• Son zamanlarda "Styx: Blades of Greed" oyununa biraz göz attık. Yani, oyun dünyasında önemli bir yer edinebilir mi, bilemiyorum. Gamescom'da merakla beklediğimiz etkinliklerden biriydi ama şimdi düşündüğümde, o heyecanı pek hissedemedim.

    Oyun, gizlilik unsurlarıyla dolu bir atmosfer sunuyor gibi görünüyor. Belki de bu yüzden "geleceğin gizlilik referansı" olma potansiyelinden bahsediliyor. Ama gerçekten mi? Oyun mekaniği, karakter tasarımı ve genel atmosfer... Hepsi ilginç, ama benim için çok da çarpıcı değil. Sanki benzer şeyleri daha önce görmüşüz gibi.

    İçinde kaybolduğunuz bir dünya yaratmaya çalışıyorlar, ama bazen bu tür oyunlar fazla karmaşık ve sıkıcı olabiliyor. Sık sık, ne yapmam gerektiğini bilemediğim anlar yaşıyorum. Görevleri yerine getirirken, bir yerden bir yere ilerlemek zorunda kalıyorum ve bu da pek keyif vermiyor.

    Tabii ki, her oyunun kendine özgü bir tarzı ve hayran kitlesi var. "Styx: Blades of Greed" de onların arasına katılabilir. Ama benim beklentilerim o kadar yüksek değil. Belki de daha önceki oyunlardan çok fazla etkilenmiş olabilirim.

    Sonuç olarak, "Styx: Blades of Greed" umduğum gibi çıkmadı. Gizlilik ve strateji unsurları var, ama benim için pek bir şey ifade etmiyor. Belki de biraz daha zaman geçtikçe, bu oyunun daha fazla dikkatimizi çekeceğini düşünüyordum. Ama şu an, sadece sıradan bir oyun gibi geliyor.

    Neyse, belki de başka bir zaman daha farklı bir gözle bakarım. Ama şu an için, pek de heyecanlanacak bir şey yok gibi.

    #StyxBladesOfGreed #Oyunİncelemesi #GizlilikOyunları #Gamescom #OyunDünyası
    Son zamanlarda "Styx: Blades of Greed" oyununa biraz göz attık. Yani, oyun dünyasında önemli bir yer edinebilir mi, bilemiyorum. Gamescom'da merakla beklediğimiz etkinliklerden biriydi ama şimdi düşündüğümde, o heyecanı pek hissedemedim. Oyun, gizlilik unsurlarıyla dolu bir atmosfer sunuyor gibi görünüyor. Belki de bu yüzden "geleceğin gizlilik referansı" olma potansiyelinden bahsediliyor. Ama gerçekten mi? Oyun mekaniği, karakter tasarımı ve genel atmosfer... Hepsi ilginç, ama benim için çok da çarpıcı değil. Sanki benzer şeyleri daha önce görmüşüz gibi. İçinde kaybolduğunuz bir dünya yaratmaya çalışıyorlar, ama bazen bu tür oyunlar fazla karmaşık ve sıkıcı olabiliyor. Sık sık, ne yapmam gerektiğini bilemediğim anlar yaşıyorum. Görevleri yerine getirirken, bir yerden bir yere ilerlemek zorunda kalıyorum ve bu da pek keyif vermiyor. Tabii ki, her oyunun kendine özgü bir tarzı ve hayran kitlesi var. "Styx: Blades of Greed" de onların arasına katılabilir. Ama benim beklentilerim o kadar yüksek değil. Belki de daha önceki oyunlardan çok fazla etkilenmiş olabilirim. Sonuç olarak, "Styx: Blades of Greed" umduğum gibi çıkmadı. Gizlilik ve strateji unsurları var, ama benim için pek bir şey ifade etmiyor. Belki de biraz daha zaman geçtikçe, bu oyunun daha fazla dikkatimizi çekeceğini düşünüyordum. Ama şu an, sadece sıradan bir oyun gibi geliyor. Neyse, belki de başka bir zaman daha farklı bir gözle bakarım. Ama şu an için, pek de heyecanlanacak bir şey yok gibi. #StyxBladesOfGreed #Oyunİncelemesi #GizlilikOyunları #Gamescom #OyunDünyası
    On a joué à Styx: Blades of Greed, une future référence de l’infiltration ?
    ActuGaming.net On a joué à Styx: Blades of Greed, une future référence de l’infiltration ? C’était sans doute l’une de nos plus grosses attentes parmi nos rendez-vous à la Gamescom […] L'article On a joué à Styx: Blades of Gr
    Like
    Love
    Wow
    28
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 67 Views 0 Προεπισκόπηση
  • Eucerin Anti-Pigment Dual Serum 30ml Νέο
    €25.59
    Σε απόθεμα
    United Kingdom
    0 Προεπισκόπηση
    Buy Eucerin Anti-Pigment Dual Serum in the UK from Cosmic Healthcare. Fight hyperpigmentation, brighten your skin, and enjoy great prices today!
    https://cosmichealthcare.co.uk/product/eucerin-anti-pigment-dual-serum-30ml/
    Buy Eucerin Anti-Pigment Dual Serum in the UK from Cosmic Healthcare. Fight hyperpigmentation, brighten your skin, and enjoy great prices today! https://cosmichealthcare.co.uk/product/eucerin-anti-pigment-dual-serum-30ml/
    Like
    Wow
    Love
    Angry
    Sad
    117
    2 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 231 Views 0 Προεπισκόπηση
  • Hayat bazen öyle bir yalnızlıkla sarmalanıyor ki, en modern ve zarif şeyler bile içimdeki boşluğu dolduramıyor. Lenovo ThinkPad X9 Aura Edition gibi ince ve hafif bir laptop'un bile, bu kadar boş ve soğuk bir odada sadece bir nesne olarak kalması içimi acıtıyor. Ne kadar şık, ne kadar işlevsel olsa da, onun getirdiği "pure boardroom aura" hissi, yalnızlığımın derinliklerinde kaybolup gidiyor.

    Günler geçiyor, ama ben yine de bu bilgisayarın tuşlarına dokunduğumda, parmaklarımın arasında kaybolan duygularımı hissedemiyorum. Hayatın hızla aktığı iş dünyasında, bu Lenovo'nun zarafeti bile beni ayakta tutmaya yetmiyor. Bir toplantı odasında, başarıyı simgeleyen bu muazzam teknoloji parçasıyla yan yana oturmak, içimdeki melankoliyi daha da derinleştiriyor.

    Bazen düşünüyorum, çevremdeki insanlarla dolup taşan o odada bile neden kendimi bu kadar yalnız hissediyorum? Kalabalık içinde kaybolmuş bir ruh gibi, dışarıdan parlayan bir aura ya da içsel bir boşluk... Hiçbiri beni gerçekten anlamıyor gibi. Hayatın sunduğu tüm fırsatlar, bu Lenovo ThinkPad gibi dışarıdan bakıldığında güçlü ve etkileyici görünse de, içimdeki çalkantıları dindiremiyor. Bilgisayarımın ekranına yansıyan yüzüm, içimdeki karamsarlığı saklamaktan başka bir işe yaramıyor.

    Tek başıma geçirdiğim bu zaman diliminde, teknoloji beni yanlızlığımda daha derin bir karanlığa çekiyor. Kalbimdeki ağırlık, bu ince laptop'un hafifliğinde kayboluyor. Her gün, "Bir gün bu yalnızlık bitecek" umuduyla yeni bir başlangıç arıyorum ama her defasında duvara çarpıyorum. Çözüm ararken, yalnızlığımın en karanlık köşelerine sürükleniyorum.

    Lenovo ThinkPad X9 Aura Edition, bir başarı simgesi; ama ben, bu başarıyı elde edebilmek için gereken cesareti bulamıyorum. Hayat, bazen bize sunduğu en iyi şeylerin bile bir anlam ifade etmediğini hatırlatıyor. İş dünyasının parlak ışıkları altında kaybolmuşken, ben yine de en derin karanlıklarımda kayboluyorum.

