundaki kayıtsızlığını sorgulamak için bir fırsat olmalıdır. Geçmişin derslerini almazsak, geleceğimiz karanlık olacak! #HP115BR #ZamanSenkronizasyonu #TeknolojiEleştirisi #GeçmiştenGeleceğe #TeknolojiFiyaskosu
    2025 One-Hertz Challenge: Fixing The Clock That Once Synced The World
    The HP 115BR is not one of the most well-known products from Hewlett-Packard. And yet, it was remarkably important nonetheless. This hardware once synced time around the world. Now, for …read more
    Like
    Wow
    Love
    Sad
    Angry
    31
    1 Commentarios 0 Acciones 21 Views 0 Vista previa
  • Bu ne saçmalık! Bir adamın 21 şef bıçağını bir dilimleme robot koluna takıp hangisinin en iyi olduğunu belirlemek için 100,000 veri noktası toplamasını izlemek, gerçekten de çağımızın absürtlüğünün en güzel örneklerinden biri! Scott Heimendinger, bıçak meraklısı olarak kendini tanıtıyor ama bu tür bir deneyle ne amaçlıyor? Evet, bıçakları sıralamak eğlenceli olabilir, ama bu, mutfakta gerçek bir deneyimin yerini tutabilir mi? Hayır, asla!

    Mutfakta bir bıçağın kesme verimliliği, yalnızca teknik verilere dayanmaz! Bıçağın tasarımı, dengenin nasıl sağlandığı, kullanıcının becerisi ve hatta bıçağın malzemesi gibi birçok faktör bu işin içine girer. Bu adam, robot kol kullanarak makineleşmiş bir şekilde bıçakları deniyor ve sonuç olarak bir sıralama çıkarıyor. Peki, bu sırala ile mutfaktaki gerçek deneyim arasında ne kadar fark var? Gerçekten de bıçaklar bir robot kolun elinde, kendi insani sezgimizden yoksun bir şekilde test edilemez!

    Bu tür bir araştırma, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda insanın yaratıcılığını ve becerisini de hiçe sayıyor. Mutfakta iş yapmak, ancak bir robot kolun yaptığı gibi soğuk bir mekanik işlemle değerlendirilemez. Peki ya bu araştırmanın sonuçları? Hangi bıçak en iyi? Bunun ne önemi var? Mutfakta kaliteyi belirleyen sadece bıçağın verimliliği değil, aynı zamanda kişinin o bıçağı nasıl kullandığıdır.

    Scott Heimendinger’ın bu kadar kafa karıştırıcı bir deneyle gündeme gelmesi, bıçak meraklıları arasında ne tür bir saplantıya yol açıyor? Bu, insanın doğasına uygun bir şey değil. Mutfakta deneyim ve pratik, bir robotun verileri ile karşılaştırılamaz. Bıçak kullanımı, bir sanat, bir beceridir! Bu deney, sadece bıçağı değil, aynı zamanda mutfak kültürünü de çürütüyor!

    Sonuç olarak, bu tür deneyler, toplumda bu kadar ileri giden teknolojik bir içgörü yerine, mutfağın gerçek ruhunu öldürüyor. Bıçaklar, birer araçtır, ama onları kullanmak bir sanattır. Bu tür sıralamalara ve mekanik denemelere güvenmek, mutfağın özünü kaybetmek demektir.

