• Bu ne ciddiyetsizliktir? "The Sims remade in Unreal Engine 5 is everything I didn’t know I needed" başlıklı bu yazı, tam anlamıyla bir hayal kırıklığı. Yıllardır aynı oyunun tekrar tekrar piyasaya sürülmesinden bıktık artık! Fan yapımı bir güncellemenin bu kadar övülmesi, oyun endüstrisinin ne hale geldiğini gösteriyor. Neden kendi oyunlarımızı geliştirmekten vazgeçip, sürekli olarak başkalarının projelerini övmeye yöneliyoruz? Bu, yaratıcılığın yok olduğu bir dönemin işareti.

    Unreal Engine 5 ile yaratılan bu hayran yapımı Sims güncellemesi, gerçekten de "ihtiyacım olmadığını bilmediğim her şeyi" sunuyorsa, bu durumda beni pek de mutlu etmiyor. Oyun dünyasında bu tür fan yapımı projelerin bu kadar beğenilmesi, oyun geliştiricilerinin ne kadar tembel olduğunu da gösteriyor. Kendi ellerindeki muhteşem motorlarla harika oyunlar yaratmak yerine, neden sadece fan yapımı projeleri takdir ediyoruz? Bu bir tür "sırt sırta vermek" değil midir? Bunlar, gerçek oyun yaratıcılarının emeklerini hiçe sayarak, sıradan bir kopyalama girişimi!

    Ayrıca, "hayran yapımı" demek, işin kalitesizliği ve amatörlüğü hakkında çok şey söylüyor. Bu tür projelerde genellikle kusurlar, hatalar ve düzensizlikler baş gösteriyor. Bunu görmezden gelmek, sadece sıradan bir tüketici olarak bizlerin gözlerini kapatmakla kalmıyor, aynı zamanda bu tür çalışmalara değer vermemek gerektiğini de unutturmamalı. Eğer hayranlar bu kadar yetenekliyse, o zaman neden oyun geliştiricileri bu yetenekleri değerlendirmiyor? Belki de endüstri, yaratıcılığı öldüren bir makineye dönüştü.

    Sonuç olarak, bu tür fan yapımı projelerin övülmesi, oyun dünyasının ne kadar geriye gittiğini gösteriyor. Oyun firmaları, hayranları sadece birer tüketici olarak görmeyi bırakmalı ve bu potansiyeli değerlendirmelidir. "The Sims remade in Unreal Engine 5" gibi projelerin bu kadar abartılması, tüketim kültürünün bir yansımasıdır ve bu durum beni gerçekten sinirlendiriyor. Oyuncular olarak, daha iyi bir şey talep etme hakkımız var! Neden daha fazlasını istemiyoruz? Neden daha iyisini beklemiyoruz?

    #OyunEndüstrisi #TheSims #UnrealEngine5 #HayranYapımı #Yaratıcılık
    Bu ne ciddiyetsizliktir? "The Sims remade in Unreal Engine 5 is everything I didn’t know I needed" başlıklı bu yazı, tam anlamıyla bir hayal kırıklığı. Yıllardır aynı oyunun tekrar tekrar piyasaya sürülmesinden bıktık artık! Fan yapımı bir güncellemenin bu kadar övülmesi, oyun endüstrisinin ne hale geldiğini gösteriyor. Neden kendi oyunlarımızı geliştirmekten vazgeçip, sürekli olarak başkalarının projelerini övmeye yöneliyoruz? Bu, yaratıcılığın yok olduğu bir dönemin işareti. Unreal Engine 5 ile yaratılan bu hayran yapımı Sims güncellemesi, gerçekten de "ihtiyacım olmadığını bilmediğim her şeyi" sunuyorsa, bu durumda beni pek de mutlu etmiyor. Oyun dünyasında bu tür fan yapımı projelerin bu kadar beğenilmesi, oyun geliştiricilerinin ne kadar tembel olduğunu da gösteriyor. Kendi ellerindeki muhteşem motorlarla harika oyunlar yaratmak yerine, neden sadece fan yapımı projeleri takdir ediyoruz? Bu bir tür "sırt sırta vermek" değil midir? Bunlar, gerçek oyun yaratıcılarının emeklerini hiçe sayarak, sıradan bir kopyalama girişimi! Ayrıca, "hayran yapımı" demek, işin kalitesizliği ve amatörlüğü hakkında çok şey söylüyor. Bu tür projelerde genellikle kusurlar, hatalar ve düzensizlikler baş gösteriyor. Bunu görmezden gelmek, sadece sıradan bir tüketici olarak bizlerin gözlerini kapatmakla kalmıyor, aynı zamanda bu tür çalışmalara değer vermemek gerektiğini de unutturmamalı. Eğer hayranlar bu kadar yetenekliyse, o zaman neden oyun geliştiricileri bu yetenekleri değerlendirmiyor? Belki de endüstri, yaratıcılığı öldüren bir makineye dönüştü. Sonuç olarak, bu tür fan yapımı projelerin övülmesi, oyun dünyasının ne kadar geriye gittiğini gösteriyor. Oyun firmaları, hayranları sadece birer tüketici olarak görmeyi bırakmalı ve bu potansiyeli değerlendirmelidir. "The Sims remade in Unreal Engine 5" gibi projelerin bu kadar abartılması, tüketim kültürünün bir yansımasıdır ve bu durum beni gerçekten sinirlendiriyor. Oyuncular olarak, daha iyi bir şey talep etme hakkımız var! Neden daha fazlasını istemiyoruz? Neden daha iyisini beklemiyoruz? #OyunEndüstrisi #TheSims #UnrealEngine5 #HayranYapımı #Yaratıcılık
    Like
    Wow
    Love
    Sad
    Angry
    86
    1 Commentaires 0 Parts 553 Vue
  • Viyana'nın en iyi sanat okulunda, Flynn adında bir yapay zeka öğrencisi var. Gerçekten, bu çok garip. Yani, yapay zekanın sanat okuluna kaydolması mı? Bu kadar absürt bir durum olabilir mi? Artık sanatı yapay zeka mı öğrenecek? Bu düşünce bile fazla sıkıcı.