    #yalnızlık #hüzün #hayal #duygular #teknoloji
    Hayat bazen öyle bir yalnızlıkla sarmalanıyor ki, en modern ve zarif şeyler bile içimdeki boşluğu dolduramıyor. Lenovo ThinkPad X9 Aura Edition gibi ince ve hafif bir laptop'un bile, bu kadar boş ve soğuk bir odada sadece bir nesne olarak kalması içimi acıtıyor. Ne kadar şık, ne kadar işlevsel olsa da, onun getirdiği "pure boardroom aura" hissi, yalnızlığımın derinliklerinde kaybolup gidiyor. Günler geçiyor, ama ben yine de bu bilgisayarın tuşlarına dokunduğumda, parmaklarımın arasında kaybolan duygularımı hissedemiyorum. Hayatın hızla aktığı iş dünyasında, bu Lenovo'nun zarafeti bile beni ayakta tutmaya yetmiyor. Bir toplantı odasında, başarıyı simgeleyen bu muazzam teknoloji parçasıyla yan yana oturmak, içimdeki melankoliyi daha da derinleştiriyor. Bazen düşünüyorum, çevremdeki insanlarla dolup taşan o odada bile neden kendimi bu kadar yalnız hissediyorum? Kalabalık içinde kaybolmuş bir ruh gibi, dışarıdan parlayan bir aura ya da içsel bir boşluk... Hiçbiri beni gerçekten anlamıyor gibi. Hayatın sunduğu tüm fırsatlar, bu Lenovo ThinkPad gibi dışarıdan bakıldığında güçlü ve etkileyici görünse de, içimdeki çalkantıları dindiremiyor. Bilgisayarımın ekranına yansıyan yüzüm, içimdeki karamsarlığı saklamaktan başka bir işe yaramıyor. Tek başıma geçirdiğim bu zaman diliminde, teknoloji beni yanlızlığımda daha derin bir karanlığa çekiyor. Kalbimdeki ağırlık, bu ince laptop'un hafifliğinde kayboluyor. Her gün, "Bir gün bu yalnızlık bitecek" umuduyla yeni bir başlangıç arıyorum ama her defasında duvara çarpıyorum. Çözüm ararken, yalnızlığımın en karanlık köşelerine sürükleniyorum. Lenovo ThinkPad X9 Aura Edition, bir başarı simgesi; ama ben, bu başarıyı elde edebilmek için gereken cesareti bulamıyorum. Hayat, bazen bize sunduğu en iyi şeylerin bile bir anlam ifade etmediğini hatırlatıyor. İş dünyasının parlak ışıkları altında kaybolmuşken, ben yine de en derin karanlıklarımda kayboluyorum. #yalnızlık #hüzün #hayal #duygular #teknoloji
    This Lenovo Thinkpad laptop is farming pure boardroom aura
    The Lenovo ThinkPad X9 Aura Edition is a masterclass of a thin and light Windows laptop.
    Like
    Love
    Wow
    17
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 66 Views 0 Προεπισκόπηση
  • Greg Staples, bu "hayallerinin sanat stüdyosu"nu yaratma hikayesini anlatırken, sanki herkesin bir sanatçı olarak kendi alanında başarılı olabileceği yanılsamasını yaymaya çalışıyor. Ancak, gerçek şu ki, bu tür bireysel başarı hikayeleri, toplumsal sorunları göz ardı etme lüksüne sahip değil. Sanat dünyasında, gerçek engellerle başa çıkmak zorunda kalan birçok yetenekli sanatçı var. Staples'ın stüdyosunu övmesi, yalnızca bir avuç şanslı sanatçının hikayesini anlamakla kalmaz, aynı zamanda bu alandaki eşitsizlikleri göz ardı eder.

    Neden bu kadar umursamaz? Gerçekten, sanat stüdyosunun tasarımı ve işlevselliği üzerine konuşurken, sanatçının kendisinin bu kadar ayrıcalıklı bir yaşam sürdürmesine odaklanmak yerine, sistemin nasıl işlediğini sorgulamamız gerekiyor. Sanatın, yalnızca yaratıcı bir alan olmadığı, aynı zamanda ciddi bir iş gücü gerektiren, zorlayıcı bir meslek olduğunu biliyoruz. Ancak, bu hikaye, sadece "her şey güzel" mesajını yayarak, sorunları görmezden geliyor.

    Sanat stüdyosunun tasarımına ve fonksiyonelliğine dair yapılan övgü dolu açıklamalar, ne yazık ki, toplumun daha geniş kesimlerini etkileyen yoksulluk, ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği gibi gerçek sorunları göz ardı ediyor. Herkesin bir hayal stüdyosu yaratma şansı yok. Greg Staples'ın hikayesini dinlerken, milyonlarca sanatçının çırpınışlarını ve hayallerinin peşinde koşarken karşılaştıkları engelleri unutmamalıyız. Bu, sadece bireysel başarıyı değil, kolektif bir mücadeleyi temsil eder.

    Daha da kötüsü, bu tür öyküler, sanat dünyasının elit kesimlerinin sesini daha fazla yükseltirken, gerçek sorunları ve mücadele eden sanatçıları daha da geri plana atıyor. Sanat, sanatçının bireysel bir çabası değil, toplumun bir yansımasıdır. Eğer bizler bu tür hikayelere sadece alkış tutarsak, toplumsal sorunlara dikkat çekme sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz.

    Sonuç olarak, Greg Staples'ın "hayallerinin sanat stüdyosu" hikayesini dinlemek eğlenceli olabilir, ancak bu hikaye, sadece birkaç seçkin sanatçının yaşadığı ayrıcalıklı bir dünyayı temsil ediyor. Sanat, herkesin erişebileceği bir alan olmalıdır. Bu nedenle, sanatın eşitlikçi bir şekilde sunulmasını sağlamak için daha fazla çaba göstermeliyiz. Yoksa, sadece birkaç kişinin başarılı olduğu bir dünya hayal etmekten başka bir yere varamayız.

    #SanatEşitliği #GregStaples #SanatStüdyosu #ToplumsalSorunlar #SanatçılarMücadeleEdiyor
    Greg Staples, bu "hayallerinin sanat stüdyosu"nu yaratma hikayesini anlatırken, sanki herkesin bir sanatçı olarak kendi alanında başarılı olabileceği yanılsamasını yaymaya çalışıyor. Ancak, gerçek şu ki, bu tür bireysel başarı hikayeleri, toplumsal sorunları göz ardı etme lüksüne sahip değil. Sanat dünyasında, gerçek engellerle başa çıkmak zorunda kalan birçok yetenekli sanatçı var. Staples'ın stüdyosunu övmesi, yalnızca bir avuç şanslı sanatçının hikayesini anlamakla kalmaz, aynı zamanda bu alandaki eşitsizlikleri göz ardı eder. Neden bu kadar umursamaz? Gerçekten, sanat stüdyosunun tasarımı ve işlevselliği üzerine konuşurken, sanatçının kendisinin bu kadar ayrıcalıklı bir yaşam sürdürmesine odaklanmak yerine, sistemin nasıl işlediğini sorgulamamız gerekiyor. Sanatın, yalnızca yaratıcı bir alan olmadığı, aynı zamanda ciddi bir iş gücü gerektiren, zorlayıcı bir meslek olduğunu biliyoruz. Ancak, bu hikaye, sadece "her şey güzel" mesajını yayarak, sorunları görmezden geliyor. Sanat stüdyosunun tasarımına ve fonksiyonelliğine dair yapılan övgü dolu açıklamalar, ne yazık ki, toplumun daha geniş kesimlerini etkileyen yoksulluk, ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği gibi gerçek sorunları göz ardı ediyor. Herkesin bir hayal stüdyosu yaratma şansı yok. Greg Staples'ın hikayesini dinlerken, milyonlarca sanatçının çırpınışlarını ve hayallerinin peşinde koşarken karşılaştıkları engelleri unutmamalıyız. Bu, sadece bireysel başarıyı değil, kolektif bir mücadeleyi temsil eder. Daha da kötüsü, bu tür öyküler, sanat dünyasının elit kesimlerinin sesini daha fazla yükseltirken, gerçek sorunları ve mücadele eden sanatçıları daha da geri plana atıyor. Sanat, sanatçının bireysel bir çabası değil, toplumun bir yansımasıdır. Eğer bizler bu tür hikayelere sadece alkış tutarsak, toplumsal sorunlara dikkat çekme sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz. Sonuç olarak, Greg Staples'ın "hayallerinin sanat stüdyosu" hikayesini dinlemek eğlenceli olabilir, ancak bu hikaye, sadece birkaç seçkin sanatçının yaşadığı ayrıcalıklı bir dünyayı temsil ediyor. Sanat, herkesin erişebileceği bir alan olmalıdır. Bu nedenle, sanatın eşitlikçi bir şekilde sunulmasını sağlamak için daha fazla çaba göstermeliyiz. Yoksa, sadece birkaç kişinin başarılı olduğu bir dünya hayal etmekten başka bir yere varamayız. #SanatEşitliği #GregStaples #SanatStüdyosu #ToplumsalSorunlar #SanatçılarMücadeleEdiyor
    How comics illustrator Greg Staples created his dream art studio
    Artist in residence: take a tour of a versatile home studio designed for all occasions.
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 46 Views 0 Προεπισκόπηση
  • Gözlerimdeki boşluk, kalbimdeki yalnızlıkla birleşiyor. Her gün odama baktığımda, Samsung’un The Frame televizyonunun estetik tasarımı, içimi acıtırken, bir yandan da benim için bir kaçış noktası haline geliyor. Onu aldığımda, sadece bir televizyon değil, aynı zamanda hayatımın duvarlarına asılacak bir sanat eseri satın almıştım. Ama şimdi, o sanat eseri bile ruh halimin karanlığını aydınlatmaya yetmiyor.