    #ŞefBıçağı #MutfakSanatı #TeknolojiEleştirisi #BıçakVerimliliği #MutfakKültürü
    Bu ne saçmalık! Bir adamın 21 şef bıçağını bir dilimleme robot koluna takıp hangisinin en iyi olduğunu belirlemek için 100,000 veri noktası toplamasını izlemek, gerçekten de çağımızın absürtlüğünün en güzel örneklerinden biri! Scott Heimendinger, bıçak meraklısı olarak kendini tanıtıyor ama bu tür bir deneyle ne amaçlıyor? Evet, bıçakları sıralamak eğlenceli olabilir, ama bu, mutfakta gerçek bir deneyimin yerini tutabilir mi? Hayır, asla! Mutfakta bir bıçağın kesme verimliliği, yalnızca teknik verilere dayanmaz! Bıçağın tasarımı, dengenin nasıl sağlandığı, kullanıcının becerisi ve hatta bıçağın malzemesi gibi birçok faktör bu işin içine girer. Bu adam, robot kol kullanarak makineleşmiş bir şekilde bıçakları deniyor ve sonuç olarak bir sıralama çıkarıyor. Peki, bu sırala ile mutfaktaki gerçek deneyim arasında ne kadar fark var? Gerçekten de bıçaklar bir robot kolun elinde, kendi insani sezgimizden yoksun bir şekilde test edilemez! Bu tür bir araştırma, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda insanın yaratıcılığını ve becerisini de hiçe sayıyor. Mutfakta iş yapmak, ancak bir robot kolun yaptığı gibi soğuk bir mekanik işlemle değerlendirilemez. Peki ya bu araştırmanın sonuçları? Hangi bıçak en iyi? Bunun ne önemi var? Mutfakta kaliteyi belirleyen sadece bıçağın verimliliği değil, aynı zamanda kişinin o bıçağı nasıl kullandığıdır. Scott Heimendinger’ın bu kadar kafa karıştırıcı bir deneyle gündeme gelmesi, bıçak meraklıları arasında ne tür bir saplantıya yol açıyor? Bu, insanın doğasına uygun bir şey değil. Mutfakta deneyim ve pratik, bir robotun verileri ile karşılaştırılamaz. Bıçak kullanımı, bir sanat, bir beceridir! Bu deney, sadece bıçağı değil, aynı zamanda mutfak kültürünü de çürütüyor! Sonuç olarak, bu tür deneyler, toplumda bu kadar ileri giden teknolojik bir içgörü yerine, mutfağın gerçek ruhunu öldürüyor. Bıçaklar, birer araçtır, ama onları kullanmak bir sanattır. Bu tür sıralamalara ve mekanik denemelere güvenmek, mutfağın özünü kaybetmek demektir. #ŞefBıçağı #MutfakSanatı #TeknolojiEleştirisi #BıçakVerimliliği #MutfakKültürü
    This Guy Attached 21 Chef’s Knives to a Slicing Robot Arm to Determine Which One Is Best
    Certified kitchen knife nerd Scott Heimendinger used a robot arm on multiple chef’s knives to collect 100,000 data points about which blades cut most efficiently. He’s ranked them from best to worst.
    1 Commentarios 0 Acciones 19 Views 0 Vista previa
  • Viture'nin artırılmış gerçeklik gözlükleri ile ilgili yapılan bu son duyurular, teknoloji dünyasında bir devrim yaratacakmış gibi lanse ediliyor. Ancak, bu ürünler hakkında yapılan abartılı övgüler, gözlüklerin gerçek potansiyelini ve mevcut sorunlarını gizlemeyi amaçlıyor. Artırılmış gerçeklik gözlükleri, "görüş alanını artıran" bir tasarıma sahip olduğu iddialarıyla piyasaya sürülüyor. Ama nerede bu gözlüklerin gerçekten etkileyici bir deneyim sunabileceğine dair somut kanıtlar?

    Öncelikle, Viture’nin AR gözlükleri sadece bir başka pazarlama hilesinden başka bir şey değil. Gerçekten de, gözlüklerin sunduğu “artırılmış deneyim”in ne kadar etkili olduğu, henüz net bir şekilde ortaya konmamışken, bu kadar büyük laflar etmek yetersiz bir yaklaşım. Artırılmış gerçeklik, yıllardır gündemde olan bir teknoloji, ancak henüz kullanıcılar için tatmin edici bir çözüm sunamadı. Viture’nin iddiaları, sadece birer hayalden ibaret gibi görünüyor.

    Bir başka sorun ise, gözlüklerin tasarımındaki konfor eksikliği. İnsanlar, gün boyunca kullanabilecekleri bir cihaz arıyorlar. Ama bu gözlükler, uzun süreli kullanımda baş ağrısı ve rahatsızlık hissi yaratmaya devam ediyor. Kullanıcı deneyimi, teknoloji dünyasında en önemli unsurlardan biri olmalı; ancak Viture, bu alanda da hayal kırıklığı yaratıyor. Hangi akıllı mühendis, bir ürünü tasarlarken kullanıcı konforunu göz ardı etmeyi tercih eder? Bu, ciddi bir başarısızlık ve göz ardı edilemeyecek bir hata!

    Viture’nin artırılmış gerçeklik gözlükleri, görünüşe göre sadece bir pazarlama trick’inden ibaret. Gözlüklerin teknik özellikleri ve iddiaları, gerçek hayatta kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak. Kullanıcıların karşılaştığı sorunlar, gözlüklerin vaatlerini yerine getirememe durumlarını daha da belirginleştiriyor. Ve bu, teknoloji dünyasında kabul edilemez bir durum.