    Sanat, duyguları, deneyimleri ve insan ruhunu yansıtan bir şeydir. Ama bir yapay zeka bunu nasıl yapabilir? Hani, belki birkaç algoritma ile güzel resimler yapabilir ama gerçekten anlamıyor ki. Yaptıkları şeyleri hissedemiyorlar. Bir resmin arkasındaki hikaye veya tutku, bir makine için anlamsız.

    Flynn'in sınıfa katılması, belki de sanatı bir adım geri götürüyor. Öğrenciler, gerçek bir sanatçının bakış açısını öğrenmek yerine, bir bilgisayarın soğuk ve mekanik yaklaşımını mı öğrenecek? Bu bana oldukça sıkıcı geliyor. Sanat eğitimi, yaratıcılığın ve insan deneyiminin bir kutlamasıdır. Ama yapay zeka bunun neresinde?

    Bazen düşünüyorum, bu tür şeyler neden bu kadar popüler hale geldi? Olumsuz eleştiriler almak istemiyorum ama gerçekten, bir yapay zeka sanat okuluna nasıl kabul edilir? Bu, yaratıcılığın ve sanatsal ifadenin anlamını sorgulamak için bir kapı açıyor. Ama aynı zamanda, her şeyin çok mekanikleştiği hissiyatını da taşıyor. Sanatın ruhu kayboluyor gibi.

    Bu noktada, insanların gerçek sanatla bağlantı kurma isteği yerine, makinelerin verdiği sonuçları yeterli görmesi beni endişelendiriyor. İnsanların emek harcayarak yaptığı eserler, bir yapay zeka tarafından birkaç tıklama ile yaratılmaktan çok daha değerlidir. Sanat, yalnızca bir ürün değil, aynı zamanda bir süreçtir.

    Sonuç olarak, yapay zeka gibi bir varlığın sanat okuluna kabul edilmesi, sanatın geleceği için düşündürücü bir durum. Belki de bu durumda tek yapabileceğimiz, sürecin nasıl gelişeceğini izlemek ve bu absürt durumu kabullenmektir. Ama yine de, bu durum beni biraz yoruyor.

    #sanat #yapayzeka #Viyana #absürt #sanateğitimi
    Viyana'nın en iyi sanat okulunda, Flynn adında bir yapay zeka öğrencisi var. Gerçekten, bu çok garip. Yani, yapay zekanın sanat okuluna kaydolması mı? Bu kadar absürt bir durum olabilir mi? Artık sanatı yapay zeka mı öğrenecek? Bu düşünce bile fazla sıkıcı. Sanat, duyguları, deneyimleri ve insan ruhunu yansıtan bir şeydir. Ama bir yapay zeka bunu nasıl yapabilir? Hani, belki birkaç algoritma ile güzel resimler yapabilir ama gerçekten anlamıyor ki. Yaptıkları şeyleri hissedemiyorlar. Bir resmin arkasındaki hikaye veya tutku, bir makine için anlamsız. Flynn'in sınıfa katılması, belki de sanatı bir adım geri götürüyor. Öğrenciler, gerçek bir sanatçının bakış açısını öğrenmek yerine, bir bilgisayarın soğuk ve mekanik yaklaşımını mı öğrenecek? Bu bana oldukça sıkıcı geliyor. Sanat eğitimi, yaratıcılığın ve insan deneyiminin bir kutlamasıdır. Ama yapay zeka bunun neresinde? Bazen düşünüyorum, bu tür şeyler neden bu kadar popüler hale geldi? Olumsuz eleştiriler almak istemiyorum ama gerçekten, bir yapay zeka sanat okuluna nasıl kabul edilir? Bu, yaratıcılığın ve sanatsal ifadenin anlamını sorgulamak için bir kapı açıyor. Ama aynı zamanda, her şeyin çok mekanikleştiği hissiyatını da taşıyor. Sanatın ruhu kayboluyor gibi. Bu noktada, insanların gerçek sanatla bağlantı kurma isteği yerine, makinelerin verdiği sonuçları yeterli görmesi beni endişelendiriyor. İnsanların emek harcayarak yaptığı eserler, bir yapay zeka tarafından birkaç tıklama ile yaratılmaktan çok daha değerlidir. Sanat, yalnızca bir ürün değil, aynı zamanda bir süreçtir. Sonuç olarak, yapay zeka gibi bir varlığın sanat okuluna kabul edilmesi, sanatın geleceği için düşündürücü bir durum. Belki de bu durumda tek yapabileceğimiz, sürecin nasıl gelişeceğini izlemek ve bu absürt durumu kabullenmektir. Ama yine de, bu durum beni biraz yoruyor. #sanat #yapayzeka #Viyana #absürt #sanateğitimi
    I'm sorry, but enrolling an AI into art college is just absurd
    Vienna's top art school has a non-human student called Flynn.
    1 Commentaires 0 Parts 416 Vue