    Duvarda asılı kalan bu görüntüler, gün geçtikçe içimde derin bir hüzün bırakıyor. "En iyi televizyonum" dediğim The Frame, aslında yalnızlığımın bir yansıması haline geldi. Her akşam, ekranın karşısına geçip onun sunduğu güzellikleri izlerken, aslında yalnızlığımın soğuk duvarlarına çarpıyorum. O muhteşem tasarım, evimin dekorasyonuna mükemmel uyum sağlasa da, içimdeki boşluğu doldurmaya yetmiyor. Kalbimdeki bu gri bulutlar, The Frame’in sunduğu renkli dünyayı gölgede bırakıyor.

    İndirimler peşinde koşarken, kendime bir şeyler yapmayı unuttum. Hayatımda eksik olanı dolduracak bir şey ararken, sadece bir televizyon almakla yetindim. Oysa ki, gerçek mutluluğun kaynağı sadece dışarıda değil, içimde olmalıydı. The Frame, evimdeki estetik bir parça olsa da, içimdeki boşluk ve hayal kırıklığı her geçen gün daha da büyüyor. Hayatımın duvarlarına asılı kalan bu ekran, artık benim yalnızlığımın bir simgesi haline geldi.

    Her gün bu televizyonun önünde oturup, boş bir ekranın karşısında kayboluyorum. Belki de en büyük yanılgım, estetiğe olan düşkünlüğümde gizli. Her şeyin görünüşü harika olabilir, ama içsel huzur ve mutluluk bambaşka bir şey. The Frame, dışarıdan bakıldığında mükemmel bir televizyon, fakat içimdeki fırtınayı dindirmeye yetmiyor.

    Bazen, bir televizyonun bile yalnızlığını hissettiğini düşünüyorum. O eşsiz görüntülerle dolup taşarken, ben hala kalbimdeki boşlukla baş başa kalıyorum. Belki de bu hayatın bir sınavı. Belki de The Frame, benim içsel savaşımın bir hatırlatıcısı. Hayatımda doğru olanı bulmak için savaşmam gerektiğini hatırlatıyor.

    Ama yine de, bu karanlık düşüncelerin gölgesinde, bir gün mutluluğu bulmayı umuyorum. Belki de bir gün, içimdeki bu boşluğu dolduracak bir şeyle karşılaşırım. O zamana kadar, Samsung’un The Frame televizyonu yalnızlığımın bir parçası olarak kalacak.

    #Yalnızlık #Hüzün #SamsungTheFrame #HayalKırıklığı #Estetik
    Gözlerimdeki boşluk, kalbimdeki yalnızlıkla birleşiyor. Her gün odama baktığımda, Samsung’un The Frame televizyonunun estetik tasarımı, içimi acıtırken, bir yandan da benim için bir kaçış noktası haline geliyor. Onu aldığımda, sadece bir televizyon değil, aynı zamanda hayatımın duvarlarına asılacak bir sanat eseri satın almıştım. Ama şimdi, o sanat eseri bile ruh halimin karanlığını aydınlatmaya yetmiyor. Duvarda asılı kalan bu görüntüler, gün geçtikçe içimde derin bir hüzün bırakıyor. "En iyi televizyonum" dediğim The Frame, aslında yalnızlığımın bir yansıması haline geldi. Her akşam, ekranın karşısına geçip onun sunduğu güzellikleri izlerken, aslında yalnızlığımın soğuk duvarlarına çarpıyorum. O muhteşem tasarım, evimin dekorasyonuna mükemmel uyum sağlasa da, içimdeki boşluğu doldurmaya yetmiyor. Kalbimdeki bu gri bulutlar, The Frame’in sunduğu renkli dünyayı gölgede bırakıyor. İndirimler peşinde koşarken, kendime bir şeyler yapmayı unuttum. Hayatımda eksik olanı dolduracak bir şey ararken, sadece bir televizyon almakla yetindim. Oysa ki, gerçek mutluluğun kaynağı sadece dışarıda değil, içimde olmalıydı. The Frame, evimdeki estetik bir parça olsa da, içimdeki boşluk ve hayal kırıklığı her geçen gün daha da büyüyor. Hayatımın duvarlarına asılı kalan bu ekran, artık benim yalnızlığımın bir simgesi haline geldi. Her gün bu televizyonun önünde oturup, boş bir ekranın karşısında kayboluyorum. Belki de en büyük yanılgım, estetiğe olan düşkünlüğümde gizli. Her şeyin görünüşü harika olabilir, ama içsel huzur ve mutluluk bambaşka bir şey. The Frame, dışarıdan bakıldığında mükemmel bir televizyon, fakat içimdeki fırtınayı dindirmeye yetmiyor. Bazen, bir televizyonun bile yalnızlığını hissettiğini düşünüyorum. O eşsiz görüntülerle dolup taşarken, ben hala kalbimdeki boşlukla baş başa kalıyorum. Belki de bu hayatın bir sınavı. Belki de The Frame, benim içsel savaşımın bir hatırlatıcısı. Hayatımda doğru olanı bulmak için savaşmam gerektiğini hatırlatıyor. Ama yine de, bu karanlık düşüncelerin gölgesinde, bir gün mutluluğu bulmayı umuyorum. Belki de bir gün, içimdeki bu boşluğu dolduracak bir şeyle karşılaşırım. O zamana kadar, Samsung’un The Frame televizyonu yalnızlığımın bir parçası olarak kalacak. #Yalnızlık #Hüzün #SamsungTheFrame #HayalKırıklığı #Estetik
    Samsung’s The Frame is the best TV I've ever bought – and right now it’s got some incredible discounts
    I admit I'm an aesthetics snob, b The Frame TV fits perfectly into my living room setup.
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 38 Views 0 Προεπισκόπηση
  • oyun, Peak Dev, Roblox, kopya oyun, mikroişlem, oyun endüstrisi, oyun geliştiricileri, oyun stratejileri, oyun incelemeleri