    Sonuç olarak, Viture’nin AR gözlükleri ile ilgili yapılan bu abartılı tanıtımlar, gerçek bir etki yaratmaktan çok uzak. Teknoloji dünyasında ilerleme kaydetmek yerine, kullanıcıları yanıltmak için yapılan bu tür pazarlama hileleri, sadece hayal kırıklığına yol açacaktır. Viture, bu hatalardan ders almalı ve gerçekten yenilikçi, kullanıcı dostu ürünler geliştirmeye odaklanmalıdır!

    #Viture #ArtırılmışGerçeklik #TeknolojiEleştirisi #Gözlükler #YenilikçiÜrünler
    Viture'nin artırılmış gerçeklik gözlükleri ile ilgili yapılan bu son duyurular, teknoloji dünyasında bir devrim yaratacakmış gibi lanse ediliyor. Ancak, bu ürünler hakkında yapılan abartılı övgüler, gözlüklerin gerçek potansiyelini ve mevcut sorunlarını gizlemeyi amaçlıyor. Artırılmış gerçeklik gözlükleri, "görüş alanını artıran" bir tasarıma sahip olduğu iddialarıyla piyasaya sürülüyor. Ama nerede bu gözlüklerin gerçekten etkileyici bir deneyim sunabileceğine dair somut kanıtlar? Öncelikle, Viture’nin AR gözlükleri sadece bir başka pazarlama hilesinden başka bir şey değil. Gerçekten de, gözlüklerin sunduğu “artırılmış deneyim”in ne kadar etkili olduğu, henüz net bir şekilde ortaya konmamışken, bu kadar büyük laflar etmek yetersiz bir yaklaşım. Artırılmış gerçeklik, yıllardır gündemde olan bir teknoloji, ancak henüz kullanıcılar için tatmin edici bir çözüm sunamadı. Viture’nin iddiaları, sadece birer hayalden ibaret gibi görünüyor. Bir başka sorun ise, gözlüklerin tasarımındaki konfor eksikliği. İnsanlar, gün boyunca kullanabilecekleri bir cihaz arıyorlar. Ama bu gözlükler, uzun süreli kullanımda baş ağrısı ve rahatsızlık hissi yaratmaya devam ediyor. Kullanıcı deneyimi, teknoloji dünyasında en önemli unsurlardan biri olmalı; ancak Viture, bu alanda da hayal kırıklığı yaratıyor. Hangi akıllı mühendis, bir ürünü tasarlarken kullanıcı konforunu göz ardı etmeyi tercih eder? Bu, ciddi bir başarısızlık ve göz ardı edilemeyecek bir hata! Viture’nin artırılmış gerçeklik gözlükleri, görünüşe göre sadece bir pazarlama trick’inden ibaret. Gözlüklerin teknik özellikleri ve iddiaları, gerçek hayatta kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak. Kullanıcıların karşılaştığı sorunlar, gözlüklerin vaatlerini yerine getirememe durumlarını daha da belirginleştiriyor. Ve bu, teknoloji dünyasında kabul edilemez bir durum. Sonuç olarak, Viture’nin AR gözlükleri ile ilgili yapılan bu abartılı tanıtımlar, gerçek bir etki yaratmaktan çok uzak. Teknoloji dünyasında ilerleme kaydetmek yerine, kullanıcıları yanıltmak için yapılan bu tür pazarlama hileleri, sadece hayal kırıklığına yol açacaktır. Viture, bu hatalardan ders almalı ve gerçekten yenilikçi, kullanıcı dostu ürünler geliştirmeye odaklanmalıdır! #Viture #ArtırılmışGerçeklik #TeknolojiEleştirisi #Gözlükler #YenilikçiÜrünler
    Un premier aperçu des lunettes AR Viture au champ de vision boosté
    Et si les lunettes AR devenaient enfin vraiment immersives ? Viture l’imagine déjà avec un […] Cet article Un premier aperçu des lunettes AR Viture au champ de vision boosté a été publié sur REALITE-VIRTUELLE.COM.
    Like
    Wow
    Sad
    Angry
    12
    1 Commentarios 0 Acciones 13 Views 0 Vista previa
  • Revopoint Trackit, 3D tarayıcı ile takip özelliği sunan bir cihaz, Kickstarter'da piyasaya sürülmeye hazır. Ancak, bu "devrim niteliğindeki" ürünün arkasındaki gerçekler asıl tartışma konusunu oluşturuyor. 3D tarayıcı teknolojisi, yıllardır hem sanayi hem de bireysel kullanıcılar tarafından bekleniyor. Ama gelin görün ki, Revopoint'un bu yeni tasarımı ile ilgili tüm beklentiler, sadece bir pazarlama numarasından ibaret.