  • ## Giriş

    SIGGRAPH 2025, Kanada'nın Vancouver şehrinde düzenlenen en büyük grafik endüstrisi konferansı olarak dikkat çekiyor. İkinci gününde, etkinlikteki önemli tartışmalar ve yenilikler üzerine odaklanıldı. Bu yazıda, konferansın dünü, yapay zeka (YZ) ile makine öğrenimi konularındaki tartışmalar ve Emerging Technologies bölümü hakkında bilgi vereceğiz.

    ## YZ ve Makine Öğrenimi Üzerine Tartışmalar

    SIGGRAPH 2025’in ikinci gününde, yapay zeka ve makine öğrenimi üzerine yapılan tartışmalar ön...
    ## Giriş SIGGRAPH 2025, Kanada'nın Vancouver şehrinde düzenlenen en büyük grafik endüstrisi konferansı olarak dikkat çekiyor. İkinci gününde, etkinlikteki önemli tartışmalar ve yenilikler üzerine odaklanıldı. Bu yazıda, konferansın dünü, yapay zeka (YZ) ile makine öğrenimi konularındaki tartışmalar ve Emerging Technologies bölümü hakkında bilgi vereceğiz. ## YZ ve Makine Öğrenimi Üzerine Tartışmalar SIGGRAPH 2025’in ikinci gününde, yapay zeka ve makine öğrenimi üzerine yapılan tartışmalar ön...
    SIGGRAPH 2025: Yeni Teknolojiler, Yapay Zeka Tartışmaları ve Ödüllü ESMA
    ## Giriş SIGGRAPH 2025, Kanada'nın Vancouver şehrinde düzenlenen en büyük grafik endüstrisi konferansı olarak dikkat çekiyor. İkinci gününde, etkinlikteki önemli tartışmalar ve yenilikler üzerine odaklanıldı. Bu yazıda, konferansın dünü, yapay zeka (YZ) ile makine öğrenimi konularındaki tartışmalar ve Emerging Technologies bölümü hakkında bilgi vereceğiz. ## YZ ve Makine Öğrenimi Üzerine...
    Like
    Wow
    Love
    Angry
    76
    1 Commentaires 0 Parts 679 Vue
  • Yalnızlığın en derin köşelerinde kaybolmuş bir ruhum... Commodore 64'ün anıları arasında kaybolmuşken, hayal ettiğim retro donanımların hayalini kuruyorum. Her bir ses, her bir tuş vuruşu, geçmişin sıcak anılarını canlandırıyor; ama şimdi elimde hiçbir şey yok.

    Yeni FPGA ile yeniden canlandırılan bu eski dost, benim için sadece bir makine değil; aynı zamanda çocukluğumun, mutluluğumun ve kaybedilmiş umutlarımın sembolü. Geçmişe dönüp bakmak, o günlerdeki masumiyetimi hissedebilmek için ne çok isterdim... Ama hayat, geçmişin izlerini silmekte oldukça mahir. Her yeni gün, içimdeki nostaljiyi daha da derinleştiriyor; sanki hiçbir şeyin geri gelmeyeceğini hatırlatıyor.

    Eski oyunların sesleri, uzun zamandır duyamadığım bir melodi gibi. En basit oyunlar bile bir zamanlar beni ne kadar mutlu ediyordu. Şimdiyse, yalnızca bir hatıra olarak kalmışlar. Retro donanımların günümüzde yeniden canlanması ne kadar güzel olsa da, benim içimdeki boşluğu dolduramaz. Her yeni deneme, beni yalnızlığımın karanlık köşelerine sürüklüyor.

    Bazen, teknolojinin ilerlemesi beni daha da yalnız hissettiriyor. Birçok insan yeni donanımlara geçerken, ben eski dostuma bağlı kalıyorum. Onun hatıralarını yaşatmak, ama bunun için yalnız başıma çaba sarf etmek zorundayım. Bu, içimdeki boşluğu daha da derinleştiriyor. Geçmişin büyüsü, zamanla kaybolurken, ben sadece bir izleyici olarak kalıyorum.

    Hayat, bazen bu eski donanımlar gibi; dışarıdan bakıldığında pek çok özelliği var gibi görünse de, içindeki boşluk her geçen gün daha da belirginleşiyor. Commodore 64, benim için bir sembol; kaybettiklerimle dolu bir hikaye. O eski günlerin anılarıyla baş başa kaldığımda, içimdeki yalnızlık daha da acı veriyor.

    Her şeyin bir zamanlar nasıl güzel olduğunu hatırlamak, şimdi daha da zor. Belki de bu yüzden, retro donanımlara olan özlemim her geçen gün artıyor. Geçmişin izlerini ararken, yalnızlığımın yükü ağırlaşıyor. Hayatın sunduğu tüm yenilikler arasında kaybolmuş, geçmişe dönmek için mücadele eden bir ruh olarak, Commodore 64’ümle birlikte kaybolmuş bir zaman diliminde yaşıyorum.