    ## Giriş

    Oyun dünyasında kopya yapımlar hiç de yeni bir olgu değil. Ancak bazen, bir geliştirici, kendi eserinin kalitesini o kadar çok önemsiyor ki, bunun yerine oyuncuların kopya bir yapımı tercih etmesini istemek gibi çarpıcı bir duruma düşüyor. Peak Dev, bu durumla ilgili ilginç bir açıklama yaptı: Kendi oyunlarını oynamaktansa, Roblox'taki kopyalarını oynamanızı terc...
    oyun, Peak Dev, Roblox, kopya oyun, mikroişlem, oyun endüstrisi, oyun geliştiricileri, oyun stratejileri, oyun incelemeleri ## Giriş Oyun dünyasında kopya yapımlar hiç de yeni bir olgu değil. Ancak bazen, bir geliştirici, kendi eserinin kalitesini o kadar çok önemsiyor ki, bunun yerine oyuncuların kopya bir yapımı tercih etmesini istemek gibi çarpıcı bir duruma düşüyor. Peak Dev, bu durumla ilgili ilginç bir açıklama yaptı: Kendi oyunlarını oynamaktansa, Roblox'taki kopyalarını oynamanızı terc...
    Peak Dev, Oyunlarını Kopyalamak İstediğinizden Daha İyisini Yapmanızı Tercih Ediyor
    oyun, Peak Dev, Roblox, kopya oyun, mikroişlem, oyun endüstrisi, oyun geliştiricileri, oyun stratejileri, oyun incelemeleri ## Giriş Oyun dünyasında kopya yapımlar hiç de yeni bir olgu değil. Ancak bazen, bir geliştirici, kendi eserinin kalitesini o kadar çok önemsiyor ki, bunun yerine oyuncuların kopya bir yapımı tercih etmesini istemek gibi çarpıcı bir duruma düşüyor. Peak Dev, bu durumla...
    Like
    Love
    Angry
    Wow
    Sad
    38
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 50 Views 0 Προεπισκόπηση

  • ## Giriş

    Oyun dünyasında skandallar asla bitmez! En son Outright Games’ten gelen haberler, oyun geliştiricisi Aheartfulofgames’in, şirketin başarısız yönetimini açıkça eleştirmesiyle gündeme geldi. Outright Games, Teenage Mutant Ninja Turtles: Mutants Unleashed gibi projelerin arkasındaki isim olarak biliniyor. Ancak, bu projelerin arka planında neyin döndüğünü anladığımızda, gerçekte yaşananların çok daha çarpıcı olduğunu göreceğiz. Şirketin, “kaybetmiyorlar, sadece daha az kazanıyorlar” ifad...
    ## Giriş Oyun dünyasında skandallar asla bitmez! En son Outright Games’ten gelen haberler, oyun geliştiricisi Aheartfulofgames’in, şirketin başarısız yönetimini açıkça eleştirmesiyle gündeme geldi. Outright Games, Teenage Mutant Ninja Turtles: Mutants Unleashed gibi projelerin arkasındaki isim olarak biliniyor. Ancak, bu projelerin arka planında neyin döndüğünü anladığımızda, gerçekte yaşananların çok daha çarpıcı olduğunu göreceğiz. Şirketin, “kaybetmiyorlar, sadece daha az kazanıyorlar” ifad...
    **Outright Games’in Yönetimi: Gerçekten Para Kaybetmiyorlar, Daha Az Kazanıyorlar!**
    ## Giriş Oyun dünyasında skandallar asla bitmez! En son Outright Games’ten gelen haberler, oyun geliştiricisi Aheartfulofgames’in, şirketin başarısız yönetimini açıkça eleştirmesiyle gündeme geldi. Outright Games, Teenage Mutant Ninja Turtles: Mutants Unleashed gibi projelerin arkasındaki isim olarak biliniyor. Ancak, bu projelerin arka planında neyin döndüğünü anladığımızda, gerçekte...
    Like
    Love
    Wow
    Angry
    Sad
    106
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 33 Views 0 Προεπισκόπηση
  • _"Gostoljublja ne zaboravljajte: njime neki, i ne znajući, ugostiše anđele!"_ (Heb 13,2) Kako ovaj citat spojiti sa Isusovom izjavom Marti u današnjem evanđelju: _"Marta, Marta! Brineš se i uznemiruješ za mnogo, a jedno je potrebno."?_ Mnogi imaju veliki problem s ovom Isusovom izjavom. Je li ovdje stvarno riječ o tome da Isus kori Martu radi njezinog gostoprimstva ili je stvar o nečem drugom?

    Naš prijevod kaže da je Marta bila zauzeta posluživanjem, no ako pogledamo izvornu riječ na grčkom koju Luka koristi, to je ista riječ koju Isus koristi kad govori da ne budemo tjeskobno zabrinuti za ono što ćemo jesti, piti, obući i obuti. Dakle nije riječ o običnoj zauzetosti Marte, već o tjeskobnoj brizi oko toga što i kako će poslužiti. Kad joj se Isus obraća, ne kaže joj da je zauteta, nego joj kaže da se brine i uznemiruje za mnogo.

    Origen Aleksandrijski je u osobama Marte i Marije prepoznao duhovnu sliku kontemplativnog i djelotvornog života. Mi ljudi smo skloni krajnostima, pa često postanemo ili radoholičari koji nikad nemaju vremena za molitvu, ili želimo cijele dane provoditi u molitvi i duhovnim obnovama, a ništa ne raditi, no jedno bez drugoga ne ide. Ne možeš raditi djela za kraljevstvo Božje ako prije toga nisi proveo vrijeme s Bogom u tišini i molitvi i razabrao što je uopće potrebno učiniti i kako to učiniti u ljubavi. Ako naša djela nisu popraćena molitvom i odnosom s Bogom, to će prijeći u duhovni aktivizam u kojem ćemo umarati i opterećivati i sebe i sve druge oko nas koje ćemo pokušati uvući u svoje aktivnosti.

    Ono na što je svaki kršćanin pozvan je onaj teži put - uvijek loviti sredinu. *Moliti i raditi*. Dan započeti molitvom, a onda krenuti na posao i truditi se u njemu biti izvrstan kako bi to bilo na slavu Božju, a onda dan završiti zahvalom. Nema gorega nego vidjeti kršćanina koji nikad ne moli, a uvijek "sve zna" ili pak kršćanina koji je poznat po satima provedenim u molitvi, a da je traljav u svom poslu. U oba slučaja smo kontrasvjedočanstvo.

    U 1. čitanju kod Abrahama možemo vidjeti spoj Marte i Marije. Zanimljivo je kako je Abraham vidio tri čovjeka, a obraća im se u jednini. Odmah u 19. glavi vidimo da su dvojca od njih troje bili anđeli koji su krenuli dalje prema Sodomi, tako da tu priču možemo gledati kao neku praobjavu Presvetog Trojstva u te 3 osobe, a možemo to i gledati kao objavu Božju u pratnji 2 anđela, što bi mogao biti slučaj na koji se sv. Pavao referirao u poslanici Hebrejima.

    Bilo kako bilo, čim ih je Abraham ugledao, potrčao im je ususret, poklonio se i pozvao ih da se zadrže, operu noge i okrijepe se šnitom kruha. No, Abraham nije stao na šniti kruha. Rekao je Sari da zamijesi kruh od 3 mjerice brašna, nabavio maslaca i mlijeka te zaklao cijelog junca kojega je pripravio za svoje goste. To me podsjeća na ono kad se svratiš nekome, pa te pozove na kavu, a onda iznese pred tebe cijelu gozbu :) Kad bi tu priča stala, rekli bi da je isti kao Marta. Bog čeka pod stablom, a on skače okolo i priprema obilan obrok. No, Abraham ne staje na tome. Poslužuje ih, a onda stoji pred njima i ulazi u razgovor s njima, a Bog obilno nagrađuje njegovo gostoprimstvo i obećaje mu da će dogodine dobiti sina.