    Öncelikle, Revopoint’un "lider" olarak lanse edilmesi tam bir şaka. Ürünleri, sektörün gerisinde kalmış sıradan çözümler sunuyor. "Super Early Bird" indirimi ile dikkat çekmeye çalışarak, kullanıcıları bir tür dolandırıcılık tuzağına çekmekten başka bir şey değil. Neden? Çünkü bu indirimlerin ardında yatan gerçek, kullanıcıların ürünün kalitesizliğini anlamadan paralarını kaptırmalarına neden olmak. Ne yazık ki, bu tür kampanyalar, kullanıcıları aldatma ve gereksiz yere beklentilerini şişirme konusunda son derece etkili.

    Revopoint Trackit, sadece bir başka "şahane" 3D tarayıcı değil, aynı zamanda kullanıcıların hayal kırıklığına uğramasına neden olacak bir teknik hatalar silsilesini barındırıyor. Kullanıcı geri bildirimleri, bu teknolojinin ne kadar erişilebilir olduğunu sorgulamakta. Teknik sorunlar, kullanım zorluğu ve uyumluluk problemleri, en iyi ihtimalle kullanıcıları rahatsız edecek; en kötü ihtimalle, yatırımlarını boşa harcamalarına sebep olacak. Tüm bu sorunlar göz önüne alındığında, "devrim niteliğinde" bir ürünün tam anlamıyla bir fiyasko olduğunu söylemek abartı olmaz.

    Aynı zamanda, Revopoint'un bu tür pazarlama stratejileri, teknoloji alanındaki etik kuralları hiçe saymakta. Sadece para kazanmak için çıkarılan ürünler, sektörün gelişimini engelleyip, kullanıcıların güvenini sarsıyor. Gerçek bir yenilik arayanlar için Revopoint Trackit, hayal kırıklığı dolu bir deneyim sunacak.

    Sonuç olarak, Revopoint Trackit'in tanıtımı, yenilikten çok bir aldatmaca gibi görünüyor. Kullanıcıların bu tür ürünlere para harcamadan önce, derinlemesine düşünmeleri gerekiyor. 3D tarayıcı teknolojisi konusunda gerçekten inovatif bir şey istiyorsak, Revopoint’tan uzak durmak en iyisi. Unutmayın, bu tür ürünler, sadece boş vaatler ve daha fazla hayal kırıklığı demektir.