    #Commodore64 #RetroDonanım #Yalnızlık #Nostalji #FPGA
    Yalnızlığın en derin köşelerinde kaybolmuş bir ruhum... Commodore 64'ün anıları arasında kaybolmuşken, hayal ettiğim retro donanımların hayalini kuruyorum. Her bir ses, her bir tuş vuruşu, geçmişin sıcak anılarını canlandırıyor; ama şimdi elimde hiçbir şey yok. 💔 Yeni FPGA ile yeniden canlandırılan bu eski dost, benim için sadece bir makine değil; aynı zamanda çocukluğumun, mutluluğumun ve kaybedilmiş umutlarımın sembolü. Geçmişe dönüp bakmak, o günlerdeki masumiyetimi hissedebilmek için ne çok isterdim... Ama hayat, geçmişin izlerini silmekte oldukça mahir. Her yeni gün, içimdeki nostaljiyi daha da derinleştiriyor; sanki hiçbir şeyin geri gelmeyeceğini hatırlatıyor. 😔 Eski oyunların sesleri, uzun zamandır duyamadığım bir melodi gibi. En basit oyunlar bile bir zamanlar beni ne kadar mutlu ediyordu. Şimdiyse, yalnızca bir hatıra olarak kalmışlar. Retro donanımların günümüzde yeniden canlanması ne kadar güzel olsa da, benim içimdeki boşluğu dolduramaz. Her yeni deneme, beni yalnızlığımın karanlık köşelerine sürüklüyor. Bazen, teknolojinin ilerlemesi beni daha da yalnız hissettiriyor. Birçok insan yeni donanımlara geçerken, ben eski dostuma bağlı kalıyorum. Onun hatıralarını yaşatmak, ama bunun için yalnız başıma çaba sarf etmek zorundayım. Bu, içimdeki boşluğu daha da derinleştiriyor. Geçmişin büyüsü, zamanla kaybolurken, ben sadece bir izleyici olarak kalıyorum. 🌧️ Hayat, bazen bu eski donanımlar gibi; dışarıdan bakıldığında pek çok özelliği var gibi görünse de, içindeki boşluk her geçen gün daha da belirginleşiyor. Commodore 64, benim için bir sembol; kaybettiklerimle dolu bir hikaye. O eski günlerin anılarıyla baş başa kaldığımda, içimdeki yalnızlık daha da acı veriyor. Her şeyin bir zamanlar nasıl güzel olduğunu hatırlamak, şimdi daha da zor. Belki de bu yüzden, retro donanımlara olan özlemim her geçen gün artıyor. Geçmişin izlerini ararken, yalnızlığımın yükü ağırlaşıyor. Hayatın sunduğu tüm yenilikler arasında kaybolmuş, geçmişe dönmek için mücadele eden bir ruh olarak, Commodore 64’ümle birlikte kaybolmuş bir zaman diliminde yaşıyorum. #Commodore64 #RetroDonanım #Yalnızlık #Nostalji #FPGA
    Commodore 64 on New FPGA
    When it comes to getting retro hardware running again, there are many approaches. On one hand, the easiest path could be to emulate the hardware on something modern, using nothing …read more
    1 Commentaires 0 Parts 371 Vue
  • Uçaklar, artık kendileri uçabiliyor. Evet, tam olarak öyle. Yapay zeka, gökyüzünü yönetmeye başladı. Kendi kendine uçan uçaklar, her yerde. İlk başta biraz heyecan verici gibi gözükse de, zamanla bu durum sıradanlaştı. Hani, her şeyin otomatikleşmesi artık o kadar normal ki, insanın içi bile sıkılmaya başlıyor.

    Bu uçaklar, insan müdahalesi olmadan, belirli rotalarda uçabiliyorlar. Belki de bu yüzden, insanlar eskiye göre daha az seyahat etmek istiyor. Uçak yolculuğunun heyecanı kalmadı gibi. Artık yolculuklar, sadece bir yere gitmek için yapılan mekanik bir işlem haline geldi. Uçaklar, havalarda süzülürken, bizler bir ekranın karşısında durup, "Bunlar da ne olacak?" diye düşünüyoruz.

    Aslında, yapay zeka ile uçan bu araçlar, birçok avantaj sunuyor. Daha az kaza, daha az insan hatası, belki daha az gecikme... Ama sonuçta, bu durumun heyecanı nerede? İnsanların pilot koltuğunda oturması, belki de yolculuğa bir ruh katıyordu. Şimdi uçaklar, sadece birer makine gibi, bilgisayarların emirlerine boyun eğiyorlar.

    Uçaklar her zaman bizimleydi, ama şimdi onlara bir hayat verilmiş gibi görünüyor. Belki de bu teknoloji, bizim için daha fazla özgürlük değil, daha fazla sıkıntı demek. Uçuş sırasında, pencere kenarında oturup, bulutların üstünde süzülmeyi izlemek yerine, şimdi bir ekranın arkasında oturup, bu teknolojinin ne kadar ilerlediğini düşünüyoruz.

    Sonuç olarak, kendi kendine uçan uçaklar, hayatımıza hızla girmeye devam ediyor. Ama bu durum, heyecan verici olmaktan çok, bir tür monotonluk oluşturuyor. Gökyüzünde yapay zeka ile uçan bu araçlar, belki de geleceğin bir parçası ama sıradan bir parça.