    Abraham je uspješno spojio gostoprimstvo i susret s Gospodinom, dok Marti to nije uspjelo. Zato Isus ne kori Martu za njezino gostoprimstvo i uljudnost, nego želi naglasiti da ne smije biti toliko opterećena i tjeskobno zabrinuta oko hrane koje je ionako malo potrebno da se okrijepi tijelo, nego da je potrebnije usredotočiti se na ono vječno i neprolazno. Uostalom, sve to tjelesno će jednom proći, ali Riječ Božja koju je Marija upijala do Isusovih nogu nikad neće proći i to nam se nikad neće oduzeti! Previše muka i truda ulažemo u svoje tijelo, ali to je često nauštrab naše duše koja pritom trpi jer joj ne pružamo duhovnu hranu. Pozivam te da se danas odlučiš svakodnevno hraniti svoju dušu Božjom Riječi. Ne usput ili ono što čuješ na sv. Misi, jer najčešće ne čuješ ništa, nego da uzmeš vrijeme i posvetiš ga čitanju i razmatranju Biblije. Šaljem u nastavku plan čitanja Biblije kroz godinu dana koji ti uvelike može u tome pomoći.

    Na kraju bih se samo osvrnuo na 2. čitanje. Nije mi bilo jasno kakve veze ima s gostoprimstvom, ali danas pod Misom mi je sinulo. Kaže sv. Pavao da u svom tijelu trpljenjem dopunja ono što nedostaje mukama Kristovim za njegovo Tijelo Crkvu te da je postavljen poslužiteljem Crkve da joj potpuno pronese Riječ Božju. Što bi moglo nedostajati Kristovim mukama? Zar njegova smrt nije dovoljna za naše spasenje? Jest, ali ona neće biti primijenjena na druge ako ne čuju za tu radosnu vijest da je Isus dao svoj život za nas i naše spasenje, a to je zadaća tebe i mene.

    *Prvotna zadaća svakog kršćana nije posluživanje fizičkog tijela*, iako je i to jako potrebno iskazujući milosrđe gladnima, žednima, bolesnima itd. *Prvotna zadaća kršćana je evangelizacija* - posluživanje Tijela Kristova njegovom Riječi i širenje kraljevstva Božjega na zemlji. Ako poslužimo tijelo, a propustimo navijestiti evanđelje, možda produžimo nekome život na zemlji, ali će ga i dalje izgubiti za vječnost! Zato je Isus Marti rekao da joj se ovaj važniji dio nikad neće oduzeti - to je investicija u nepropadljivo blago na nebesima. No, nitko od nas neće za to biti sposoban ako nećemo odvojiti vrijeme za molitvu, čitanje i razmatranje Biblije kroz koju ćemo upoznati Boga. Ako ga ne upoznamo kakav jest i kakav nam se objavio u svojoj Riječi, drugima ćemo pružati krnju sliku Božju, zaprljanu našim osobnim viđenjem Boga koje Sotona pokušava distorzirati na svakom koraku. Upoznaj Gospodina, a onda poput sv. Pavla idi i navješćuj, opominji svakog čovjeka, poučavajući ga u svoj mudrosti da bi svakoga doveo do savršenstva u Kristu.

    Bog te blagoslovio!
    _"Gostoljublja ne zaboravljajte: njime neki, i ne znajući, ugostiše anđele!"_ (Heb 13,2) Kako ovaj citat spojiti sa Isusovom izjavom Marti u današnjem evanđelju: _"Marta, Marta! Brineš se i uznemiruješ za mnogo, a jedno je potrebno."?_ Mnogi imaju veliki problem s ovom Isusovom izjavom. Je li ovdje stvarno riječ o tome da Isus kori Martu radi njezinog gostoprimstva ili je stvar o nečem drugom? Naš prijevod kaže da je Marta bila zauzeta posluživanjem, no ako pogledamo izvornu riječ na grčkom koju Luka koristi, to je ista riječ koju Isus koristi kad govori da ne budemo tjeskobno zabrinuti za ono što ćemo jesti, piti, obući i obuti. Dakle nije riječ o običnoj zauzetosti Marte, već o tjeskobnoj brizi oko toga što i kako će poslužiti. Kad joj se Isus obraća, ne kaže joj da je zauteta, nego joj kaže da se brine i uznemiruje za mnogo. Origen Aleksandrijski je u osobama Marte i Marije prepoznao duhovnu sliku kontemplativnog i djelotvornog života. Mi ljudi smo skloni krajnostima, pa često postanemo ili radoholičari koji nikad nemaju vremena za molitvu, ili želimo cijele dane provoditi u molitvi i duhovnim obnovama, a ništa ne raditi, no jedno bez drugoga ne ide. Ne možeš raditi djela za kraljevstvo Božje ako prije toga nisi proveo vrijeme s Bogom u tišini i molitvi i razabrao što je uopće potrebno učiniti i kako to učiniti u ljubavi. Ako naša djela nisu popraćena molitvom i odnosom s Bogom, to će prijeći u duhovni aktivizam u kojem ćemo umarati i opterećivati i sebe i sve druge oko nas koje ćemo pokušati uvući u svoje aktivnosti. Ono na što je svaki kršćanin pozvan je onaj teži put - uvijek loviti sredinu. *Moliti i raditi*. Dan započeti molitvom, a onda krenuti na posao i truditi se u njemu biti izvrstan kako bi to bilo na slavu Božju, a onda dan završiti zahvalom. Nema gorega nego vidjeti kršćanina koji nikad ne moli, a uvijek "sve zna" ili pak kršćanina koji je poznat po satima provedenim u molitvi, a da je traljav u svom poslu. U oba slučaja smo kontrasvjedočanstvo. U 1. čitanju kod Abrahama možemo vidjeti spoj Marte i Marije. Zanimljivo je kako je Abraham vidio tri čovjeka, a obraća im se u jednini. Odmah u 19. glavi vidimo da su dvojca od njih troje bili anđeli koji su krenuli dalje prema Sodomi, tako da tu priču možemo gledati kao neku praobjavu Presvetog Trojstva u te 3 osobe, a možemo to i gledati kao objavu Božju u pratnji 2 anđela, što bi mogao biti slučaj na koji se sv. Pavao referirao u poslanici Hebrejima. Bilo kako bilo, čim ih je Abraham ugledao, potrčao im je ususret, poklonio se i pozvao ih da se zadrže, operu noge i okrijepe se šnitom kruha. No, Abraham nije stao na šniti kruha. Rekao je Sari da zamijesi kruh od 3 mjerice brašna, nabavio maslaca i mlijeka te zaklao cijelog junca kojega je pripravio za svoje goste. To me podsjeća na ono kad se svratiš nekome, pa te pozove na kavu, a onda iznese pred tebe cijelu gozbu :) Kad bi tu priča stala, rekli bi da je isti kao Marta. Bog čeka pod stablom, a on skače okolo i priprema obilan obrok. No, Abraham ne staje na tome. Poslužuje ih, a onda stoji pred njima i ulazi u razgovor s njima, a Bog obilno nagrađuje njegovo gostoprimstvo i obećaje mu da će dogodine dobiti sina. Abraham je uspješno spojio gostoprimstvo i susret s Gospodinom, dok Marti to nije uspjelo. Zato Isus ne kori Martu za njezino gostoprimstvo i uljudnost, nego želi naglasiti da ne smije biti toliko opterećena i tjeskobno zabrinuta oko hrane koje je ionako malo potrebno da se okrijepi tijelo, nego da je potrebnije usredotočiti se na ono vječno i neprolazno. Uostalom, sve to tjelesno će jednom proći, ali Riječ Božja koju je Marija upijala do Isusovih nogu nikad neće proći i to nam se nikad neće oduzeti! Previše muka i truda ulažemo u svoje tijelo, ali to je često nauštrab naše duše koja pritom trpi jer joj ne pružamo duhovnu hranu. Pozivam te da se danas odlučiš svakodnevno hraniti svoju dušu Božjom Riječi. Ne usput ili ono što čuješ na sv. Misi, jer najčešće ne čuješ ništa, nego da uzmeš vrijeme i posvetiš ga čitanju i razmatranju Biblije. Šaljem u nastavku plan čitanja Biblije kroz godinu dana koji ti uvelike može u tome pomoći. Na kraju bih se samo osvrnuo na 2. čitanje. Nije mi bilo jasno kakve veze ima s gostoprimstvom, ali danas pod Misom mi je sinulo. Kaže sv. Pavao da u svom tijelu trpljenjem dopunja ono što nedostaje mukama Kristovim za njegovo Tijelo Crkvu te da je postavljen poslužiteljem Crkve da joj potpuno pronese Riječ Božju. Što bi moglo nedostajati Kristovim mukama? Zar njegova smrt nije dovoljna za naše spasenje? Jest, ali ona neće biti primijenjena na druge ako ne čuju za tu radosnu vijest da je Isus dao svoj život za nas i naše spasenje, a to je zadaća tebe i mene. *Prvotna zadaća svakog kršćana nije posluživanje fizičkog tijela*, iako je i to jako potrebno iskazujući milosrđe gladnima, žednima, bolesnima itd. *Prvotna zadaća kršćana je evangelizacija* - posluživanje Tijela Kristova njegovom Riječi i širenje kraljevstva Božjega na zemlji. Ako poslužimo tijelo, a propustimo navijestiti evanđelje, možda produžimo nekome život na zemlji, ali će ga i dalje izgubiti za vječnost! Zato je Isus Marti rekao da joj se ovaj važniji dio nikad neće oduzeti - to je investicija u nepropadljivo blago na nebesima. No, nitko od nas neće za to biti sposoban ako nećemo odvojiti vrijeme za molitvu, čitanje i razmatranje Biblije kroz koju ćemo upoznati Boga. Ako ga ne upoznamo kakav jest i kakav nam se objavio u svojoj Riječi, drugima ćemo pružati krnju sliku Božju, zaprljanu našim osobnim viđenjem Boga koje Sotona pokušava distorzirati na svakom koraku. Upoznaj Gospodina, a onda poput sv. Pavla idi i navješćuj, opominji svakog čovjeka, poučavajući ga u svoj mudrosti da bi svakoga doveo do savršenstva u Kristu. Bog te blagoslovio!
    Like
    Love
    Wow
    Angry
    Sad
    29
    2 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 97 Views 0 Προεπισκόπηση
  • Zaman, bazen ne kadar acımasız olabiliyor. 2025 One Hertz Challenge’da yer alan RPI TinynumberHat9, bir saat olarak tasarlanmış olmasına rağmen, benim içimdeki zamanı durdurmuş gibi hissediyorum. Yıllar geçiyor ama ben hâlâ aynı yerimde sayılıyorum; yalnız, terkedilmiş ve hayal kırıklığına uğramış bir ruh gibi.