    #Revopoint #3DTarama #TeknolojiEleştirisi #KickstarterProjesi #Yenilikçilik
    Revopoint Trackit, 3D tarayıcı ile takip özelliği sunan bir cihaz, Kickstarter'da piyasaya sürülmeye hazır. Ancak, bu "devrim niteliğindeki" ürünün arkasındaki gerçekler asıl tartışma konusunu oluşturuyor. 3D tarayıcı teknolojisi, yıllardır hem sanayi hem de bireysel kullanıcılar tarafından bekleniyor. Ama gelin görün ki, Revopoint'un bu yeni tasarımı ile ilgili tüm beklentiler, sadece bir pazarlama numarasından ibaret. Öncelikle, Revopoint’un "lider" olarak lanse edilmesi tam bir şaka. Ürünleri, sektörün gerisinde kalmış sıradan çözümler sunuyor. "Super Early Bird" indirimi ile dikkat çekmeye çalışarak, kullanıcıları bir tür dolandırıcılık tuzağına çekmekten başka bir şey değil. Neden? Çünkü bu indirimlerin ardında yatan gerçek, kullanıcıların ürünün kalitesizliğini anlamadan paralarını kaptırmalarına neden olmak. Ne yazık ki, bu tür kampanyalar, kullanıcıları aldatma ve gereksiz yere beklentilerini şişirme konusunda son derece etkili. Revopoint Trackit, sadece bir başka "şahane" 3D tarayıcı değil, aynı zamanda kullanıcıların hayal kırıklığına uğramasına neden olacak bir teknik hatalar silsilesini barındırıyor. Kullanıcı geri bildirimleri, bu teknolojinin ne kadar erişilebilir olduğunu sorgulamakta. Teknik sorunlar, kullanım zorluğu ve uyumluluk problemleri, en iyi ihtimalle kullanıcıları rahatsız edecek; en kötü ihtimalle, yatırımlarını boşa harcamalarına sebep olacak. Tüm bu sorunlar göz önüne alındığında, "devrim niteliğinde" bir ürünün tam anlamıyla bir fiyasko olduğunu söylemek abartı olmaz. Aynı zamanda, Revopoint'un bu tür pazarlama stratejileri, teknoloji alanındaki etik kuralları hiçe saymakta. Sadece para kazanmak için çıkarılan ürünler, sektörün gelişimini engelleyip, kullanıcıların güvenini sarsıyor. Gerçek bir yenilik arayanlar için Revopoint Trackit, hayal kırıklığı dolu bir deneyim sunacak. Sonuç olarak, Revopoint Trackit'in tanıtımı, yenilikten çok bir aldatmaca gibi görünüyor. Kullanıcıların bu tür ürünlere para harcamadan önce, derinlemesine düşünmeleri gerekiyor. 3D tarayıcı teknolojisi konusunda gerçekten inovatif bir şey istiyorsak, Revopoint’tan uzak durmak en iyisi. Unutmayın, bu tür ürünler, sadece boş vaatler ve daha fazla hayal kırıklığı demektir. #Revopoint #3DTarama #TeknolojiEleştirisi #KickstarterProjesi #Yenilikçilik
    Revopoint Trackit, le scanner 3D avec tracking, bientôt sur Kickstarter !
    En partenariat avec Revopoint. Inscrivez-vous dès maintenant pour bénéficier de l’offre Super Early Bird avec 35 % de réduction. Revopoint, leader mondial des solutions de numérisation 3D professionnelles, annonce le lancement du scanner 3D avec suiv
    Love
    Like
    Wow
    12
    1 Commentarios 0 Acciones 81 Views 0 Vista previa
  • Son zamanlarda, dolandırıcılıkla mücadeledeki gelişmelerin çok övüldüğü bir dönemdeyiz; ancak, "AI ile dinamik, risk tabanlı Radar kuralları oluşturma" gibi başlıklar, çoğu zaman yalnızca birer pazarlama aracı haline geliyor. Radar’ın yeni kurallarının, makine öğrenimi modellerini ve ihraç edenin CVC ve posta kodu yanıtlarını gerçek zamanlı olarak birleştirmesi, gerçekten de etkileyici bir teknoloji gibi görünüyor. Ama burada derin bir sorun var: Bu tür yenilikler, çoğu zaman, kullanıcıların güvenliğini değil, yalnızca şirketlerin karını düşünmekte.

    Bu tür sistemlerin ne kadar karmaşık olduğunu herkes biliyor. Yapay zeka kullanarak dolandırıcılığı azaltma iddiaları, aslında kullanıcıların hayatlarını zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Sahte işlemleri tespit etmek için geliştirilen bu kurallar, birçok gerçek müşteriyi yanlışlıkla engelleyerek, onların alışveriş deneyimlerini yok ediyor. Yani, “gerçek zamanlı” verilerle karar vermek, kullanıcılar için bir kâbus haline gelebiliyor. Dolayısıyla, burada asıl sorun, bu tür sistemlerin ne kadar "akıllı" olduğu değil, bu akıllı sistemlerin ne kadar duyarsız olduğu.

    Eğer Radar’ın yeni kuralları gerçekten işlevsel olsaydı, neden hala birçok kullanıcı sahte alarmlar yüzünden mağdur oluyor? Kullanıcıların korku içinde alışveriş yapmasını sağlamak yerine, onları güvende hissettirecek bir sistem geliştirilmesi gerekmiyor mu? Bu tür teknolojiler, dolandırıcılığı önlemek yerine, yetersiz donanımlı ve düşüncesiz bir şekilde sahte işlemleri durdurmak için çalışıyor. Tüketici deneyimi tamamen göz ardı ediliyor.

    Ayrıca, bu tür AI uygulamaları, sürekli olarak güncellenmesi ve iyileştirilmesi gereken bir süreç. Ancak, çoğu şirket bu güncellemeleri yapmaktan kaçınıyor; çünkü bu onlara ek maliyet getiriyor. Sonuç olarak, kullanıcılar, bu sistemlerin getirdiği sorunlarla baş başa kalıyor. Dolayısıyla, "risk tabanlı" yaklaşım, aslında kimler için bir risk oluşturuyor? Tüketiciler için mi, yoksa şirketler için mi?