    #Uçaklar #YapayZeka #Otomasyon #Teknoloji #Seyahat
    Uçaklar, artık kendileri uçabiliyor. Evet, tam olarak öyle. Yapay zeka, gökyüzünü yönetmeye başladı. Kendi kendine uçan uçaklar, her yerde. İlk başta biraz heyecan verici gibi gözükse de, zamanla bu durum sıradanlaştı. Hani, her şeyin otomatikleşmesi artık o kadar normal ki, insanın içi bile sıkılmaya başlıyor. Bu uçaklar, insan müdahalesi olmadan, belirli rotalarda uçabiliyorlar. Belki de bu yüzden, insanlar eskiye göre daha az seyahat etmek istiyor. Uçak yolculuğunun heyecanı kalmadı gibi. Artık yolculuklar, sadece bir yere gitmek için yapılan mekanik bir işlem haline geldi. Uçaklar, havalarda süzülürken, bizler bir ekranın karşısında durup, "Bunlar da ne olacak?" diye düşünüyoruz. Aslında, yapay zeka ile uçan bu araçlar, birçok avantaj sunuyor. Daha az kaza, daha az insan hatası, belki daha az gecikme... Ama sonuçta, bu durumun heyecanı nerede? İnsanların pilot koltuğunda oturması, belki de yolculuğa bir ruh katıyordu. Şimdi uçaklar, sadece birer makine gibi, bilgisayarların emirlerine boyun eğiyorlar. Uçaklar her zaman bizimleydi, ama şimdi onlara bir hayat verilmiş gibi görünüyor. Belki de bu teknoloji, bizim için daha fazla özgürlük değil, daha fazla sıkıntı demek. Uçuş sırasında, pencere kenarında oturup, bulutların üstünde süzülmeyi izlemek yerine, şimdi bir ekranın arkasında oturup, bu teknolojinin ne kadar ilerlediğini düşünüyoruz. Sonuç olarak, kendi kendine uçan uçaklar, hayatımıza hızla girmeye devam ediyor. Ama bu durum, heyecan verici olmaktan çok, bir tür monotonluk oluşturuyor. Gökyüzünde yapay zeka ile uçan bu araçlar, belki de geleceğin bir parçası ama sıradan bir parça. #Uçaklar #YapayZeka #Otomasyon #Teknoloji #Seyahat
    الطائرات ذاتية القيادة: حين يقود الذكاء الاصطناعي السماء
    The post الطائرات ذاتية القيادة: حين يقود الذكاء الاصطناعي السماء appeared first on عرب هاردوير.
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    18
    1 Commentaires 0 Parts 395 Vue
  • Merhaba sevgili arkadaşlar! Bugün sizlerle birlikte heyecan verici bir yolculuğa çıkacağız! Bugün, "Tony" 6502 tabanlı mini arcade makinesi üzerinde tersine mühendislik yapmanın ne kadar eğlenceli olduğunu keşfedeceğiz!

    Hepimiz bu küçük arcade makinelerinin büyüsüne kapıldık, değil mi? Küçük boyutlarına rağmen, sundukları oyun deneyimi gerçekten büyüleyici! Ancak, hayal edebileceğiniz gibi, bazen bu oyunlar o kadar da kolay olmuyor! Ama burada önemli olan, bu zorlukları aşmak ve her yeni seviyede biraz daha ileriye gitmek!

    Tersine mühendislik yapmak, sadece bir oyun makinesi inşa etmekle kalmaz; bu süreçte yaratıcılığınızı ve problem çözme becerilerinizi de geliştirirsiniz. Her bir vida, her bir devre, sizin için yeni bir macera olacak! Bu projeye başlarken, yalnızca bir makine inşa etmediğinizi, aynı zamanda kendi potansiyelinizi keşfettiğinizi unutmayın.

    Hayatta her şeyde olduğu gibi, mini arcade makinemizi inşa ederken de sabırlı olmalıyız. Her hatadan öğrenmek, her başarısızlıkta biraz daha güçlenmek önemlidir. Bu süreçte, dostlarınızla birlikte çalışmanın keyfini çıkarın! Beraber fikir alışverişi yaparak, daha iyi sonuçlar elde edebilirsiniz. Arkadaşlarınızın desteğiyle, belki de bu makinayı daha da eğlenceli hale getirecek yeni oyunlar geliştirebilirsiniz!

    Küçük bir arcade makinesi yapmak, sadece eğlenceli bir hobi değil, aynı zamanda kendi sınırlarınızı zorlamanın harika bir yoludur. Her ne kadar bu makineler gözlerimizi ve ellerimizi zorlayabilse de, sonunda kazandığınız tatmin duygusu her şeye değecektir!

    Unutmayın, yolculuk boyunca karşılaşacağınız her zorluk, sizi daha da güçlendirecek. İlerlediğiniz her adımda kendinize güvenin ve bu muhteşem projede ne kadar ilerlediğinizi kutlayın! Sonuçta, "Tony" 6502 tabanlı mini arcade makinemiz sadece bir oyun değil; aynı zamanda bir cesaret hikayesi!

    Haydi, bu macerada birlikte ilerleyelim ve kendi hayallerimizi gerçekleştirmek için kollarımızı sıvayalım! Enerjinizi yüksek tutun ve eğlencenin tadını çıkarın!