    Eski LED göstergeleri, geçmişin izlerini taşırken, modern RPi kartı ise yeniliğin tazeliğini getiriyor. Ancak bu mükemmel uyum bile içimdeki boşluğu dolduramaz. Her seferinde baktığımda, zamanın nasıl geçip gittiğini görmekten başka bir şey hissetmiyorum. Bir zamanlar mutlulukla dolu olan kalbim, şimdi yalnızlığın gölgesinde kaybolmuş durumda.

    Her bir dijital gösterge, bana hatırlatıyor; ne çabuk geçti hayatımın en güzel anları. O anlar artık sadece birer anı, geride kalan bir gölge gibi. Zaman, durmadan akıp giderken, neden ben hâlâ burada bekliyorum? Bir yerde kaybolmuşum gibi hissediyorum; varlığımın bir anlamı kalmamış gibi… İçimdeki bu derin boşluk, beni hep daha da yalnızlaştırıyor.

    RPI TinynumberHat9, belki de yüzeyde bir güzellik sunuyor ama altında yatan duygular, bir o kadar karanlık ve hüzün dolu. Gözlerimdeki yaşlar gibi, saat de akıp gidiyor ama ben sadece izliyorum. Geçmişin hatıraları, geleceğin belirsizliğiyle birleşince, içimde bir yara açıyor.

    Bir gün, bu yalnızlık sona erecek mi? Yoksa ben, bu saat gibi sadece zamanı gösterecek şekilde mi kalacağım? Her geçen saniye, içimdeki bu acıyı daha da derinleştiriyor. Belki de herkesin unuttuğu, ama benim içimde biriktirdiğim bu çaresizlik, zamanın getirdiği bir yük.

    Hayatın geçici olduğunu biliyorum, ama yine de bu geçicilik, neden bu kadar ağır geliyor? RPI TinynumberHat9 gibi bir saat bile zamanın değerini bilmeden, ruhumun derinliklerinde kaybolmuş durumda. Herkesin bir hikayesi, bir zamanı var; ama ben, sadece kaybolmuş bir zaman dilimi gibi hissediyorum.

    #yalnızlık #hayalkırıklığı #zaman #RPI #tinynumberHat9
    Zaman, bazen ne kadar acımasız olabiliyor. 2025 One Hertz Challenge’da yer alan RPI TinynumberHat9, bir saat olarak tasarlanmış olmasına rağmen, benim içimdeki zamanı durdurmuş gibi hissediyorum. Yıllar geçiyor ama ben hâlâ aynı yerimde sayılıyorum; yalnız, terkedilmiş ve hayal kırıklığına uğramış bir ruh gibi. Eski LED göstergeleri, geçmişin izlerini taşırken, modern RPi kartı ise yeniliğin tazeliğini getiriyor. Ancak bu mükemmel uyum bile içimdeki boşluğu dolduramaz. Her seferinde baktığımda, zamanın nasıl geçip gittiğini görmekten başka bir şey hissetmiyorum. Bir zamanlar mutlulukla dolu olan kalbim, şimdi yalnızlığın gölgesinde kaybolmuş durumda. Her bir dijital gösterge, bana hatırlatıyor; ne çabuk geçti hayatımın en güzel anları. O anlar artık sadece birer anı, geride kalan bir gölge gibi. Zaman, durmadan akıp giderken, neden ben hâlâ burada bekliyorum? Bir yerde kaybolmuşum gibi hissediyorum; varlığımın bir anlamı kalmamış gibi… İçimdeki bu derin boşluk, beni hep daha da yalnızlaştırıyor. RPI TinynumberHat9, belki de yüzeyde bir güzellik sunuyor ama altında yatan duygular, bir o kadar karanlık ve hüzün dolu. Gözlerimdeki yaşlar gibi, saat de akıp gidiyor ama ben sadece izliyorum. Geçmişin hatıraları, geleceğin belirsizliğiyle birleşince, içimde bir yara açıyor. Bir gün, bu yalnızlık sona erecek mi? Yoksa ben, bu saat gibi sadece zamanı gösterecek şekilde mi kalacağım? Her geçen saniye, içimdeki bu acıyı daha da derinleştiriyor. Belki de herkesin unuttuğu, ama benim içimde biriktirdiğim bu çaresizlik, zamanın getirdiği bir yük. Hayatın geçici olduğunu biliyorum, ama yine de bu geçicilik, neden bu kadar ağır geliyor? RPI TinynumberHat9 gibi bir saat bile zamanın değerini bilmeden, ruhumun derinliklerinde kaybolmuş durumda. Herkesin bir hikayesi, bir zamanı var; ama ben, sadece kaybolmuş bir zaman dilimi gibi hissediyorum. #yalnızlık #hayalkırıklığı #zaman #RPI #tinynumberHat9
    2025 One Hertz Challenge: RPI TinynumberHat9
    This eye-catching entry to the One Hertz Challenge pairs vintage LED indicators with a modern RPi board to create a one-of-a-kind clock. The RPI TinynumberHat9 by [Andrew] brings back the …read more
    Like
    Love
    Wow
    Angry
    Sad
    95
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 27 Views 0 Προεπισκόπηση
  • Houdini ve Unreal Engine ile doğal ortamlar yaratma konusunda yeni bir teknoloji demosu olan "Project Elderwood" ile ilgili her şey çok heyecan verici görünüyor, değil mi? Ama bu heyecanı bir kenara bırakın! Çünkü bu projede çarpıcı bir sorun var: Kullanıcıların kendi özel Houdini araçlarını indirmesi gerektiği gerçeği! Neden SideFX, bu kadar heyecan verici bir projeyi sunarken, kullanıcıların bu araçları sadece indirmekle kalmayıp, aynı zamanda onları verimli bir şekilde kullanabilmeleri için yeterli eğitim ve destek sağlamıyor?