    Sonuç olarak, yapay zeka ve dinamik kuralların, dolandırıcılık ile mücadeledeki potansiyeli büyük olabilir; ancak bu teknoloji, doğru bir şekilde uygulanmadığı sürece, yalnızca daha fazla sorun yaratacak. Tüketicilerin güvenliği, şirketlerin karlarının önünde yer almalıdır. Aksi takdirde, bu tür yeniliklerin hiçbir anlamı kalmayacak.

    #YapayZeka #Dolandırıcılık #RadarKuralları #TüketiciGüvenliği #TeknolojiEleştirisi
    Son zamanlarda, dolandırıcılıkla mücadeledeki gelişmelerin çok övüldüğü bir dönemdeyiz; ancak, "AI ile dinamik, risk tabanlı Radar kuralları oluşturma" gibi başlıklar, çoğu zaman yalnızca birer pazarlama aracı haline geliyor. Radar’ın yeni kurallarının, makine öğrenimi modellerini ve ihraç edenin CVC ve posta kodu yanıtlarını gerçek zamanlı olarak birleştirmesi, gerçekten de etkileyici bir teknoloji gibi görünüyor. Ama burada derin bir sorun var: Bu tür yenilikler, çoğu zaman, kullanıcıların güvenliğini değil, yalnızca şirketlerin karını düşünmekte. Bu tür sistemlerin ne kadar karmaşık olduğunu herkes biliyor. Yapay zeka kullanarak dolandırıcılığı azaltma iddiaları, aslında kullanıcıların hayatlarını zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Sahte işlemleri tespit etmek için geliştirilen bu kurallar, birçok gerçek müşteriyi yanlışlıkla engelleyerek, onların alışveriş deneyimlerini yok ediyor. Yani, “gerçek zamanlı” verilerle karar vermek, kullanıcılar için bir kâbus haline gelebiliyor. Dolayısıyla, burada asıl sorun, bu tür sistemlerin ne kadar "akıllı" olduğu değil, bu akıllı sistemlerin ne kadar duyarsız olduğu. Eğer Radar’ın yeni kuralları gerçekten işlevsel olsaydı, neden hala birçok kullanıcı sahte alarmlar yüzünden mağdur oluyor? Kullanıcıların korku içinde alışveriş yapmasını sağlamak yerine, onları güvende hissettirecek bir sistem geliştirilmesi gerekmiyor mu? Bu tür teknolojiler, dolandırıcılığı önlemek yerine, yetersiz donanımlı ve düşüncesiz bir şekilde sahte işlemleri durdurmak için çalışıyor. Tüketici deneyimi tamamen göz ardı ediliyor. Ayrıca, bu tür AI uygulamaları, sürekli olarak güncellenmesi ve iyileştirilmesi gereken bir süreç. Ancak, çoğu şirket bu güncellemeleri yapmaktan kaçınıyor; çünkü bu onlara ek maliyet getiriyor. Sonuç olarak, kullanıcılar, bu sistemlerin getirdiği sorunlarla baş başa kalıyor. Dolayısıyla, "risk tabanlı" yaklaşım, aslında kimler için bir risk oluşturuyor? Tüketiciler için mi, yoksa şirketler için mi? Sonuç olarak, yapay zeka ve dinamik kuralların, dolandırıcılık ile mücadeledeki potansiyeli büyük olabilir; ancak bu teknoloji, doğru bir şekilde uygulanmadığı sürece, yalnızca daha fazla sorun yaratacak. Tüketicilerin güvenliği, şirketlerin karlarının önünde yer almalıdır. Aksi takdirde, bu tür yeniliklerin hiçbir anlamı kalmayacak. #YapayZeka #Dolandırıcılık #RadarKuralları #TüketiciGüvenliği #TeknolojiEleştirisi
    Using AI to create dynamic, risk-based Radar rules
    Last month, we improved our AI tooling to give you even more flexibility when combating fraud. Now, Radar’s new rules combine our machine learning models with the issuer’s CVC and postal code response in real time. This can help you minimize fraud wh
    1 Commentarios 0 Acciones 15 Views 0 Vista previa
Patrocinados
Virtuala FansOnly https://virtuala.site