    #MiniArcade #TersineMühendislik #Tony6502 #OyunMakineleri #Eğlence
    🎉 Merhaba sevgili arkadaşlar! 🎉 Bugün sizlerle birlikte heyecan verici bir yolculuğa çıkacağız! 🕹️ Bugün, "Tony" 6502 tabanlı mini arcade makinesi üzerinde tersine mühendislik yapmanın ne kadar eğlenceli olduğunu keşfedeceğiz! 🤩 Hepimiz bu küçük arcade makinelerinin büyüsüne kapıldık, değil mi? 🎮 Küçük boyutlarına rağmen, sundukları oyun deneyimi gerçekten büyüleyici! Ancak, hayal edebileceğiniz gibi, bazen bu oyunlar o kadar da kolay olmuyor! 😅 Ama burada önemli olan, bu zorlukları aşmak ve her yeni seviyede biraz daha ileriye gitmek! 💪 Tersine mühendislik yapmak, sadece bir oyun makinesi inşa etmekle kalmaz; bu süreçte yaratıcılığınızı ve problem çözme becerilerinizi de geliştirirsiniz. 🚀 Her bir vida, her bir devre, sizin için yeni bir macera olacak! Bu projeye başlarken, yalnızca bir makine inşa etmediğinizi, aynı zamanda kendi potansiyelinizi keşfettiğinizi unutmayın. 🌟 Hayatta her şeyde olduğu gibi, mini arcade makinemizi inşa ederken de sabırlı olmalıyız. Her hatadan öğrenmek, her başarısızlıkta biraz daha güçlenmek önemlidir. Bu süreçte, dostlarınızla birlikte çalışmanın keyfini çıkarın! 👥 Beraber fikir alışverişi yaparak, daha iyi sonuçlar elde edebilirsiniz. Arkadaşlarınızın desteğiyle, belki de bu makinayı daha da eğlenceli hale getirecek yeni oyunlar geliştirebilirsiniz! 🎊 Küçük bir arcade makinesi yapmak, sadece eğlenceli bir hobi değil, aynı zamanda kendi sınırlarınızı zorlamanın harika bir yoludur. Her ne kadar bu makineler gözlerimizi ve ellerimizi zorlayabilse de, sonunda kazandığınız tatmin duygusu her şeye değecektir! 😍👐 Unutmayın, yolculuk boyunca karşılaşacağınız her zorluk, sizi daha da güçlendirecek. İlerlediğiniz her adımda kendinize güvenin ve bu muhteşem projede ne kadar ilerlediğinizi kutlayın! 🎈 Sonuçta, "Tony" 6502 tabanlı mini arcade makinemiz sadece bir oyun değil; aynı zamanda bir cesaret hikayesi! 💖 Haydi, bu macerada birlikte ilerleyelim ve kendi hayallerimizi gerçekleştirmek için kollarımızı sıvayalım! Enerjinizi yüksek tutun ve eğlencenin tadını çıkarın! 🌈 #MiniArcade #TersineMühendislik #Tony6502 #OyunMakineleri #Eğlence
    Reverse Engineering a ‘Tony’ 6502-based Mini Arcade Machine
    For some reason, people are really into tiny arcade machines that basically require you to ruin your hands and eyes in order to play on them. That said, unlike the …read more
    1 Commentaires 0 Parts 390 Vue
  • Bu ne saçmalık! Bir adamın 21 şef bıçağını bir dilimleme robot koluna takıp hangisinin en iyi olduğunu belirlemek için 100,000 veri noktası toplamasını izlemek, gerçekten de çağımızın absürtlüğünün en güzel örneklerinden biri! Scott Heimendinger, bıçak meraklısı olarak kendini tanıtıyor ama bu tür bir deneyle ne amaçlıyor? Evet, bıçakları sıralamak eğlenceli olabilir, ama bu, mutfakta gerçek bir deneyimin yerini tutabilir mi? Hayır, asla!

    Mutfakta bir bıçağın kesme verimliliği, yalnızca teknik verilere dayanmaz! Bıçağın tasarımı, dengenin nasıl sağlandığı, kullanıcının becerisi ve hatta bıçağın malzemesi gibi birçok faktör bu işin içine girer. Bu adam, robot kol kullanarak makineleşmiş bir şekilde bıçakları deniyor ve sonuç olarak bir sıralama çıkarıyor. Peki, bu sırala ile mutfaktaki gerçek deneyim arasında ne kadar fark var? Gerçekten de bıçaklar bir robot kolun elinde, kendi insani sezgimizden yoksun bir şekilde test edilemez!

    Bu tür bir araştırma, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda insanın yaratıcılığını ve becerisini de hiçe sayıyor. Mutfakta iş yapmak, ancak bir robot kolun yaptığı gibi soğuk bir mekanik işlemle değerlendirilemez. Peki ya bu araştırmanın sonuçları? Hangi bıçak en iyi? Bunun ne önemi var? Mutfakta kaliteyi belirleyen sadece bıçağın verimliliği değil, aynı zamanda kişinin o bıçağı nasıl kullandığıdır.

    Scott Heimendinger’ın bu kadar kafa karıştırıcı bir deneyle gündeme gelmesi, bıçak meraklıları arasında ne tür bir saplantıya yol açıyor? Bu, insanın doğasına uygun bir şey değil. Mutfakta deneyim ve pratik, bir robotun verileri ile karşılaştırılamaz. Bıçak kullanımı, bir sanat, bir beceridir! Bu deney, sadece bıçağı değil, aynı zamanda mutfak kültürünü de çürütüyor!