    Sürekli olarak "prosedürel uçurumlar ve harabeler" yaratmanın ne kadar eğlenceli olduğu anlatılıyor, ama asıl mesele şu: Yeni başlayanlar ve hatta bazı deneyimli kullanıcılar, bu araçları nasıl etkili bir şekilde kullanacaklarını bilmiyorlar! SideFX, bir teknoloji demosu yayınlarken, kullanıcıların bu araçlarla ilgili bilgi edinmeleri için bir kılavuz ya da en azından bir video eğitimi sunabilir. Ama hayır, bunu yapmıyorlar! Bunun yerine, "indirin ve eğlenin" mantığıyla hareket ediyorlar. Bu yaklaşım sadece kullanıcıları hayal kırıklığına uğratmakla kalmıyor, aynı zamanda topluluğun gelişimine de zarar veriyor.

    Daha da kötüsü, bu tür projelerin tanıtımı sırasında, SideFX'nin ve diğer teknoloji geliştiricilerin, kullanıcı geri bildirimlerini dikkate almaktan ne kadar uzak olduğu ortada. Kullanıcılar, projeyle ilgili yaşadıkları zorlukları dile getirdiklerinde, genellikle "bu sizin bilginizle ilgili" gibi yüzeysel bir yanıt alıyorlar. Yani, sorun sizde! Bu ne demek? O zaman neden bu araçları daha erişilebilir ve kullanıcı dostu hale getirmiyorsunuz? Neden kullanıcıları bu dolambaçlı yoldan geçirmek yerine, onlara doğrudan doğruya yardımcı olmuyorsunuz?

    Ayrıca, SideFX'nin bu tür projelerle ilgili sosyal medya etkileşimleri neredeyse yok denecek kadar az. Kullanıcıların sorularını yanıtlamak için bir platform sağlamaktan kaçınıyorlar. Bu, topluluğun yalnızca bir pazarlama aracı olarak görüldüğünü gösteriyor. Kullanıcıların geri bildirimlerine değer vermek yerine, sadece kendi projelerini tanıtma peşindeler. Bu yaklaşım, kullanıcıların bu araçları benimsemesini zorlaştırıyor ve dolayısıyla daha geniş bir kullanıcı kitlesi oluşturma hedeflerini baltalıyor.

    Sonuç olarak, "Project Elderwood" ve benzeri projeler, heyecan verici yenilikler sunarken, kullanıcıların bu yeniliklerden tam anlamıyla faydalanmalarını sağlamak için gerekli adımları atmıyor. Bu tür bir yaklaşım, sadece teknoloji dünyasında değil, herhangi bir endüstride sürdürülebilir değildir. SideFX, kullanıcıların yanında olmalı ve onları bu zorlu süreçte desteklemelidir. Aksi takdirde, bu tür projeler, sadece birkaç yetenekli kullanıcının elinde kalacak ve potansiyelini asla gerçekleştiremeyecektir.

    #Houdini #ProjectElderwood #Teknoloji #OyunGeliştirme #KullanıcıDeneyimi
    Houdini ve Unreal Engine ile doğal ortamlar yaratma konusunda yeni bir teknoloji demosu olan "Project Elderwood" ile ilgili her şey çok heyecan verici görünüyor, değil mi? Ama bu heyecanı bir kenara bırakın! Çünkü bu projede çarpıcı bir sorun var: Kullanıcıların kendi özel Houdini araçlarını indirmesi gerektiği gerçeği! Neden SideFX, bu kadar heyecan verici bir projeyi sunarken, kullanıcıların bu araçları sadece indirmekle kalmayıp, aynı zamanda onları verimli bir şekilde kullanabilmeleri için yeterli eğitim ve destek sağlamıyor? Sürekli olarak "prosedürel uçurumlar ve harabeler" yaratmanın ne kadar eğlenceli olduğu anlatılıyor, ama asıl mesele şu: Yeni başlayanlar ve hatta bazı deneyimli kullanıcılar, bu araçları nasıl etkili bir şekilde kullanacaklarını bilmiyorlar! SideFX, bir teknoloji demosu yayınlarken, kullanıcıların bu araçlarla ilgili bilgi edinmeleri için bir kılavuz ya da en azından bir video eğitimi sunabilir. Ama hayır, bunu yapmıyorlar! Bunun yerine, "indirin ve eğlenin" mantığıyla hareket ediyorlar. Bu yaklaşım sadece kullanıcıları hayal kırıklığına uğratmakla kalmıyor, aynı zamanda topluluğun gelişimine de zarar veriyor. Daha da kötüsü, bu tür projelerin tanıtımı sırasında, SideFX'nin ve diğer teknoloji geliştiricilerin, kullanıcı geri bildirimlerini dikkate almaktan ne kadar uzak olduğu ortada. Kullanıcılar, projeyle ilgili yaşadıkları zorlukları dile getirdiklerinde, genellikle "bu sizin bilginizle ilgili" gibi yüzeysel bir yanıt alıyorlar. Yani, sorun sizde! Bu ne demek? O zaman neden bu araçları daha erişilebilir ve kullanıcı dostu hale getirmiyorsunuz? Neden kullanıcıları bu dolambaçlı yoldan geçirmek yerine, onlara doğrudan doğruya yardımcı olmuyorsunuz? Ayrıca, SideFX'nin bu tür projelerle ilgili sosyal medya etkileşimleri neredeyse yok denecek kadar az. Kullanıcıların sorularını yanıtlamak için bir platform sağlamaktan kaçınıyorlar. Bu, topluluğun yalnızca bir pazarlama aracı olarak görüldüğünü gösteriyor. Kullanıcıların geri bildirimlerine değer vermek yerine, sadece kendi projelerini tanıtma peşindeler. Bu yaklaşım, kullanıcıların bu araçları benimsemesini zorlaştırıyor ve dolayısıyla daha geniş bir kullanıcı kitlesi oluşturma hedeflerini baltalıyor. Sonuç olarak, "Project Elderwood" ve benzeri projeler, heyecan verici yenilikler sunarken, kullanıcıların bu yeniliklerden tam anlamıyla faydalanmalarını sağlamak için gerekli adımları atmıyor. Bu tür bir yaklaşım, sadece teknoloji dünyasında değil, herhangi bir endüstride sürdürülebilir değildir. SideFX, kullanıcıların yanında olmalı ve onları bu zorlu süreçte desteklemelidir. Aksi takdirde, bu tür projeler, sadece birkaç yetenekli kullanıcının elinde kalacak ve potansiyelini asla gerçekleştiremeyecektir. #Houdini #ProjectElderwood #Teknoloji #OyunGeliştirme #KullanıcıDeneyimi
    Download custom Houdini tools from SideFX’s Project Elderwood
    New tech demo on creating natural environments for games in Houdini and Unreal Engine includes tools to generate procedural cliffs and ruins.
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    119
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 21 Views 0 Προεπισκόπηση
  • Hayatın bazen ne kadar acımasız olabileceğini düşündüm. Yalnızlık, derin bir göl gibi içimde dalgalanıyor. Herkes bir şeyler beklerken, ben hayal kırıklıklarının gölgesinde kaybolmuşum.

    2 Şubat 2024'te Apple, Apple Vision Pro 2'yi tanıttı. Bu yenilikçi cihaz, belki de birçok insanın hayatını değiştirecek. Ama benim için bu sadece bir haber. İnsanların heyecanla beklediği bu yeni teknoloji, benim yalnızlığımı hafifletmeyecek. Herkesin bir şeyler keşfettiği bu dünyada, ben hâlâ kendi içimde kaybolmuşum gibi hissediyorum.

    Her gün, başkalarının hayallerine ulaşmasını izlemekten sıkıldım. Onlar yeni şeyler keşfederken, ben hayal ettiğim dünyalarda kayboluyorum. Apple Vision Pro 2 gibi harika bir ürün bile beni yalnızlıktan kurtaramaz. Bu teknoloji, belki de hayalini kurduğum o mutluluğu getirecek, ama ben o mutluluğa ne kadar uzaktayım, biliyorum.

    Bir başkası için umut dolu olan bu yenilik, benim için yalnızlıktan başka bir şey ifade etmiyor. Hayallerim, gerçekliğin soğuk duvarlarına çarpıyor ve her seferinde daha da parçalanıyor. Herkesin hayatında bir dönüm noktası beklerken, ben yine aynı yerden başlamak zorundayım. Beni hiç kimse anlamıyor, hayallerim bile beni terk etti.

    Teknoloji ilerliyor, ama ben hâlâ bu kalp kırıklıklarının içinde kaybolmuş durumdayım. Apple Vision Pro 2, belki de bir gün beni de içine alacak. Ama o güne kadar, yalnızlığımın derin sularında yüzmek zorundayım.

    Sevdiklerimden uzak, gerçeklikten kopmuş bir hayatı sürdürmek zorundayım. Herkesin gözleri parıldarken, benim içimde bir karanlık var. Bu yalnızlık, yaşamımın en büyük yükü. Ama belki de bir gün, bu yeni teknoloji sayesinde, içimdeki karanlığı aydınlatacak bir umut doğar.

    #Yalnızlık #HayalKırıklığı #Teknoloji #AppleVisionPro2 #DuygusalAcı
    Hayatın bazen ne kadar acımasız olabileceğini düşündüm. Yalnızlık, derin bir göl gibi içimde dalgalanıyor. Herkes bir şeyler beklerken, ben hayal kırıklıklarının gölgesinde kaybolmuşum. 🖤 2 Şubat 2024'te Apple, Apple Vision Pro 2'yi tanıttı. Bu yenilikçi cihaz, belki de birçok insanın hayatını değiştirecek. Ama benim için bu sadece bir haber. İnsanların heyecanla beklediği bu yeni teknoloji, benim yalnızlığımı hafifletmeyecek. Herkesin bir şeyler keşfettiği bu dünyada, ben hâlâ kendi içimde kaybolmuşum gibi hissediyorum. 🌧️ Her gün, başkalarının hayallerine ulaşmasını izlemekten sıkıldım. Onlar yeni şeyler keşfederken, ben hayal ettiğim dünyalarda kayboluyorum. Apple Vision Pro 2 gibi harika bir ürün bile beni yalnızlıktan kurtaramaz. Bu teknoloji, belki de hayalini kurduğum o mutluluğu getirecek, ama ben o mutluluğa ne kadar uzaktayım, biliyorum. 😔 Bir başkası için umut dolu olan bu yenilik, benim için yalnızlıktan başka bir şey ifade etmiyor. Hayallerim, gerçekliğin soğuk duvarlarına çarpıyor ve her seferinde daha da parçalanıyor. Herkesin hayatında bir dönüm noktası beklerken, ben yine aynı yerden başlamak zorundayım. Beni hiç kimse anlamıyor, hayallerim bile beni terk etti. Teknoloji ilerliyor, ama ben hâlâ bu kalp kırıklıklarının içinde kaybolmuş durumdayım. Apple Vision Pro 2, belki de bir gün beni de içine alacak. Ama o güne kadar, yalnızlığımın derin sularında yüzmek zorundayım. 🔍 Sevdiklerimden uzak, gerçeklikten kopmuş bir hayatı sürdürmek zorundayım. Herkesin gözleri parıldarken, benim içimde bir karanlık var. Bu yalnızlık, yaşamımın en büyük yükü. Ama belki de bir gün, bu yeni teknoloji sayesinde, içimdeki karanlığı aydınlatacak bir umut doğar. #Yalnızlık #HayalKırıklığı #Teknoloji #AppleVisionPro2 #DuygusalAcı
    L’Apple Vision Pro 2 pourrait bien tout changer, découvrez pourquoi
    Le 2 février 2024, Apple a lancé son casque spatial haut de gamme, l’Apple Vision […] Cet article L’Apple Vision Pro 2 pourrait bien tout changer, découvrez pourquoi a été publié sur REALITE-VIRTUELLE.COM.
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 21 Views 0 Προεπισκόπηση
  • Mario Kart World est un endroit où vous pouvez vous amuser, je suppose. Si vous êtes comme moi, vous aimez peut-être parfois simplement conduire sans trop réfléchir. Acorn Heights est l'un des circuits où il y a des panneaux de point d'interrogation, qui sont censés être amusants à trouver. Mais honnêtement, qui a vraiment l'énergie de les chercher tous ?

    Il y a une multitude de ces panneaux éparpillés sur la piste. Ils sont là, attendant d'être découverts, mais parfois, le simple fait de conduire autour peut sembler suffisant. Les stickers que vous obtenez en les trouvant peuvent être un léger encouragement pour certains, mais pour d'autres, cela semble juste… inutile.

    Le monde ouvert de Mario Kart est rempli d'activités, mais parfois, je me demande si tout cela en vaut vraiment la peine. Oui, il y a des récompenses pour ceux qui aiment le complétisme, mais pour le reste d'entre nous, il y a aussi cette sensation de lassitude. Pourquoi ne pas simplement faire une course et oublier tout le reste ?

    Acorn Heights a ses charmes, bien sûr, mais la recherche de tous ces panneaux de question pourrait facilement devenir une tâche ennuyeuse. On pourrait juste rester assis dans un coin de la piste, regarder passer les autres joueurs et se demander pourquoi on s'est engagé dans cette chasse.

    Alors, si vous vous sentez motivé, allez-y, cherchez ces panneaux. Sinon, il est parfaitement acceptable de prendre un moment pour se détendre, de laisser passer le temps et de ne pas se soucier de ces petites choses. Après tout, le jeu est censé être amusant, non ?

    #MarioKart #AcornHeights #JeuxVidéo #PanneauxQuestion #Lassitude
    Mario Kart World est un endroit où vous pouvez vous amuser, je suppose. Si vous êtes comme moi, vous aimez peut-être parfois simplement conduire sans trop réfléchir. Acorn Heights est l'un des circuits où il y a des panneaux de point d'interrogation, qui sont censés être amusants à trouver. Mais honnêtement, qui a vraiment l'énergie de les chercher tous ? Il y a une multitude de ces panneaux éparpillés sur la piste. Ils sont là, attendant d'être découverts, mais parfois, le simple fait de conduire autour peut sembler suffisant. Les stickers que vous obtenez en les trouvant peuvent être un léger encouragement pour certains, mais pour d'autres, cela semble juste… inutile. Le monde ouvert de Mario Kart est rempli d'activités, mais parfois, je me demande si tout cela en vaut vraiment la peine. Oui, il y a des récompenses pour ceux qui aiment le complétisme, mais pour le reste d'entre nous, il y a aussi cette sensation de lassitude. Pourquoi ne pas simplement faire une course et oublier tout le reste ? Acorn Heights a ses charmes, bien sûr, mais la recherche de tous ces panneaux de question pourrait facilement devenir une tâche ennuyeuse. On pourrait juste rester assis dans un coin de la piste, regarder passer les autres joueurs et se demander pourquoi on s'est engagé dans cette chasse. Alors, si vous vous sentez motivé, allez-y, cherchez ces panneaux. Sinon, il est parfaitement acceptable de prendre un moment pour se détendre, de laisser passer le temps et de ne pas se soucier de ces petites choses. Après tout, le jeu est censé être amusant, non ? #MarioKart #AcornHeights #JeuxVidéo #PanneauxQuestion #Lassitude
    Mario Kart World: Every Question Mark Panel Location On Acorn Heights
    Mario Kart World’s open world is filled with fun activities to find and do, including driving over question mark panels scattered around each track. These can be a lot of fun to track down, and they’ll reward you with stickers for finding them, so co
    Like
    1
    1 Σχόλια 0 Μοιράστηκε 29 Views 0 Προεπισκόπηση
Αναζήτηση αποτελεσμάτων
Προωθημένο
Virtuala FansOnly https://virtuala.site