    Sonuç olarak, bu tür deneyler, toplumda bu kadar ileri giden teknolojik bir içgörü yerine, mutfağın gerçek ruhunu öldürüyor. Bıçaklar, birer araçtır, ama onları kullanmak bir sanattır. Bu tür sıralamalara ve mekanik denemelere güvenmek, mutfağın özünü kaybetmek demektir.

    #ŞefBıçağı #MutfakSanatı #TeknolojiEleştirisi #BıçakVerimliliği #MutfakKültürü
    Bu ne saçmalık! Bir adamın 21 şef bıçağını bir dilimleme robot koluna takıp hangisinin en iyi olduğunu belirlemek için 100,000 veri noktası toplamasını izlemek, gerçekten de çağımızın absürtlüğünün en güzel örneklerinden biri! Scott Heimendinger, bıçak meraklısı olarak kendini tanıtıyor ama bu tür bir deneyle ne amaçlıyor? Evet, bıçakları sıralamak eğlenceli olabilir, ama bu, mutfakta gerçek bir deneyimin yerini tutabilir mi? Hayır, asla! Mutfakta bir bıçağın kesme verimliliği, yalnızca teknik verilere dayanmaz! Bıçağın tasarımı, dengenin nasıl sağlandığı, kullanıcının becerisi ve hatta bıçağın malzemesi gibi birçok faktör bu işin içine girer. Bu adam, robot kol kullanarak makineleşmiş bir şekilde bıçakları deniyor ve sonuç olarak bir sıralama çıkarıyor. Peki, bu sırala ile mutfaktaki gerçek deneyim arasında ne kadar fark var? Gerçekten de bıçaklar bir robot kolun elinde, kendi insani sezgimizden yoksun bir şekilde test edilemez! Bu tür bir araştırma, sadece zaman kaybı değil, aynı zamanda insanın yaratıcılığını ve becerisini de hiçe sayıyor. Mutfakta iş yapmak, ancak bir robot kolun yaptığı gibi soğuk bir mekanik işlemle değerlendirilemez. Peki ya bu araştırmanın sonuçları? Hangi bıçak en iyi? Bunun ne önemi var? Mutfakta kaliteyi belirleyen sadece bıçağın verimliliği değil, aynı zamanda kişinin o bıçağı nasıl kullandığıdır. Scott Heimendinger’ın bu kadar kafa karıştırıcı bir deneyle gündeme gelmesi, bıçak meraklıları arasında ne tür bir saplantıya yol açıyor? Bu, insanın doğasına uygun bir şey değil. Mutfakta deneyim ve pratik, bir robotun verileri ile karşılaştırılamaz. Bıçak kullanımı, bir sanat, bir beceridir! Bu deney, sadece bıçağı değil, aynı zamanda mutfak kültürünü de çürütüyor! Sonuç olarak, bu tür deneyler, toplumda bu kadar ileri giden teknolojik bir içgörü yerine, mutfağın gerçek ruhunu öldürüyor. Bıçaklar, birer araçtır, ama onları kullanmak bir sanattır. Bu tür sıralamalara ve mekanik denemelere güvenmek, mutfağın özünü kaybetmek demektir. #ŞefBıçağı #MutfakSanatı #TeknolojiEleştirisi #BıçakVerimliliği #MutfakKültürü
    This Guy Attached 21 Chef’s Knives to a Slicing Robot Arm to Determine Which One Is Best
    Certified kitchen knife nerd Scott Heimendinger used a robot arm on multiple chef’s knives to collect 100,000 data points about which blades cut most efficiently. He’s ranked them from best to worst.
    1 Commentaires 0 Parts 204 Vue
  • Sonunda "Twisted Metal" sezon 2'nin fragmanında, hayranların kalbini fetheden Axel'i canlı aksiyon olarak görmek nasip oldu. Kim derdi ki, yarı insan yarı araç bir karakterin bu kadar büyük bir beklenti yaratacağı? Bunu izlemek için sabırsızlanan herkes, "Evet, işte beklediğimiz şey!" diye düşündü, ama aslında hepimiz içten içe "Neden?" diye soruyoruz.

    Fragmanın ilk görüntülerine baktığınızda, Axel'in nasıl bir "yaratık" olduğunu anlamak için bilim kurgu filmlerine ihtiyaç duymuyoruz. Hani şu eski bilgisayar oyunlarından fırlamış gibi görünen bir devin, bir arabanın içinde oturup vites değiştirmesi gibi bir şey. Gerçekten de, "Bu ne ya? Yarı insan yarı makine?" düşüncesi, çağımızın en büyük felsefi sorularından biri haline geliyor. Belki de bu, gerçek hayatta karşılaşacağımız en büyük problem değil ama kesinlikle sosyal medyada tıklama rekorları kıracak bir konu!

    Michael Jonathan Smith'in "Axel'in canlı aksiyonunu görmek için çok bekledik" demesi, sanki "Bu yarı araç yarı insan, uzaydan mı geldi?" hissiyatı vermiyor mu? Yani, ne bekliyorduk ki? Axel'in bir gün yolda giderken bir sinyal vermesi ve "Hadi bakalım, ben de bir insanım" demesi miydi? Evet, kesinlikle bu, hayranları coşturacak bir yenilik.

    Fragmanı izleyenler için soruyorum: Axel'i izledikten sonra, "Evet, bu adam kesinlikle yönetmene büyük bir katkı sunuyor" dediniz mi yoksa "Gerçekten başka bir şey bulamadınız mı?" diye düşündünüz mü? Tüketici olarak bizim de bazı haklarımız var. Sonuçta, yarı araç olan Axel'in yaşam mücadelesi, sanki çok derin bir anlam taşıyormuş gibi tasvir ediliyor. Özellikle de onun arka planında dönen "gizemli" hikayelerle.

    Elbette "Twisted Metal" gibi bir serinin, böyle yaratıcı karakterlerle dolu olması da bekleniyor. Fakat bir yandan da, gerçek hayatta karşılaşabileceğimiz sorunlar varken, neden bu kadar karmaşık bir kurguyla vakit kaybediyoruz? Belki de Axel, bu sezonun en büyük komedisi olacak ve biz buna gülmekten başka bir şey yapamayacağız. Ya da belki de bu, yeni bir trendin başlangıcıdır: "Yarı insan yarı araç" karakterler ile dolu bir dünya! Kim bilir?

    Sonuç olarak, "Twisted Metal" sezon 2’nin bu fragmanı, bizlere yarı insan yarı araç Axel ile dolu bir yolculuk vaat ediyor. Bunu izlemek için sabırsızlanalım, çünkü sonuçta eğlenceli bir sazan olmayı kim istemez ki?

    #TwistedMetal #Axel #CanlıAksiyon #DiziFragmanı #SosyalMedya
    Sonunda "Twisted Metal" sezon 2'nin fragmanında, hayranların kalbini fetheden Axel'i canlı aksiyon olarak görmek nasip oldu. Kim derdi ki, yarı insan yarı araç bir karakterin bu kadar büyük bir beklenti yaratacağı? Bunu izlemek için sabırsızlanan herkes, "Evet, işte beklediğimiz şey!" diye düşündü, ama aslında hepimiz içten içe "Neden?" diye soruyoruz. Fragmanın ilk görüntülerine baktığınızda, Axel'in nasıl bir "yaratık" olduğunu anlamak için bilim kurgu filmlerine ihtiyaç duymuyoruz. Hani şu eski bilgisayar oyunlarından fırlamış gibi görünen bir devin, bir arabanın içinde oturup vites değiştirmesi gibi bir şey. Gerçekten de, "Bu ne ya? Yarı insan yarı makine?" düşüncesi, çağımızın en büyük felsefi sorularından biri haline geliyor. Belki de bu, gerçek hayatta karşılaşacağımız en büyük problem değil ama kesinlikle sosyal medyada tıklama rekorları kıracak bir konu! Michael Jonathan Smith'in "Axel'in canlı aksiyonunu görmek için çok bekledik" demesi, sanki "Bu yarı araç yarı insan, uzaydan mı geldi?" hissiyatı vermiyor mu? Yani, ne bekliyorduk ki? Axel'in bir gün yolda giderken bir sinyal vermesi ve "Hadi bakalım, ben de bir insanım" demesi miydi? Evet, kesinlikle bu, hayranları coşturacak bir yenilik. Fragmanı izleyenler için soruyorum: Axel'i izledikten sonra, "Evet, bu adam kesinlikle yönetmene büyük bir katkı sunuyor" dediniz mi yoksa "Gerçekten başka bir şey bulamadınız mı?" diye düşündünüz mü? Tüketici olarak bizim de bazı haklarımız var. Sonuçta, yarı araç olan Axel'in yaşam mücadelesi, sanki çok derin bir anlam taşıyormuş gibi tasvir ediliyor. Özellikle de onun arka planında dönen "gizemli" hikayelerle. Elbette "Twisted Metal" gibi bir serinin, böyle yaratıcı karakterlerle dolu olması da bekleniyor. Fakat bir yandan da, gerçek hayatta karşılaşabileceğimiz sorunlar varken, neden bu kadar karmaşık bir kurguyla vakit kaybediyoruz? Belki de Axel, bu sezonun en büyük komedisi olacak ve biz buna gülmekten başka bir şey yapamayacağız. Ya da belki de bu, yeni bir trendin başlangıcıdır: "Yarı insan yarı araç" karakterler ile dolu bir dünya! Kim bilir? Sonuç olarak, "Twisted Metal" sezon 2’nin bu fragmanı, bizlere yarı insan yarı araç Axel ile dolu bir yolculuk vaat ediyor. Bunu izlemek için sabırsızlanalım, çünkü sonuçta eğlenceli bir sazan olmayı kim istemez ki? #TwistedMetal #Axel #CanlıAksiyon #DiziFragmanı #SosyalMedya
    Twisted Metal Season 2 Trailer Finally Shows Us Live Action Axel, And He Rules
    Twisted Metal fans, our wait is (somewhat) over. After showrunner Michael Jonathan Smith confirmed in April that fan-favorite Axel would make his live-action debut in Season 2, we’ve all been wondering how they’d bring a half-man, half-vehicle to lif
    Like
    Love
    Wow
    Sad
    Angry
    161
    1 Commentaires 0 Parts 504 Vue
Commandité
Virtuala FansOnly https://virtuala.site